Yılmaz, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Yıllar önceydi… Kentin önemli hava koridorlarından Gökdere Vadisi’nde, yamaçlardan gelen Setbaşı Deresi’nin geçtiği güzergaha görsel güzellik katan düzenleme yapılmıştı.
Fakat…
1989’daki aşırı yağmur, dere kenarına kaplanan taşları söktü. DSİ Misafirhanesi otoparkında bulunan araçlarla birlikte ovaya kadar taşıdı.
Evet…
Sel sürekli yaşanan bir doğa olayı değil elbette, ama doğanın yapısıyla oynanan kentlerde yaşandığında tehlikeli boyutlara ulaşıyor.
Nitekim…
Suyu azalan Kaplıkaya Deresi de yatağına döşenen taşları söküp götürürken çevreye zarar verdi.
2010 yılında Alacahırka’da eve giren sularla can kaybı yaşandı. 2020’de Dudaklı ve Doğanköy sele teslim oldu.
Yıllarca…
Yamaçlardan getirdiği çalıların tıkamaması için üstü kapatılmayan Cilimboz Deresi, kapatıldıktan sonra 2010 yılındaki taşkınla çevresine zarar verdi.
Bunlar…
Aklımıza ilk gelen birkaç örnek. Benzer süreci yine yaşıyoruz.
Yeni yerleşimler, yeni siteler ve artan nüfusla hızla büyüyen Mudanya iki hafta arayla sele teslim oldu.
Sorun, her yerde olduğu gibi burada da aynı.
Bozulan dere yatakları ve çevrelerinin imara açılması, güzel görünüm uğruna yapılanlar, yol kodunu yükselten parkeler, yamaçlara dökülen asfaltla suyun akış hızının artması, eksik kalan altyapı gibi pek çok şey bu görüntülere yol açıyor.
Dağ yamaçlarından gelirken hızı artan sel suları, önüne kattıklarıyla evlere, işyerlerine, sokaktaki araçlara zarar veriyor.
Aslında…
Yamaç kenti olmasına karşın, derelerin önemsenmemesinin getirdiği sonuçlar olarak da görebiliriz.
Kimsenin kimseyi suçlamasına gerek yok. Yağmuru durduramayacağımıza göre; seli engellemek için gerekeni yaparsak, kent yaşamını da güvence altına alırız.
Yoksa…
Dün ve bugün olduğu gibi, yarın başka bir yer için selleri konuşur dururuz.
Mudanya’da sabaha kadar çalışıldı
Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz araç desteği gönderirken, Kızılay da her zamanki gibi mağdurların yanındaydı.
BUSKİ ve belediyelerin ekiplerinin çalışmasıyla sabah yaşam normale döndü.
Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz’ın yazısının tamamı için tıklayın…