Olay Gazetesi Bursa

İşte Abdullah Gül’ün Darbe Komisyonu’na verdiği yanıtlar

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu tarafından kendisine sunulan sorulara yazılı yanıt verdi.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM FETÖ’nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunun yazılı sorularına 9 sayfalık cevap gönderdi.

 

Cevabında “15 Temmuz darbe girişimi tarihimizin en utanç verici sayfalarından biri olmuştur” ifadelerini kullanan Gül, 17 Aralık süreci öncesine kadar “Fethullah Gülen Cemaati” veya “Hizmet Hareketi” namıyla tanınan dini motivasyonlu bir akımın, özellikle basın ve eğitim alanlarında faaliyette bulunduğunun herkes tarafından bilindiğini kaydetti.

 

Abdullah Gül, “Bu akımın şimdilerde tüm açıklığıyla deşifre edilen çok karmaşık örgüt yapısının, hiyerarşisinin ve işleyişinin neticede bir darbe teşebbüsünde bulunacak güç ve cüretkarlığa ulaşmış olması şahsım da dahil pek çok kimsenin öngöremediği bir durumdu. Gerek siyaset öncesi gerek siyaset-devlet hayatımda bu yapıyla veya lideri olan şahısla bir ilişkim olmadığı cihetle haklarında ne şahsi tecrübeye ne de kayda değer bir bilgiye sahip değilim.” açıklamasını yaptı.

 

2004 yılındaki Milli Güvenlik Kurulunda yapılan genel irtica sunumlarında 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün bu yapı üzerine dikkatleri çektiğini hatırladığını belirten Gül, şöyle devam etti:

 

“Öte yandan, devletin sivil-asker güvenlik ve istihbarat birimleri tarafından ‘Fetullah Gülen Yapılanması’ başlıklı bir rapor şahsıma sunulmadığı gibi o dönem Gülen Cemaati olarak anılan veya bugünkü adıyla FETÖ/PDY hakkında kapsamlı bir rapor iletilmesi veya sunum yapılması talebi de söz konusu olmamıştır.” 

 

“Koru’yla bana gönderilen mektubun inandırıcılıktan ne kadar uzak olduğu ortaya çıktı”

 

17-25 Aralık girişiminin ardından bugün çoğu yurtdışında kaçan veya Türkiye’de tutuklu bulunan hakim ve savcıların görev yerlerinin değiştirilmesiyle ilgili kritik kararnamenin çıkartılmasının öneminin bugün daha iyi anlaşılacağını vurgulayan Gül, şunları kaydetti:

 

“Hükümetin dershanelerle ilgili tasarrufu karşısında yıkıcı bir yayın faaliyetinin başlaması üzerine, bunun arka planını daha iyi anlamak için gazetecilik hayatından dolayı bu yapıyla ilgili bilgisine güvendiğim Fehmi Koru’yu davet ederek konuşmam üzerine, kendisinin ABD’ye gidip meseleyi etraflıca araştırması hususu gündeme geldi. Fehmi Koru’nun, ABD’ye gitmeden önce Sayın Başbakanla yaptığı görüşmeyi Komisyonunuza etraflıca anlattığını basına yansıyan haberlerden takip ettim. Fehmi Koru’yla birlikte bana gönderilen mektubun inandırıcılıktan ne kadar uzak olduğu da hemen akabinde vuku bulan gelişmelerle ortaya çıktı.”

 

 “Darbe teşebbüsünden bazı müttefiklerimizin habersiz olmasının mümkün bulunmadığı…”

 

Abdullah Gül, “28 Şubat dönemine dayalı bilgilerim ile iç ve dış siyasetteki tecrübelerime dayanarak kanaatim, böyle bir darbe teşebbüsünden bilhassa bazı müttefiklerimizin habersiz olmasının mümkün bulunmadığı yönündedir.” değerlendirmesinde bulundu. 

