Aydın, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Takipçilerimiz hatırlayacaktır. Geçtiğimiz günlerde okurlarımızdan Ahmet Mor, Setbaşı’nda meydan ihtiyacına dikkat çekmiş, ayrıca Yeşil Caddesi üstündeki ahşap bir yapının da kültür merkezi olarak semte kazandırılmasını gündeme getirmişti.
Mor’un isteklerini kaleme aldığımız o satırlarımıza bir başka okurumuz Melih Özen de itiraz var.
Özen, elektronik postamıza gönderdiği iletiyle, “Söyler misiniz. Setbaşı’nda nereyi yıkıp, meydan yapalım mesela” diye sormuş.
Okurumuz hem muhtarlık hem de bölge sakinlerinden gelen o isteğe belli ki, çok kızmış ve ironi ile karışık sorularını şöyle sıralamış;
“Namazgah ve Yeşil caddeleri kesişimindeki asırlık çınarı kessek nasıl olur? Veya milli mücadele yıllarında tarihi vazife icra etmiş Mahfel bahçesini de kamulaştırabiliriz. İpekcilik yokuşundaki tarihi konaklar da fena fikir değil. Ya da olmadı, 500 yıllık Setbaşı Karaçelebizade Camii’ni yıkalım, nasıl olsa daha önce yapmadığımız şeyler değil. Köprü, kütüphane, vergi dairesi, Aynalı Camii, caddenin arka sokaklarında saklanmış küçük küçük hanlar, hamamlar, konaklar…”
Özen, hızını alamamış, tarihi şehirlerde meydana gerek olmadığını bile satırlara dökmüş.
Özen bunu anlatırken de, “Meydan kavramı modern şehircilikle birlikte ortaya çıkmış bir kavramdır. Meydanın yokluğu tarihî şehirlerin eksik olduğunu göstermez, aksine kendisiyle tutarlı kılar. Tarihî şehirlerdeki yaşam, tek bir büyük boşlukta değil Kapalı Çarşı, Uzun Çarşı ve Reyhan Pazarı gibi çarşı aralıklarında, Ulucami ve Orhan cami avluları gibi cami avlularında, Kozahan, Emirhan gibi han içlerinde, Kırk Merdivenler ile Muradiye Cami arasındaki gibi mahalle sokaklarında, lastik tekerlekli araçların hayata müdahalesinden ve gürültüsünden uzak bir şekilde kendiliğinden akıp gider” demiş.
Okurumuz Özen, Türkiye’de birçok tarihi şehirde bulunan meydanların ise aslında yıkımlar, genişletmeler, yol açma politikaları gibi modern dönemin müdahaleleri sonucunda ortaya çıktığına dikkat çekmiş.
Okurumuz hem bu talebi gündeme getiren hem de satırlara alan bizleri, idarecileri, akademisyenleri, ‘medeniyet derinliği olmayan’ kişiler olarak tanımlamış. Hepimizi de Bursa’da Zaman şiirini bir kez daha okumaya davet etmiş.
Melip Bey galiba bu şehrin nüfusunun 3,5 milyona dayandığının farkında değil. Tarihi şehirlerde de meydanların olduğunu görebilmesi için biz de kendisine Saraybosna’ya, Prizren’e, Prag’a, Budapeşte’ye gitmesini, gitmişse tekrar oraları gözlemesini tavsiye ediyoruz.