Türer, AA muhabirine, deprem kuvvetlerinin doğrudan binanın kütlesiyle ilişkili olduğunu belirterek, hafif malzemelerle inşa edilen ahşap yapıların deprem sırasında çok daha az yüke maruz kaldığını ve bu nedenle daha yüksek dayanıklılık gösterdiğini söyledi.
Türkiye’de 1509 İstanbul Depremi sonrasında ahşap yapıların yaygınlaştığını ancak Portland çimentosunun keşfiyle çelik donatı ve betonarmenin öne çıktığını belirten Türer, “Betonarmenin ahşap malzemeye göre 5 kat daha ağır olması ve çökme dayanımının düşük olması bazı dezavantajları getiriyor. Bizim ülkemizde olduğu gibi bazı deprem kuşağındaki ülkelerde ahşap kullanılması önemli.” açıklamasını yaptı.
Depremde hafif binalar daha az etkileniyor
Türer, yapının kütlesi azaldıkça deprem kuvvetinin ve yıkılma olasılığının düştüğünü vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Betonarme binaların ağır olmasından dolayı yıkıldığında içindeki kişileri öldürme ihtimali var. Hayat üçgeninin oluşması ahşap yapılarda daha yüksek bir olasılık. Dolayısıyla ahşap yapıların özellikle deprem bölgelerinde kullanılması birçok avantaj içeriyor. Ahşabın esnek bir malzeme olması, dayanıklı ve hafif olması, modern mühendislik yöntemleriyle güzel tasarımlar yapılabilmesi kesinlikle avantajlara sahiptir.”
“Ahşap malzeme yanmaz hale getirilebiliyor”
Ahşap yapılardaki yangın riskine karşı da değerlendirmede bulunan Türer, modern mühendislik yöntemleriyle ahşap evlerin sağlıklı kullanılıp aynı zamanda yangına karşı da güvenli hale getirilebildiğini söyledi.
Yangına dayanımı artıran kaplamalara ilişkin de bilgi veren Türer, şunları kaydetti:
“Ahşap malzeme yanmaz hale getirilebiliyor. Örneğin üzerine intümesan boya sürdüğünüz zaman çelik yapılarda da kullanılıyor. Yangın esnasında sıcaklık yükseldiğinde bu boya defalarca kat kalınlaşıyor, oksijen ve ısı geçirmez tabaka oluşturuyor. Yaklaşık 5-6 santimetreye kadar kabarıyor. Böylece ahşap malzeme, hem sıcak hem de oksijen ulaşamadığı için yanmıyor. Alternatif olarak emprenye teknolojisi de var. Belirli ilaçları ahşabın içine negatif basınçla emdirerek dışarıdan 4-5 santimetre kalınlığına kadar yanmayan bir tabaka elde edebiliyorsunuz.”
“Ahşap yapıları yaygınlaştırmamız lazım”
Yangınlarda özellikle evin içindeki malzemenin neyden yapıldığının önemli olduğuna değinen Türer, sentetik malzemelerin çok daha hızlı alev aldığını ve evlerde bulunan malzemelerin nasıl olduğuna da dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.
Üniversitelerde ahşap derslerine ağırlık verilmesi gerektiğinin altını çizen Türer, “Ülkemizin 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi var. O yüzden bizim ahşap eğitimine öncelik verip ahşap yapıları daha çok yaygınlaştırmamız lazım.” diye konuştu.
Toplumda, ahşap yapıların inşası için ömrünü tamamlamış ağaçların kesilmesinin, ‘ormanları azalttığı’ yanılgısı olduğunu dile getiren Türer, “Halbuki tam tersi, bir malzemeyi daha çok kullandığımız zaman onu daha çok üretiyorsunuz, daha çok üretmek için daha çok ormana ihtiyacınız oluyor.” dedi.
Kesilen ağaçlardan daha fazlasının dikilmesiyle ormanların daha sağlıklı şekilde artacağını belirten Türer, “Ülkemizdeki ahşap üretimi ormanlarımızı azaltan değil, artıran bir nitelikte. Orman Genel Müdürlüğü bu konuda çok ciddi çalışmalar yapıyor. Ormanlarımızın artırılması için kesimleri planlı ve programlı şekilde yapıyorlar.” ifadelerini kullandı.