Olay Gazetesi Bursa

‘Bizim için 17 Aralık sadece Şeb-i Arus’tur’

Başbakan Davutoğlu, "Bizim için 17 Aralık, sadece Şeb-i Arus'tur, sadece vuslattır ve sadece Şeb-i Arus, sadece vuslat olarak kalacaktır" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Bizim için 17 Aralık, sadece Şeb-i Arus’tur, sadece vuslattır ve sadece Şeb-i Arus, sadece vuslat olarak kalacaktır. O mübarek günde, millet ile devletin buluşmasını, vuslatını engellemek isteyenler, bundan sonra hangi gerekçeyle ve hangi günde böyle bir çalışma içine girerlerse girsinler, onların bütün çabalarını akamete çıkarmak da bizim için ulvi bir görevdir” dedi.

Başbakan Davutoğlu, Hazreti Mevlana’nın 741. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri’ne katılan misafirlere, onurlarına verilen yemekte hitap etti. 

Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile geçen yıl bir taraftan vuslatı, Şeb-i Arus’u yaşarken hep beraber karşı karşıya kaldıkları bu yeni durumun ne olduğunu hem anlamak hem de bir çerçeve içinde bu yeni duruma en doğru şekilde cevap verme sorumluluğunu yaşadıklarını belirtti. 

Bir taraftan deruni bir şekilde Şeb-i Arus’u yaşama içinde olduklarını ifade eden Davutoğlu, diğer taraftan da zihinlerinin “acaba önümüzdeki haftalarda, aylarda, yıllarda ülkemizin geleceği için hangi adımları atmak gerekir ki bu çabalar akamete uğratılır ve millet ile devletin vuslatı hakim ve egemen kılınır” sorusuyla meşgul olduğunu anlattı.

“Hiçbir çaba başarıya ulaşamayacaktır”

Davutoğlu, 17 Aralık’ın adını karalamak isteyen, 17 Aralık’ta başka yıl dönümleri hayal edenlerin hayallerinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o dönemde başbakan olarak gösterdiği engin dirayet daha sonra da milletin, temsilcilerine sahip çıkması ve milli irade dersi vermesiyle akamete uğradığını söyledi.

Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:

“Bizim için 17 Aralık, sadece Şeb-i Arus’tur, sadece vuslattır ve sadece Şeb-i Arus, sadece vuslat olarak kalacaktır. O mübarek günde, millet ile devletin buluşmasını, vuslatını engellemek isteyenler, bundan sonra hangi gerekçeyle ve hangi günde böyle bir çalışma içine girerlerse girsinler, onların bütün çabalarını akamete çıkarmak da bizim için ulvi bir görevdir. Eğer son 12 yıl içinde milletimiz bütün kesimleriyle bütün mensuplarıyla çok sağlam bir aidiyet bilinci etrafında tekrar tarihini, ahlak ve varlık bilincini keşfetmişse bunda milletimizin kendi içinden çıkan temsilcilerine olan güveni yatmaktadır. Milletimizin bu güveni sürdükçe biz de Hz Mevlana’nın felsefesine dayanan siyaset anlayışımız, onun felsefesinden neşet eden dünyaya bakışımızı ve onun felsefesi, yaklaşımıyla şekillenen barışçıl dış politikamızı, dünyanın her yerinde mazlumlara sahip çıkma irademizi sürdürmeye de kararlıyız. Hangi gerekçeyle olursa olsun bu iradenin dumura uğratılmasına, yavaşlatılmasına, durdurulmasına ya da bu iradenin engellenmesine dönük hiçbir çaba başarıya ulaşamayacaktır.”

Vuslat idrakini hakkıyla anlamak, hakkıyla bu gece içinde bu idrak içinde tefekkür ve tezekkür etmek için bir araya geldiklerini kaydeden Davutoğlu, bugün o vuslat anına hazır olabilmek için Hz Mevlana’nın adalet anlayışını, varlık, tarih idrakini, zamana ve mekana bakışını siyasetlerinin ana omurgası yapmaya da kararlı olduklarını vurguladı.

Davutoğlu, “Ne mutlu ki vuslat idrakine sahip olarak son ana erişmek üzere çaba sarf edenlere, ne mutlu bu son ana erişme çabasında milletiyle birlikte hareket edenlere” diye konuştu.

“O bizim Mesnevi’miz, bir vahdet dükkanıdır”

Başbakan Davutoğlu, Hazreti Mevlana’nın vuslat ile kastettiğinin, nihai varlık idrakine ulaşmak olduğunu ifade ederek, bu çerçevede, onun Mesnevi’sinin her bir beyitinin ve öğüdünün, her bir zerresinin aslında bir varlık bilincini insanlara yansıttığını ifade etti.

