Olay Gazetesi Bursa

`Kirli postallarınızla ancak kendiniz kirlenirsiniz`

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa`ya baskınını değerlendirirken, "Kirli postallarınızla o kutsal mekanları kirletemezsiniz ancak kendiniz kirlenirsiniz" dedi.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, AK Parti İl Başkanlığınca, Ankara Büyükşehir Belediyesi Ala Tesisleri’nde sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin iştirakiyle düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, sivil toplum kuruluşları ile dayanışmaya verdikleri öneme işaret etti.
 
İstişarenin kendileri için büyük önem taşıdığını, ülkenin ortak akılla yönetilmesinin, sadece siyasi kadroların ortak akıl üretmesi anlamına gelmediğini, buna sivil toplum kuruluşlarının da dahil edilmesi gerektiğini ifade eden Akdoğan, 12 yıldır istişareye önem vererek, sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek süreci devam ettirdiklerini anımsattı.
 
Sivil toplum kuruluşlarının kendilerine bu süreçte çok önemli katkıda bulunduğunu, ahlaki ve kararlı bir duruş sergilediğini kaydeden Akdoğan, bunun bir siyasi partiye sahip çıkmak şeklinde değil, ülkenin geleceğine, ortak geleceğe sahip çıkmak anlamında yapıldığını dile getirdi.
 
Akdoğan, oynanan oyunları etkisiz hale getirmek için sivil toplum kuruluşlarının kenetlenerek dik duruş sergilediğini, bunun takdire şayan olduğunu, hem millet iradesine hem demokrasiye sahip çıkıldığını söyledi.
 
Bunun bir parti meselesi olmadığını, dünyanın dört bir yanındaki duaların parti meselesi olmadığı için edildiğini kaydeden Akdoğan, insanların başı sıkışınca yardımın Türkiye’den gittiğini, burada siyasi hareketi aşan bir durum olduğunu, sivil toplum kuruluşlarının da bunu gördüğü için kendilerine destek verdiğini belirtti.
 
İsrail’in Mescid-i Aksa’ya baskını
 
Konuşmasında, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa’ya baskınını da değerlendiren Akdoğan, bunun kabul edilebilir yanı olmadığını, 21. yüzyılda bu kadar fütursuz, pervasız bir olayın yaşanamayacağını söyledi.
 
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, “Bir barış şehrine, barış mescidine, semavi dinlerin ortak kutsal alanı olan bir yere siz postallarınızla girip orayı kirletmeye çalışacaksınız. O kirli postallarınızla siz o kutsal mekanları kirletemezsiniz ancak kendiniz kirlenirsiniz. Bu, yoldan çıkmış bir hükümetin, yönetimin yapabileceği bir uygulamadır” dedi.
 
Bir grup veya örgütün yoldan çıkabileceğini, fanatik olabileceğini, bunlarla mücadelenin daha kolay olduğunu kaydeden Akdoğan, “Ama bir devlet, hükümet, yönetim yoldan çıkarsa, sapkın davranışlar sergilerse, zulüm yapmaya başlarsa o zaman ne olacak? İşte o zaman bütün insanlığın bir araya gelmesi gerekiyor. Ortak bir tavır takınması gerekiyor” diye konuştu.
 
Akdoğan, İsrail’deki zalim yönetimin, bu zulümleri kutsal mekanlarda sergilediği fütursuz tavır ve barbarlıkla da ortaya koyduğunu ifade ederek, dünyanın gündemi Suriye, Irak, Kobani olaylarına kaymışken bunun bir fırsatçılık olduğunu dile getirdi.
 
İşgalci, tek tipçi, etrafındaki her şeyi yok etmeye alışan bir zihniyetin, kendini dünyanın merkezine koyan ve kendinden başka hiç bir şeyi kabul etmeyen bir anlayışın hükümet olması halinde herkese zulmedeceğini vurgulayan Akdoğan, “Eğer bugün Ortadoğu’da Arap Baharı tersine döndüyse, milletin seçtiği iktidarlar darbeyle devrildiyse, zalim rejimler halklarını öldürmeye devam ediyorsa, burada demokrasiden korkuluyorsa bunun iki sebebi var. Bir tanesi otoriter rejimlerin demokrasiden, halkın iradesinden korkmasıdır ve ikinci de İsrail’dir” şeklinde konuştu.
 
