Olay Gazetesi Bursa

Erdoğan: Terör örgütleri asla mukaddes dinin temsilcisi olamaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sözüm ona İslam adına mazlumlara saldıran, canlarına kasteden, mallarını yağmalayan terör örgütleri asla bu mukaddes dinin temsilcisi olamaz. Çünkü bizim dinimiz barış dinidir, sulh dinidir." dedi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 13. İslam Zirvesi, İİT üyesi 56 ülkenin temsilcilerinin katılımıyla İstanbul Kongre Merkezi’nde başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, “İİT 13. İslam Zirvesi toplantımızın dünyadaki tüm Müslümanların ve insanlığın huzuruna, güvenliğine, refahına hepimiz için hayırlı bir geleceğe vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Bu temennilere, bu duaya her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu günlerden geçiyoruz.” dedi.

“Benim dinim İslam’dır”

Müslümanların üstesinden gelmesi gereken sorunların başında mezhepçiliğin geldiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

“Müslümanlar olarak üstesinden gelmemiz gereken sorunların başında mezhepçilik fitnesi geliyor, ırkçılık fitnesi geliyor. Her zaman ifade ettiğim gibi benim dinim Sünnilik de değildir Şiilik de değildir, benim dinim İslam’dır. Ben tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece ve sadece bir Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir.”

“Bizim dinimiz barış dinidir”

İslam dininin, barış ve sulh dini olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Sözüm ona İslam adına, Müslümanlık adına her gün mazlumlara saldıran, onların canlarına kasteden, mallarını yağmalayan terör örgütleri asla bu mukaddes dinin temsilcisi olamaz. Çünkü bizim dinimiz barış dinidir, sulh dinidir.” diye konuştu.

“İslam dünyası yüzünü zirveye döndü”

Zirvenin temasını oluşturan ‘adalet’ ve ‘barış’ kavramlarının içini doldurmakta acele edilmesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

“Çünkü dünyanın dört bir yanından mağdurların, mazlumların çığlıkları yükseliyor. Maktullerin yürek parçalayan görüntüleri geliyor. Maalesef bu çığlıkların ve görüntülerin kahir ekseriyeti Müslümanlara aittir. İslam dünyası şu an yüzünü İstanbul’a, bu zirveye dönerek, buradan çıkacak güzel haberlere kulak açtığını, kulak verdiğini görüyorum, buna inanıyorum.”

“Bölücü değil birleştirici olmalıyız”

Çatışmalardan en fazla zararı Müslümanlar ve İslam ülkelerinin gördüğünü bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bizler Müslüman olarak, İslam ülkeleri olarak ne kadar birbirimize düşersek, umudunu bizlere bağlamış olan masumlar o kadar çok sıkıntıya maruz kalacaklardır. Böyle bir vebali üstlenemeyiz. Bunun için bölücü değil birleştirici olmalıyız. İhtilafları değil ittifakları, husumeti değil muhabbeti güçlendirmeliyiz. Çünkü yaşanan çatışmalardan, çekişmelerden, düşmanlıklardan zarar gören sadece Müslümanlardır, sadece İslam ülkeleridir.”

 

“Terör örgütlerinin tüm zulümleri Müslümanlaradır”

Terör ve şiddet sorununun, İslam dünyasının en büyük meseleleri arasında yer aldığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

“Geçmişte El-Kaide yüzünden Afganistan’ın nasıl tahrip edildiğini, nasıl yüz binlerce Müslümanın katledildiğini, milyonlarcasının da mağdur edildiğini çok iyi hatırlıyoruz. Şimdi Irak’ta ve Suriye’de belirli bölgeleri kontrolü altına alan Libya’da etkinlik kurma çabası içinde olan DAİŞ aynı kirli gayeye hizmet ediyor. Afrika’nın çeşitli bölgelerinde terör eylemleri düzenleyen Boko Haram ve Eş Şebab gibi örgütleri de aynı kapsamda görüyoruz. Dikkat ediniz, birkaç şov amaçlı eylem dışında, bu terör örgütlerinin tüm zulümleri, tüm zararları Müslümanlaradır.”

