Olay Gazetesi Bursa

İletişim Başkanı Altun: Krizlere karşı iş birliğinde Türkiye örnek teşkil etmeyi amaçlıyor

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Kriz zamanlarında süper güçlerin liderlik rolünü oynamasını beklemek yerine, bu hedeflere ulaşmak için diğer uluslar güçlerini birleştirmelidir. Türkiye görevini yerine getirmektedir" dedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, TRT World Forum’a video mesaj gönderdi. Altun, mesajında, TRT World Forum’un son 5 yıldır dünyanın dört bir yanındaki uzmanlar ve uygulayıcılar arasında entelektüel, akademik ve gazeteciliğe ilişkin alışverişin merkezi haline geldiğini anlattı.

Forumun, dünyanın karşı karşıya olduğu en acil sorunlar hakkında farklı görüşleri ve sesleri bir araya getirdiğini söyleyen Altun, “Forumumuzun düzenli katılımcıları arasında bir TRT World Forum ağının oluşmasının yanı sıra, her yıl toplantılarımızda yeni yüzler de görüyoruz. COVID-19 salgını nedeniyle son iki yıldır bu forumun sanal olarak gerçekleşmesini sağladık. 2022 yılında normal ortamımıza dönmeyi umuyor ve siz değerli konuklarımızın katılımıyla daha yaratıcı bir çerçeveye sahip olmayı bekliyoruz” dedi.

“GÜÇ VE PARADOKS: 21. YÜZYILDA BÜYÜK STRATEJİYİ ANLAMAK”

Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da hem halka açık oturumlar hem de uzman yuvarlak masa toplantıları olacağını söyleyen İletişim Başkanı Altun, şunları anlattı:

“Bu yılki halka açık oturumlar, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Avrupa ülkelerinin dış politika stratejileri ve kriz bölgelerindeki gelişmeler gibi önemli uluslararası meseleler üzerine ilgi çekici tartışmalar içerecek. Uzman yuvarlak masa toplantıları, ‘Güç ve Paradoks: 21. Yüzyılda Büyük Stratejiyi Anlamak’ temasına odaklanacak. Bu temanın altında, bölgesel ve uluslararası güçler arasında artan rekabeti keşfetmeyi amaçlıyoruz. Dünyanın yeni zorluklar ve belirsizliklerle karşı karşıya olduğu bir dönemde ortak ve farklı çıkarlar ve gündemler hakkında verimli tartışmalar gerçekleştirmeyi umuyoruz.

Son yirmi yıldır, uluslararası ilişkiler uzmanları ve uygulayıcıları, uluslararası sistemin doğası üzerine tartışmalara giriştiler. Yeni milenyumun ilk on yılında yaşanan önemli küresel gelişmeler, dünya düzeninin geleceği üzerine bir tartışmayı tetikledi. Teröre karşı küresel savaş, Irak’ın işgali ve küresel durgunluk, uluslararası toplumun uluslararası ilişkilerde derhal meydana gelecek bir dönüşümü beklemesine neden oldu. Çoğu, bu gelişmelerin Çin, Brezilya, Rusya ve Hindistan gibi yükselen güçlerin yanı sıra Avrupa Birliği’nin çok kutuplu bir sistem yaratmasıyla tek kutuplu dünyanın sonunu getireceği konusunda hemfikirdi. Birçoğu, liberal uluslararası düzenin merkezinde daha fazla aktör olacağına inanıyordu.

Ancak milenyumun ikinci on yılında farklı bir tablo ortaya çıktı. İlk olarak, liberal uluslararası düzen önemli bir sınamayla karşılaştı. Yükselen güçlerin kurumlara ve normlara yönelik önceki eleştirilerinin aksine, asıl meydan okuma doğrudan uluslararası sistemin mimarından geldi. Amerika Birleşik Devletleri, özellikle önceki yönetim döneminde uluslararası kurumları hedef aldı. Bu, dünya çapında uluslararası kuruluşlara karşı artan bir güvensizliğe yol açtı. Bu esnada dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında ‘ticaret savaşı’ başladı. Bu ikinci on yılın sonunda, çok kutuplu uluslararası sistem daha az tartışıldı ve büyük güç rekabetine daha fazla odaklanıldı.”