İsrail’in, bölgedeki ülkelerde halkın iradesinin yönetime yansıması halinde kendi sapkınlıklarına seyirci, zulümlerine sessiz kalınmayacağını bildiğini, bu yüzden demokrasiden korkulduğunu anlatan Akdoğan, birçok bölgede yaşanan olumsuzluğun ardında bu anlayışın bulunduğuna dikkati çekti.
 
“Bütün bunlar olurken Türkiye olarak biz bu çalkantılı bölgede güven ve istikrar abidesi olarak pozisyonumuzu korumak durumundayız” diyen Akdoğan, bölgede çalkantıların yaşandığı diğer ülkeleri örnek vererek, birlik ve bütünlüğün, iç barışın korunması, güçlü ve zengin olunmasının her açıdan önem taşıdığını vurguladı.
 
Bölgede başı sıkışanın Türkiye’ye kaçtığını, Türkiye’den medet umduğunu, bu yüzden ülkenin güçlü olması gerektiğini kaydeden Akdoğan, oynanan oyunlara dikkati çekerek bunlara karşı ortak duruş ve kararlılık ortaya konmasının önem taşıdığını bildirdi.
 
Çözüm süreci
 
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, çözüm sürecinin hükümetin başlattığı bir süreç olduğunu, kamu düzeni ve güvenliğinden taviz vermeden bu sürecin devam edeceğini belirterek, bunun alternatifinin terör olaylarının tırmanması, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünün tehdit altında bulunması, iç barış ve kardeşlik ikliminin zarar görmesi olduğunu, bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını vurguladı.
 
Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“(Biz her yıl şu kadar şehit vermeyi göze alalım bu sorunu idare edip gidelim), böyle bir kandırmacayla yaşayamayız. ‘Her yıl yüz milyarlarca doları oraya yatıralım, gömelim ama böyle devam etsin, geldiği gibi gitsin’ diyemez. Kardeşliğimizi daha da pekiştirmek durumundayız. Toplumsal bütünlüğümüzü korumak durumundayız. Bunun için işte çözüm sürecinde sizlere de çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Bu sürecin paydaşlarını artırmak durumundayız. Bütün partiler, bölgedeki bütün sivil toplum örgütleri, vakıflar, dernekler, cemaatler çözüm sürecinin paydaşıdır, muhatabıdır. Hep birlikte bu süreci yürütmek durumundayız.”
 
Bu süreçte demokratik reformlar konusunda çok önemli adımlar atıldığını anımsatan Akdoğan, “Bu bütün Türkiye halkı, Türkiye’de yaşayan her bir vatandaş için atılan adımlardır. Bir bölge için, belli kesimler için atılan adımlar değildi. Hepimiz için atılan adımlardı. Hepimiz için yapıldı” diye konuştu.
 
Bu süreçte bütün paydaşların bilgilendirildiğini anımsatan Akdoğan, “Bundan sonra da çözüm sürecini bütün bölgedeki kesimler, STK’lar, partiler, bunun muhatabı ve paydaşı olacak şekilde devam ettirmeye kararlıyız” dedi.
 
Vesayetçi anlayış, karanlık odaklar
 
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, aynı hareketin parçası olduklarını, kendisi bu görevde bulunmasaydı şimdi sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin bulunduğu yerde olacağını ifade ederek, sivil toplum kuruluşlarının demokrasinin bir parçası, “mütemmim cüzü” olduğunu söyledi.
 
Vesayetçi anlayışların, karanlık odakların, paralel yapıların saldırısının sadece partiye değil, milletin emanetine, demokrasiye ve demokrasinin bileşeni olan sivil toplum kuruluşlarına da olduğunu kaydeden Akdoğan, bu vesayetçi odakların geçmişteki uygulamalarının bilindiğini, bunlara karşı da el birliğiyle mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.
 
Bundan sonraki süreçte de ortak akılla, istişareyle yürüyeceklerini bildiren Akdoğan, bunun herkesin meselesi olduğunu dile getirdi.
 
“Bizler her zaman yanınızda, emrinizde olacağız” diyen Akdoğan, bu süreci hep birlikte değerlendireceklerini kaydetti.
 
AK Parti Ankara Milletvekili Emrullah İşler de konuşmasında, sivil toplum örgütleriyle yeni Türkiye’yi inşa etme çabası içinde olduklarını ifade ederek, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa’ya saldırısını kınadı, bu şekilde pervasızca saldırıların Müslüman dünyasında vicdanları yaraladığını, İsrail’in bir an önce aklını başına alması, bu tür saldırılara son vermesi gerektiğini söyledi.