İstanbul merkezli İİT Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi kurulacak

Uluslararası topluma, terör örgütlerine yaklaşımlarını gözden geçirmeleri çağrısında bulunan Erdoğan, terör tehdidiyle arazide yürütülen operasyonların yanı sıra finans ve insan kaynaklarını kurutarak da mücadele etmek gerektiğini bildirdi.

Mücadelede uluslararası iş birliği büyük önem taşıdığını vurgulayan Erdoğan, “İİT üyesi ülkeler arasında teröre ve diğer suçlara karşı iş birliğini güçlendirecek ve kurumsallaştıracak bir yapı oluşturulması isabetli olacaktır. Bu anlayışla Türkiye olarak getirdiğimiz İstanbul merkezli bir İİT Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi kurulması önerisi kabul gördü. Bu hususta verdiğiniz destek için teşekkür ediyorum.” dedi.,

“Bir kişi de ölse tüm insanlığın ölümü gibidir”

Nükleer Güvenlik Toplantısı’nda konuşmacıların, Paris ve Brüksel’deki terör eyleminden bahsederken, Ankara, İstanbul ve Lahor’da meydana gelen terör eylemlerinden bahsetmediğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Kaldı ki Ankara, İstanbul, Lahor’daki terör eylemlerinde yüzlerce insan öldü. Brüksel’de, Paris’te de 9-10 tane bir tanesinde, 30 tane bir tanesinde öldü. Fark etmez, bir kişi de ölse tüm insanlığın ölümü gibidir. Ama onları söylerken Ankara’yı, İstanbul’u, Lahor’u niye söylemiyorsunuz? Burada da bu ikircikli davranış bizleri üzmektedir. Terör örgütlerinin tamamına karşı aynı kararlılıkla mücadele edilmek zorundadır.”

“Kardeşliği sadece sözde bırakmamalıyız”

Erdoğan, İslam ülkelerinin, öncelikle güvenlik, adalet ve kalkınma konularına özel önem vermesi gerektiğini anlattı. 

Yaşadığı yerde kendini güvende hissetmeyen hiç kimsenin geleceğinden emin olamayacağını ifade eden eden Erdoğan, “Adaletten umudunu kesen insanların, terör örgütlerinin istismarına açık hale gelmesi kaçınılmazdır. Çünkü her şeyin başı ve sonu adalettir. Kardeşliği sadece sözde bırakmamalıyız. Teknik, ticari, ekonomik, kültürel, sosyal tüm boyutlarıyla gerçek anlamda hayata geçirmeliyiz. Tüm İİT örgütleri bu dayanışmayı en güzel şekilde ortaya koymalıdır.” dedi.

“İslam ittifakı girişimi aracılığıyla çözümü kendimiz üretmeliyiz”

İslam ülkelerinin, terör olaylarına karşı başka güçlerin müdahil olmasını beklemek yerine, İslam ittifakı girişimi oluşturarak çözüm üretmesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

“Niçin biz Müslümanlar olarak aramızdaki bu tür ihtilaflarda, bu tür terör eylemlerinde başkalarından yardım bekliyoruz? Biz bunu kendimiz çözmeliyiz. Bunlara biz kendimiz müdahale etmeliyiz. Biz etmiyoruz, başkaları müdahale ediyor. Onlar müdahale ederken oralardaki petrol için müdahale ediyorlar, aramızdaki huzuru sağlamak için değil.”

“Barışın yegane yolu bağımsız bir Filistin’in kurulmasıdır”

Erdoğan, “Filistin ile birlikte tüm bölgede kalıcı barış sağlanmasının yegane yolu bir an önce işgalin sona ermesi ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin’in kurulmasıdır.” dedi.

İstanbul’da uluslararası tahkim müessesesi kurulması teklifi

İslam ülkelerinin, küresel ekonominin işleyişinde önemli rolü olan tahkim sistemini kendi arasında da oluşturmasının önemine işaret eden Erdoğan, “Niye biz dışımızdaki dünyada kurulu tahkim sistemlerine kendi sıkıntılarımızı, kendi sorunlarımızı havale ediyoruz? Bunu kendi aramızda oluşturduğumuz tahkim sistemiyle çözelim. Bunun için İstanbul’da bir uluslararası tahkim müessesesi kurulmasını teklif ediyoruz.” diye konuştu.