“DÜNYANIN FARKLI YERLERİNDE BİRÇOK ULUSLARARASI ÇATIŞMA ÇÖZÜMSÜZ KALDI”

COVID-19 krizinin dünyayı Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana olabilecek en kötü zamanda vurduğunu söyleyen Altun, 2020’de dünyanın farklı yerlerinde birçok uluslararası çatışmanın çözümsüz kaldığını vurguladı.

“Bu krizler, dünyadaki dış politika yapıcıların zamanının ve enerjisinin çoğunu tüketti. Bu durum, ülkelerin, devletlerin uzun vadeli stratejiler oluşturmaya ve küresel tehditlerle mücadele etmeye odaklanmasını çok zorlaştırmaktadır. İkincisi, bir reform sürecinin olmaması, uluslararası kurumları zayıf ve büyük küresel krizlerin üstesinden gelmede hazırlıksız bıraktı. Sadece Birleşmiş Milletler değil, aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü de dâhil olmak üzere uzman kurumların, küresel bir krizi çözemediğini kanıtladı. Üçüncüsü, salgın başladığında uluslararası iş birliği fikri en düşük noktasındaydı. Bu iş birliği eksikliği, salgının son 18 ayda Çin’den Avrupa Birliği’ne ve Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar bir büyük güçten diğerine bulaşmasına neden oldu. Her ülke tek taraflı hareket etmeyi tercih etti, tıbbi ekipman söz konusu olduğunda korumacılık yöntemini izledi ve krize müşterek yanıt verecek bir çerçeve geliştiremedi. Ayrıca COVID krizi, dünyadaki mevcut eşitsizliklerin sadece az gelişmiş ülkeler için değil, tüm dünya için büyük bir tehdit olduğunu da göstermiştir. Kaynakların ve ekipmanın adil dağıtımı olmadan kimsenin mevcut salgının sona ermesini beklememesi gerektiği anlaşıldı.”

KÜRESEL SORUNLARA KÜRESEL ÇÖZÜMLER

İki yıldır süren COVID-19’un ardından tünelin sonundaki ışığı gördüklerini söyleyen Altun, “Yeni milenyumun üçüncü on yılının eşiğindeyiz ve önceki yirmi yılda, uluslar için büyük stratejiler inşa etmek için yol gösterici olabilecek önemli dersler çıkardık. Son yirmi yılda terörden insani meselelere, iklim değişikliğinden COVID-19’a kadar küresel krizlerin ortaya çıkması, uluslarımızın büyük stratejilerini tasarlamada yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız olduğunu gösteriyor” dedi.

Her milletin dış politikasına dair yakın ve uzun vadeli farklı hedeflerinin olabileceğini vurgulayan Fahrettin Altun, konuşmasında şunlara da yer verdi:

“Ancak geçtiğimiz yirmi yıl, ulusların büyük stratejilerini oluştururken bölgesel ve küresel krizlere daha dikkatli bakmaları gerektiğini göstermektedir. Küreselleşme sadece uluslar arasındaki sınırları aşındırmakla kalmaz, aynı zamanda ulusların bölgesel ve küresel krizlerden kaçınmak için inşa edebilecekleri engelleri de ortadan kaldırır. Örneğin, güvenlik risklerine ek olarak, uzun süreli ihtilaflar bölge için insani zorluklar ile birlikte ekonomik ve sosyal sorunlara neden olabilir. Dış politika yapıcıları için ciddi bir dikkat dağıtıcı unsur oluştururlar. Ayrıca, uluslararası kuruluşların insani felaketlerden küresel iklim değişikliğine kadar küresel sorunları daha verimli bir şekilde ele alabilmeleri için acil bir reforma ihtiyaç duyduğunu gördük. Her ülkenin büyük stratejisinde, reforma yardımcı olacak ve bu kurumları daha etkili hale getirecek bir madde olmalıdır. Son olarak, devletler küresel sorunların küresel çözümler gerektirdiğini kabul etmelidir. Küresel krizlerin ortaya çıkması, bu sorunlara küresel bir çözüm üretmeden istikrar ve güvenlik hedefine ulaşmanın imkânsız olduğunu göstermektedir.

