Gıda zehirlenmelerine dikkat! Bursalı Oda Başkanı Durmuş’tan hayati uyarı…
Gıda israfının önüne geçilmesi için neler yapılması gerekir? Son zamanlarda gündeme gelen gıda zehirlenmeleriyle ilgili neleri bilmeliyiz? Bilinçli tüketici nasıl olunur? Bursa Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Serkan Durmuş olay.com.tr'ye açıkladı...
Melis EVCİMEN
Kamera: Bircan ÖRSEL / Kurgu: Dilek ÖZYER
Dünyada şu anda 800 milyona yakın insan açlık sınırında… Türkiye’de her gün 4.9 milyon ekmek çöpe gidiyor… Gıda israfının önüne geçilmesi için neler yapılmalı? Konserve ve turşu hazırlıkları yapılıyor… Ancak kullanılan malzemelerin satın alınmasından hazırlanmasına kadar her aşamaya dikkat etmek gerekiyor. Son zamanlarda gündeme gelen özellikler konserve gıda zehirlenmelerinden hayatını kaybedenler oldu. Gıda zehirlenmesi ilgili neleri bilmeliyiz? Bilinçli tüketici nasıl olunur? Bursa Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Serkan Durmuş olay.com.tr’ye açıkladı…
Gıda israfını önüne nasıl geçeceğiz? Neler yapılması gerekiyor?
Birleşmiş Milletler 29 Eylül tarihine gıda israfı ve gıda kaybı farkındalık günü ilan etti. Bu nedenle bütün dünyada 29 Eylül tarihinde bu israfa ve gıda kaybına yönelik bir takım çalışmalar yapılıyor öncelikli olarak Gıda İsrafının boyutunu konuşmak lazım. Biliyorsunuz dünyada şu anda 800 milyona yakın insan açlık sınırında ve maalesef 3 milyar insan da sağlıklı beslenemiyor. Bu dünyada durum bu haldeyken bir taraftan da adaletsiz gıda dağılımı dolayısıyla dünyanın bir kesimi açtığı mücadele ederken bir kısmı da obeziteyle mücadele ediyor aslına bakarsanız tüm varlıklarımız ve dünya üzerine gıda kaynakları bütün dünyayı besleyecek ve doyurabilecek düzeyde. Tüm bunların yanı sıra değerlendirdiğimizde 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyar olması bekleniyor bu ne demek? Gıda kaybı ve israfın değerlendirme ve rakamları koyduğumuzda gıda üretiminin mevcut koşullarının yüzde elli daha artması lazım ki bu 10 milyarlık bir nüfusu doyurabilecek ölçeğe gelsin. Başka bir veriye göre ise hasattan soframıza gelinceye kadar gıdaların yüzde on yedisi maalesef daha henüz bize ulaşamadan israf oluyor.
‘Türkiye’de her gün 4.9 milyon ekmek çöpe gidiyor’
Yüzde on üçü ise bizim sofralarımızda tüketilmeye hazır gıdalarken sofralarımızdan Tüketilemeden ondan gerekli faydayı sağlayamadan çöpe gidiyor. Türkiye’de her gün 4.9 milyon ekmek çöpe gidiyor. Şimdi bu tespiti yaptıktan sonra gıda israfının önlenmesi aslında toplumsal bir bilinç düzeyiyle ve hep beraber çalışarak mümkün sadece tüketicinin doğru tüketmesi ve bilinç tüketmesi değil gıda ve tarım politikalarına uygulayan ülkelerin veya işte ilgili kurumların da beraber çalışması gereken bir nokta şayet siz doğru bir planlama yaparsanız, doğru noktalar, doğru üretim yapar, lojistikte bunun soframıza gelinceye kadarki halinde, gerekli planlamaları yerine getirirseniz, aslına bakarsanız o hasattaki kısmının engellemiş oluyorsunuz ve bir kısmını ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Böylece yüzde elli daha gıda üretimine ihtiyacınız yok.
Zaten var olan gıdanın bir kısmını korumuş oluyorsunuz. Diğer taraftan geçtiğimiz hafta içerisinde biz Ticaret Odası Gıda Konserimizle birlikte çok güzel bir etkinlik yaptık ve bu etkinlikte de farklı bir alandan da konuyu ele almaya çalıştık. Acaba biz bireysel tüketici olarak gıda israfını gerçekleştirirken hangi psikolojik duygularla ve motivasyonla bu işi yapıyoruz? Ve yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir toplumda en fazla bireysel gıda israfının maalesef Ramazan aylarında içerisinde olduğunu o alışveriş kültürünün tam anlamıyla bilinçli şekilde yapmadığımız ondan sonra alışveriş ve tüketim kültürünün bize getirmiş olduğu olumsuz sonuç olarak gördük. O yüzden kişinin bu konuda bilinçli olması ve psikolojik olarak da bunu kabulleniyor. Bununla mücadele edebilecek güçte olması lazım. Şimdi tüm bunları değerlendirdiğimizde politika yapıcılar, tüketiciler, sivil toplum örgütleri sizler medya kuruluşları ve ondan sonra toplumları bu konuda bilinçlendiren kurumların hep beraber ortak çalışarak ancak bu gıda kaybı ve israfını önleyebilecekleri durum ortaya çıkıyor.
Gıda Mühendisleri Odası Başkanı olarak yaptığınız faaliyetlerden bahseder misiniz?