 

“Darbe girişimini, koruma müdürümden öğrendim”

 

11. Cumhurbaşkanı Gül, darbe girişimini ikametinde koruma müdüründen öğrendiğini, koruma ekibinin evini ve ailesini koruma altına aldığını ve herhangi bir müdahaleye karşı çatışmaya hazır, kararlı olduklarını gördüğünü anlatarak, hemen arkasından televizyonlardan halka ve askere yönelik çağrılarda bulunduğunu anımsattı. 

 

“Türkiye Müslümanlığında hiç örneği görülmemiş şekilde gizlenme (takiyye) usulleri”

 

Darbe girişiminin başarıya ulaşması ve bu kalkışmanın faillerinin ülkede kontrolü ele geçirmesi halinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin tarihinde benzeri görülmemiş bir kırılma ve ayrışma içerisine düşeceğini ve Türkiye’nin korkunç bir felakete sürükleneceğini vurgulayan Gül, şöyle devam etti:

 

“YAŞ toplantılarında ele alınan terfilerde, en azından benim dönemimde, ağırlıklı olarak TSK’nın kendi iç işleyişi ve kuralları belirleyici rol oynamıştır. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının atanmasında ise Cumhurbaşkanı olarak tabiatıyla gerektiğinde inisiyatif kullandım. Yaverlerin tespitinde her zaman Genelkurmayın teklif ettiği üç aday arasından birinci sıradakini onayladığımı da bu vesileyle bilmenizi isterim.

 

FETÖ/PDY olarak bilinen yapının mensupları şimdi anlaşıldığı üzere Türkiye Müslümanlığında hiç örneği görülmemiş şekilde gizlenme (takiyye) usullerini tatbik etmişler ve nihai hedeflerine ulaşmada her şeyi mubah gördüklerinden irtica damgası yemeden TSK içerisinde varlıklarını ve yükselmelerini sürdürmeyi başarabilmişlerdir. YAŞ toplantıları neticesinde TSK ile ilişiği kesilenlerin, PDY mensubu takiyye yapanlardan ziyade çoğunlukla dindarlığını ve muhafazakar kimliğini aile boyunca saklamayan veya saklayamayanların olduğu aşikardı. Esas problem de aslında samimi bir şekilde dini vecibelerini yerine getiren ve devlete sadakatini/bağlılığını koruyan insanların haksız yere cezalandırılmasından kaynaklanıyordu. Bu nedenle gerek ben gerek diğer arkadaşlarım YAŞ kararlarına çeşitli zamanlarda şerhimizi koyduk.”

 

Devlet kademesinde maiyetinde çalışan devlet memurlarının ve yakın çevresindeki görevlilerin tayin ve atamalarında liyakati daima esas aldığına dikkati çeken Gül, devlet memurlarının, kanunlar ve hukuk düzenine sadakatlerinde herhangi bir gevşeklik gördüğünde veya devlet kurumlarında farklı dayanışma içerisinde olduklarını hissettiğinde de bu karakterdeki kişileri etrafından uzaklaştırdığını kaydetti.

 

Abdullah Gül, “Tüm siyasi çalışmalarımda, il ve genel merkez bazında parti teşkilatlarımızda bu yapıya mensup kişilere hiçbir zaman yer vermedim. Ayrıca, birlikte siyaset yaptığım partili arkadaşlarım arasında; partime ve siyasete kazandırdığım kişiler içerisinde FETÖ/PDY yapısı mensubu veya iltisaklı olduğu bilahare anlaşılan kişilerin bulunmadığı da iyi bilinir.” ifadesini kullandı.

 

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, cevabi yazısını, “Bütün bu olaylar şunu bir kez daha göstermiştir ki insanlar gerek dini gerek ideolojik gerekse siyasi mülahazalarla akıl ve fikirlerini bir kişiye veya gruba emanet etmemeli, özgür ve hür iradeleriyle muhakeme kabiliyetlerini hiçbir zaman kaybetmemelidir. Nesilleri bu anlayış içerisinde yetiştirerek fikri hür ve vicdanı hür bir toplum oluşturmamız gerekmektedir.” ifadesiyle bitirdi.