“İstanbul’da Kadın Konferansı oluşturulmasını teklif ediyoruz”

Erdoğan, İnsanlığın ve Müslümanların yarısını oluşturan kadınların ailenin taşıyıcısı olma vasıflarını güçlendirme yanında, eğitimden iş hayatına kadar her alanda çok daha etkin roller üstlenmesi için hep birlikte gayret edilmesi gerektiğini söyledi.

Bundan önceki Kahire toplantısından bugüne İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bir Kadın Konseyi örgütlenmesi yapılmadığına dikkati çeken Erdoğan, “İstanbul’da, düzenli aralıklarla toplanacak bir Kadın Konferansı oluşturulmasını teklif ediyoruz. Zira Müslümanların kadın olarak kendi kadınlarının dertlerini ortaya koyabilecekleri bir teşkilatının, bir konseyinin olması şarttır diye düşünüyorum. Kadınlarla ilgili sorunları biz mi konuşacağız, bırakalım da onları da hanımlar konuşsun.” dedi.

“BM’nin reforme edilmesi şarttır”

Küresel karar alma ve uygulama mekanizmalarındaki temsil adaletsizliğinin, Müslümanlar arasında önemli bir rahatsızlık sebebi olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Örneğin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde dünya nüfusunun 4’te 1’ini teşkil eden Müslümanların tek bir daimi temsilcisi var mı? Yok. Geçici üye olmanın bir anlamı var mı? Yok. Karar, 5 üyeden bir tanesi olumsuz davransa iş bitti.  Diyorum ki dünya 5’ten büyüktür. Artık dünya, 1. Dünya Savaşı’nın şartlarında değildir. Dünyada şartlar değişti. Öyleyse Birleşmiş Milletler’in reforme edilmesi şarttır. Adil bir dünya bekliyorsak, bunu beklemek hakkımızdır.

Kendisi adaletsizlik üzerine kurulu bir sistemin küresel adalete katkı sağlayabilmesi mümkün değildir. Nitekim bunun sıkıntılarını, karşı karşıya olduğumuz birçok sorunda gördük, görüyoruz, yaşıyoruz. Buradan bir kez daha Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yapısının dünya nüfusunun coğrafi ve dini dağılımı göz önünde bulundurularak yeniden belirlenmesi çağrımı tekrarlıyorum.”

“Sadece Ege’de kurtardığımız insan sayısı 100 bine ulaştı”

 

Akdeniz’de, Ege’de botlar ve kırık dökük gemilerle Avrupa’ya gitmeye çalışanların neredeyse tamamının Müslümanlardan oluşmasının, bir utanç kaynağı olduğunu belirten Erdoğan, “Sayıları milyonlarla ifade edilen bu insanlar, güvenlikleri ve gelecekleri için hayatları pahasına böyle bir yolculuğa çıkmaya mecbur kalmışlarsa hep birlikte oturup düşünmek zorundayız. Bizim sadece Ege’de kurtardığımız insan sayısı 100 bine ulaştı.” diye konuştu.

“KKTC’deki kardeşlerimize uygulanan izolasyonu hep birlikte kırmalıyız”

İİT’nin, diğer coğrafyalarda hakları ve gelecekleri için mücadele eden Müslüman toplumlara daha fazla sahip çıkması gerektiğini bildiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kesimler içinde yer alan KKTC’deki kardeşlerimize karşı, on yıllardır uygulanan izolasyonu hep birlikte kırmalıyız. Kıbrıs’ta yaşayan kardeşlerimize yalnız olmadıkları mesajını, İslam dünyası olarak, bizler vermeyeceksek kim verecek? Ada’da Türk tarafı aleyhine adaletsiz bir şekilde bozulan dengelerin bir ölçüde düzeltilmesi suretiyle kalıcı ve adil bir çözüme katkıda bulunmak, tüm Müslümanların ortak sorunudur diye düşünüyorum. Aynı şekilde Balkanlar’dan, Güney Doğu Asya’ya ve Afrika’ya kadar dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Müslüman toplumlar, İslam aleminin güçlü desteğine ihtiyaç duyuyor. Ukrayna’da Kırım işgali… Buna sessiz kalmak mümkün mü? Kırım’da da kardeşlerimiz topraklarında mağdur ve mazlum.”