Biz meslek odaları olarak öncelikli olarak şunu çok önemsiyoruz. aslında gıda israfının birebir olmazsa üretilmesi gereken konu ilköğretim çağındaki çocuklarımız. Çünkü eğer Siz henüz ilköğretim çağındaki çocuklarımıza bilinçli gıda tüketicisi olmayı israf etmemeyi, israf kaybının hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak ondan sonra bu konudaki dezavantajlarını anlatır. O çocukları bu noktada yetiştirirseniz Aslına bakarsanız yetişen yeni bireylerin bu konuda duyarlı olduğunu görüyoruz. Çünkü israf evet gıda anlamında israf ama mesela su da bizim en temel gıda üveyimiz su israfı da yaşadığımız tarihin ve iklimin coğrafyanın durumunda çok önemli bir konu olarak önümüze çıkıyor. Bir kere bilinçli gıda tüketimi eğitimi vererek okullarda bu çalışmayı yapıyoruz. Bunun yanı sıra tabii beraber partner olarak çalıştığımız ve beraber çözüm ürettiğimiz kurumlar var. Bunlardan bir tanesi ticaret odası, bir tanesi Tarım Bakanlığımız, bir tanesi diğer meslek odalarımız. Onlarla beraber bu farkındalığı yaratmak ve toplumdaki bilinç düzenini arttırmak yönelik birtakım çalışmalarımız var. Ayrıca gıda işletmelerinde de gıdanın işlenirken gıda kaybını ve israfını engelleyecek, onların aslında aslında değerlendirme yöntem olanaklarını ortaya koyarak, teknolojik ortaya koyarak o ürünün aslında ticari olarak hayatta kalmasını devam etmesini sağlayacak bir takım etmenleri de proseslerde kullandırmayı teşvik eden bir takım çalışmalar ve projeler yapıyoruz ve böylece az önce bahsettiğimiz gibi bütün kurumlarla beraber iş birliğiyle birlikte gıda israfını ve kaybını engellememek çalışmaları yapıyoruz.
Gıda zehirlenmeleriyle ilgili nelere dikkat etmeliyiz?
Konserve üzerindeki zehirlenmeler biliyorsunuz botulizm zehirlenmesi diye literatürlerde yer alıyor ama aslında teknik olarak bir bakterinin toksik etkisi dolayısıyla oluşan bir durum. Biliyorsunuz geleneksel yapı itibariyle evlerde konserve üreten ve bunu tüketen bir toplumuz biz ama endüstriyel üretimle, evlerdeki üretim arasındaki bilinmeyen noktalardan bir tanesi şu. Endüstriyel anlamda bir konserve üretirken basınç altında belli bir sıcaklık değerine ulaştırarak ürünün aslında içerisindeki bütün mikrobiyal durdurucu ve öldürücü bir ısı işlem uyguluyoruz. Bu süre, zaman ve basınçla alakalı bir etmen şimdi yaşanan vakalara şöyle bir baktığımızda tam anlamıyla gıdanın kendi bileşeniyle uymayan bilinçsiz bir şekilde konserve üretme tekniğiyle ortaya çıkan bu bakterinin tam anlamıyla öldürülememesi veya inaktif hale getirilememesi dolayısıyla sonrasında aktif olarak hayatına devam etmesi ve gıdanın tüketimi sonucunda insan sağlığı üzerine olumsuz etkilerini görüyoruz. Aslında gıda zehirlenmesi belirtilerinin genel temel öğelerinden bir tanesi budur. Siz her zaman gıdanın bozulduğunu ve bu konudaki zararlı olduğunu duyusal analizlerle yani kokusuyla, lezzetiyle tadı anlayamayabilirsiniz. Bazı bakteri çeşitleri lezzetine ve dokusuna zarar vermeden veya onda bir değişiklik oluşturmadan sadece orada fazla miktarda bulunması dolayısıyla insan sağlığına zarar verebilir.
İşte bu nedenle biz hep şunu söylüyoruz. Tabii ki geleneksel toplum olarak bunları üretmekle alakalı bir algımız var ama bir uzmanından dinlemelerinde ya da bu konuda bir destek almalarını biz tercih ediyoruz. Endüstri anlamında aslında gıdanın üretilmesinde biz gıda mühendisleri veya gıda teknolojisi bu konuda uzmanlığı olan eğitim almış kişilerin aslında bu konuda insan sağlığını olumsuz yönde etkileyemeyecek üretim teknikleri kullandığımızı bilmenizi istiyoruz.
Bilinçli tüketici nasıl olacağız?
Şimdi son yıllarda bir kavram var. Gıda okuryazarlığı diye… Bilinçli tüketici gerçek manada aldığı gıdanın ondan sonra hangi bilgiye sahip olduğunu, etiketin ne olduğu ve bu gıdanın ne şekilde, nerede üretildiğiyle alakalı bir etiket okur yazarlığının olması lazım. Bunun sonucunda bunu hayat felsefesi haline getirip aslında gıda tüketimi de buna endeksli olması lazım otomatikman bizler bireysel olarak baktığımızda ondan sonra bütün bu bilgiler ışığında bir gıda almak için bir markete gittiğimizde veya bir pazar yerine gittiğimizde aslında bu bilinçle hareket ediyor olmamız lazım ve görmüş olduğumuz olumsuzlukları aslında Türkiye’deki en büyük sorunlardan bir tanesi o. Şikayet mekanizmasının biz olumsuz olarak algılıyoruz ama tam aksine bizim için iyileştirmek için bir fırsat olarak değerlendiriyorum. Alo 174 gıda hattına da bunları olumsuzluğu da anında bildirmemiz lazım. Eğer biz bu konuda bilinçli olur. Gıda tüketimi alımı konusunda görmüş olduğumuz aksaklıkları, olumsuzlukları geri bildirimle, bakanlığın ilgili kurumlarına bildirirsek, bir ay içerisinde bakanlık buralara denetim yapmak zorunda olur. Aslında bu noktada denetim mekanizmasını ateşlemiş oluyoruz. Bu konuda çok duyarlı olmamız lazım.