Davutoğlu, Hazreti Mevlana’nın vuslat ile kastettiğinin, nihai varlık idrakine ulaşmak olduğunu ifade ederek, bu çerçevede, onun Mesnevi’sinin her bir beyitinin ve öğüdünün, her bir zerresinin aslında bir varlık bilincini insanlara yansıttığını ifade etti.

“Bu çerçevede o bizim Mesnevi’miz, bir vahdet dükkanıdır” diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Hepimizin varlık bilincini, Allahuteala’nın idrakiyle özdeşleştiren ve bizde var oluşumuza anlam katan bütün hususiyetleri tekrar tekrar inşa eden bir bilinç sunar. Anadolu irfanı Hazreti Mevlana, bu varoluş bilincini bir medeniyet idrakine, o adalet felsefesini köklü bir devlet geleneğine dönüştürmüştür. O açıdan baktığınızda her sene biz Şeb-i Arus ile birlikte tekrar tekrar var oluşumuzun anlamını idrak eder, o idrak ile hayatımıza ve hayatımızın nihai aşaması olan vuslata ulaşabilmek için hayırlı bir akıbet için çaba sarf ederiz. Allah vuslat bilincini hakkıyla idrak edenlerden eylesin cümlemizi ve o gün geldiğinde, o bir olana kavuşma anı geldiğinde, yeni bir Şeb-i Arus bilinciyle son halimizle, tam bir idrak ile ona kavuşmayı nasip eylesin.”

“Nasıl var oluş idraki önemliyse ve insan hayatına anlam katıyorsa, tarihi idrak da önemlidir” diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Çünkü nihai olarak insanoğlunun tarih içindeki varoluşun bir şekilde zamana kat attığı anlamla şekillenir, biçimlenir ve gelecek nesillere aktarılır. O anlamda Hazreti Mevlana’nın Anadolu topraklarına getirdiği o engin idrak, aslında Anadolu topraklarında bir köprü medeniyetini, yeni tarihin inşasını mümkün kılmıştır. 12 ve 13. Asır Anadolu’su anlaşılmadan bugün bize intikal eden güçlü bilinç ve bize intikal eden tarihi sorumluluk da anlaşılamaz.”

Hazreti Mevlana’nın, tarihin ve medeniyetin yürüyen timsali olduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Ve onunla birlikte yürüyenler, onun öncesinde, onun sonrasında bu idrak ile tarihi şekillendirenler, bugün bu topraklarda bizim onurla yaşamamızı ve gerçek medeniyet kültürü inşa etmemizi sağlayan öncülerdir. Bu çerçevede 12 ve 13. Yüzyılda ve daha sonraki dönem, Anadolu’da oluşan o büyük harman aslında medeniyetler tarihinin belki de en bereketli dönemini yansıtır. Bir taraftan Moğollar’ın siyasi baskısı, Haçlılar, bununla tarumar edilmiş bir toprak ama öbür tarafta Hazreti Mevlana ile Hacı Bektaşi Veli ile ondan bir asır sonra Muhiddin Arabi ile doğudan batıya, batıdan doğuya cok geniş coğrafyadan Anadolu’ya irfan tohumlarını ekmiştir, hepsini rahmetle anıyoruz.

Bu irfan tohumları farklı dillerde farklı üsluplarla ifade edilmiş olsalar da hepsi aynı gerçeğe yönelmiştir. Yunus Emre’nin güzel Türkçesi, Hazreti Mevlana’nın Farsça beyitleriyle anlatmaya çalıştığı aynıdır. Onlardan sonra asırlar sonra Ahmedi Hani, Memuzin ile Kürtçeyi kullanarak aynı aşkı, aynı sevdayı, aynı bilinci ve aynı medeniyet tohumunu bu topraklarda yeşerttiler. Dolayısıyla konuşan ve bir şekilde insana hitap eden dil farklı olabilir ama o dilin dayandığı ney ile Hazreti Mevlana’nın izah ettiği varlık bilinci hep aynı kalmıştır. Bugün aslında bu tarihi idrak çerçevesinde hem ülkemizin hem çevre bölgelerimizin hem insanlığın ihtiyaç hissettiği, muhtaç olduğu medeniyet aşısı işte Mesnevi’nin içinde gizli olan o aşk, o varlık bilinci, o muhabbet ve o engin deryadır.”