Son birkaç yılda Türkiye, uluslararası sistemdeki bu mevcut ve ortaya çıkan zorlukları takip etmiş ve bu zorluklara cevap vermek için adımlar atmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, dış politika stratejimizi sadece acil güvenlik kaygılarımıza değil, bölgesel ve küresel sorunlara da cevap verecek şekilde revize ettik. Yakın çevremizdeki çatışmaların çözümünü dış politikamız için önemli bir öncelik haline getirdik. Türk dış politika yapıcıları Suriye, Libya ve Irak’taki çatışmaları çözmek için farklı girişimlerde bulundular. Ayrıca, ilgili tarafları Doğu Akdeniz ve Azerbaycan-Ermenistan ihtilafı da dahil olmak üzere diğer kriz alanlarında diyalog ve yapıcı diplomasiye katılmaya davet ettik. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ülkelere bu alanlardaki anlaşmazlıkları müzakere etmek ve çözmek için uluslararası konferanslar gerçekleştirme çağrısında bulundu.”

“ULUSLARARASI KURULUŞLAR KÜRESEL SORUNLARA ÇÖZÜM ÜRETEMEMEKTEDİR”

“Türkiye, reform sürecinin uluslararası kurumlar için önemini de anlamaktadır” diyen Altun, mevcut yapılarıyla uluslararası kuruluşların küresel sorunlara çözüm üretemediğini söyledi.

“BM Güvenlik Konseyi reformu uzun süredir arzu edilmektedir, ancak henüz gerçekleştirilememiştir. Son birkaç yılda bu konseyin kararlı adımlar atamamasının önemli bölgesel sorunlara yol açtığını gördük. Söz konusu kuruluş için bir reform sürecini destekliyoruz ve bunun hem Türkiye’nin hem de dünyadaki diğer ulusların çıkarlarına hizmet edeceğini düşünüyoruz.

Son olarak, Türkiye, COVID-19 krizinin en başından itibaren küresel sorunların küresel çözümler gerektirdiği fikrini destekledi. Uluslar arasındaki dayanışma ve iş birliği bu sorunları çözmenin anahtarıdır. Türkiye, bu salgın krizi sırasında diğer ülkelerle iş birliği yapmak ve onları desteklemek için her adımı atmıştır ve atmaya devam edecektir. Etkin bir yük paylaşımı ve iş birliği yapılmadığı takdirde sadece bu krizin uzamasına katkıda bulunacağımıza inanıyoruz.

Küresel bir salgın ve büyük güç rekabeti çağında, ulusların dış politikalarını ve büyük stratejilerini yeniden gözden geçirmeleri önem taşımaktadır. Öncelikler ve hedefler, son yirmi yılda dünyada olup bitenleri dikkate almalıdır. Dış politikalarımızın küresel sorunları ele alacak vizyona sahip olması gerekmektedir. Uluslar arasındaki rekabet, ülkeleri statükoyu korumaya yöneltebilir. Ancak, söz konusu yirmi yılda bu yaklaşımın başarısızlığına şahit olduk. Önümüzde bir süper güç rekabeti dönemi olmasına rağmen, diğer uluslar daha sorumlu davranarak küresel krizlere yanıt verebilmek için uluslar arasında bir koordinasyon biçimi oluşturma fikrine stratejilerinde yer vermelidir.

Kriz zamanlarında süper güçlerin liderlik rolünü oynamasını beklemek yerine, bu hedeflere ulaşmak için diğer uluslar güçlerini birleştirmelidir. Devletler, birbirine bağlı bu dünyada, bir alandaki istikrarsızlığın ve krizin eninde sonunda yayılacağı gerçeğiyle yüzleşmelidir. Yapıcı ve yenilikçi diplomasi ve uluslararası katılım, bu zorlukların kontrol altına alınması sürecinde kilit rol oynayacaktır. Türkiye görevini yerine getirmektedir ve diğer uluslarla birlikte çalışmaya hazırdır. Farklı krizler ve zorluklar esnasında uluslar arasında iş birliği ve diyaloğun nasıl sağlanacağı konusunda örnek teşkil etmeyi amaçlamaktadır. Bu alanda rekabeti memnuniyetle karşılarız.”