“Hepimizin nihai kertede takip etmesi gereken yol…”

Davutoğlu, “Biz ister ilim dünyasında, ister irfan dünyasında ister sosyal hayatta siyasi hayatta olalım hepimizin nihai kertede takip etmesi gereken yol Hazreti Mevlana ile sembolleşen, Hazreti Mevlana ile bu topraklara bir şekilde bir çınar gibi, bir tohum gibi ekilip çınar olarak yükselen bu tarih idrakini, zaman idrakini varlık idrakini yeniden inşa etmektir” diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, “Hazreti Mevlana’nın “ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol” diye biten 7 öğüdü ve adalet felsefesiyle sadece Anadolu topraklarında yaşayanlara değil, coğrafyaları, mekanları ve bir anlamda insanı sınırlayan bütün sınırları aşan bir ahlak bilincinin bugünlere kadar yansıyan, engin irfan ürünleri ortaya koyduğunu söyledi. 

“Hepimiz tek birşey için, o vuslat anı için yaşıyoruz”

“Adalet”in Hazreti Mevlana’nın dilinde “meyve ağacı sulamaktır”, zulmün ise “diken ağacı sulamak” şeklinde tasvir edildiğini, adaleti inşa etmek için yola çıkanların da “olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmak” zorunda bulunduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Hazreti Mevlana’nın her bir beyitinde, nasihatında kendisini gösteren temel hususiyet nihai noktada işte bugün vuslat idrakiyle gördüğümüz, derinden hissettiğimiz o engin irfanı yansıtır. Vuslat bu anlamda Rabbimizle kavuşmak, Rabbimizin yarattığı eşrefi mahlukat olan her insanla gözgöze baktığımızda o aşkı yaşamak ve tarihi akış içinde büyük bir sorumluluk bilinciyle o vuslata hazır olmak için gece gündüz irfani özgü, adalet anlayışı hakim kılmak için çaba sarf etmektir. Hepimiz tek bir şey için, o vuslat anı için yaşıyoruz. O vuslat anında ulaştığımızda elde ettiğimiz ve edeceklerimiz bir anlamda bizim hayatımıza anlam katan yegane semerelerdir. Bu çerçevede bugün tekrar Konyamız’da, 741. seneyi devriyesinde vuslat idrakiye buluşmanın onurunu, mutluluğunu yaşıyoruz. Bizi bu çerçevede ve bu temel üzerinde bir araya getiren Rabbimize hamd olsun, Hazreti Mevlana’nın yolundan bizi ayırmasın.

Bir başka vuslata daha dikkati çekmek isterim. Bu tarihi derinliğe giden engin irfani vuslat yanında, millet ile devletin vuslatı da bugün siyasi anlamda hepimizin üzerinde tefekkür ve tezekkür etmesi gereken olgudur. Hayatımızın her bir safhasının ve her bir alanına nasıl son anımızdaki vuslatla ilişkilendiriyorsak, siyasetimizdeki temel felsefeyi de millet ile devletin buluşması üzerine inşa ediyoruz.”

“Vuslatın anlamını kaydıracak bir başka oyun ve düzen içine girdiler”

Başbakan Davutoğlu, geçen sene 17 Aralık günü herkesi “ciddi şekilde bir muhasebeye sevk eden” bir sürecin başladığına işaret ederek, “17 Aralık 2013’te, tam da biz Sayın Cumhurbaşkanımızla burada, Konya’da tekrar Konyalılar’la bir vuslat günü buluşmak için yola çıktığımızda Türkiye’de bazı çevreler o vuslatı koparacak, o vuslatın anlamını kaydıracak bir başka oyun ve düzen içine girdiler. 17 Aralık’ın o engin irfanının dışına anlam taşıyan bir komplonun, bir oyunun düzenin parçası olarak Türkiye’nin geleceğini karartacak bir dizi olayların planlaması içine girdiler” diye konuştu. 

Geçen sene Konya’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, “Sayın Başbakanım” diye hitap ederek karşıladığını anımsatan Davutoğlu, “1 yıl içinde yaşanan zorlu mücadelelerden sonra, milli iradeye darbe kurma çabalarından, teşebbüslerinden sonra kendisine 10 Ağustos ile tecelli eden milli iradenin bir işareti olarak ‘Sayın Cumhurbaşkanım Konya’ya hoşgeldiniz’ demekle büyük onur duyuyorum” dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Konya’daki Hazreti Mevlana’yı anma törenlerine katılan misafirlere verilen akşam yemeğinde yaptığı konuşmada, “Bizim için 17 Aralık, sadece Şeb-i Arus’tur, sadece vuslattır ve sadece Şeb-i Arus, sadece vuslat olarak kalacaktır. O mübarek günde, millet ile devletin buluşmasını, vuslatını engellemek isteyenler, bundan sonra hangi gerekçeyle ve hangi günde böyle bir çalışma içine girerlerse girsinler, onların bütün çabalarını akamete çıkarmak da bizim için ulvi bir görevdir” ifadelerini kullandı.