Olay Gazetesi Bursa

Prag’da bahar başka

Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag, dünyanın her yerinden gelen turistlere huzur ve tarih dolu unutulmaz bir seyahat deneyimi yaşatıyor.

Dilek Atlı

Baharda açan çiçeklerle bin bir renge bürünen Prag, Avrupa’nın en önemli turizm kentlerinden biri olarak turistlerin vazgeçilmez adreslerinden biri.

Çek Cumhuriyeti’nin başkenti, baharın son günlerini ardında bırakıp yaza hazırlanırken sokak sanatçıları, yiyecek pazarları ve nehir boyunca özgürce dolaşan kuğularıyla bir masal kenti. 

Naif olduğu kadar prensipli bir insanı andıran duruşu, mütevazi ve huzurlu kent yaşamıyla yüzyıllar boyu seyyahların, sanatçıların ve edebiyatçıların uğrak noktası olan kent, söylenene göre Hitler’in bile bombalamaya kıyamadığı bir güzelliğe sahip.

Tarihi yapıları, kent mimarisi, meydan ve caddeleriyle masalsı bir atmosfer yaratan şehir, Avrupa başkentleri arasında sahip olduğu yeşil doğası, sakin yaşamı, arnavutkaldırımları ve müzeleriyle ziyaretçilerini benzersiz bir dünyaya çekiyor.

Türkiye’den uçakla yaklaşık iki saat uzaklıktaki Prag, şehiriçi ulaşımıyla turistlere kolaylık sağlayan bir şehir planlamasına sahip. Tramvay ve metro güzergâhların sıkça kullanıldığı bir şehir olsa da Václav Havel Havalimanı’ndan merkeze otobüs seferleri rahatça ulaşım sağlıyor. 

 

Beş ayrı eski semtten oluşan şehrin ortasından Labe’nin bir kolu olan Vitava Nehri, kuğu ve ördeklere de yer açıyor. Genç ya da yaşlı fark etmeksizin hemen hemen her Praglının kenarında vakit geçirip, yürüyüşler yaptığı nehir, şehrin tarihinde önemli bir role sahip.

Yüzyıllarca sanatçılara büyük bir ilham kanağı olmasının yanı sıra günümüzde turistler için de vazgeçilmez. Nehir üzerindeki kafe, restoran ve oteller, kent turizmini daha da çekici kılıyor. Nehir üzerinde sıra sıra uzanan ve nehir yakasını birbirine bağlayan tarihi taş köprüler ise şehrin masalsı tonuna görsel bir ziyafet katıyor.  

ESKİ ŞEHİR MEYDANI…

Şehri ziyarete gelenlerin sabırsızlıkla ulaşmak istedikleri yer, ‘Oldtown’ adını taşıyan Eski Şehir Meydanı. Tarihe tanıklık etmiş değerli mimari yapıların ve kafe, restoranların çevrelediği meydanda yürürken “Acaba buradaki kaldırım taşlarına kimler kimler adım attı?” sorusu akla geliyor.

Dünyaca ünlü yazar ve sanatçılara ev sahipliği yapan Prag’ın renkli tarihi, birbirinden önemli müzelerde turistleri zamanda yolculuğa çıkarıyor. Meydanın kuzeyinde barok Aziz Niklaus Kilisesi’nin beyaz cephesi hâkim. Doğuda ise dönem mimarisinin iki harika örneği görülebilir: Gotik bir saray olduğu dönemdeki görünüşüne uygun restore edilen Taş Çanlı Ev ile Rokoko Golz-Kinsky Sarayı. Eski Şehir’i, Küçük Mahalle’ye bağlayan Karel Köprüsü ise Prag’ın en ünlü anıtı. 

Meydanın en meşhur yeri ise Belediye Sarayı Saati. Astronomik Saat olarak da adlandırılan ve turistlerin saat başı önünde fotoğraf makineleri ya da cep telefonlarıyla görüntü almak üzere bekledikleri yapı, hayli çekici bir tasarıma sahip. Birbirinden önemli geçmişe ve mimari hikâyeye sahip katedralleri, kilise ve heykelleriyle Prag, çok sayıda göz alıcı sembole sahip. Bunların arasında Prag Kalesi ise bambaşka bir önem taşıyor.

Rönenans döneminde kalan eklemelerin de yer aldığı kalenin içinde kilise, şapel, salon ve kuleler ziyaretçi akınına uğrarken, ‘Altın Yol’ adlı kısımda tarihi evler dikkati çekiyor. Bu yolda yürürken karşınıza ünlü Çek yazar Franz Kafka’nın evi çıkıyor. Biletle ziyaret edilen bu küçük yapı, oldukça rağbet görüyor. Kendinizi ortaçağa tanıklık ediyorcasına hissettiğiniz kalenin içinden aşağı doğru ilerlediğinizdeyse, Prag’ın muhteşem panaromik manzarası sizi karşılıyor.

KAFKA’NIN İZİNDE…

Charles Köprüsü’nün hemen sağ tarafında uzaktan küçük ve sıradan gözünse de labirenti andıran iç düzenlemesiyle en sıradışı müzelerden biri: Kafka Müzesi. Dönüşüm, Dava ve Şato gibi dünya edebiyatında iz bırakan eserlerin yaratıcısı Kafka’ya saygı duruşu niteliğindeki müze, turistlerin ziyaret etmeden şehri terk etmediği mekânlardan biri. Kafka’nın kalemi ve yaşantısında olduğu gibi sıkıntı duygusuna hâkim bir tasarımla düzenlenmiş olan müzede kendinizi bir anda onun romanlarında hissetmeniz kaçınılmaz. Bunda, müzede hafifçe kulak kesilmenize neden olan müzik ve seslerin payı yadsınamaz. Kafka’nın yaşam öyküsü ve eserlerinin yanı sıra yaşadığı döneme ve hayatında etkisi olan kişilere de değinilerek bir bilgi akışı tasarlanmış. Mektuplarının, fotoğraflarının, özel doküman ve ilk basım kitaplarının sergilendiği müzede, yazarın yarattığı kahramanlara ve video gösterimlerine de yer verilmiş. 

 

Müzeye girişte yer alan dev iki ‘k’ harfi ve karşılıklı iki erkek heykeli ise turistlerin fotoğraf çektirmek için birbiriyle yarıştığı semboller. Prag’ta Franz Kafka’ya ait hemen hemen hiç kafe, restoran ve sokak adı bulunmazken, hediyelik eşya satın almak için ünlü yazarın fotoğrafına ait bir obje bulmak oldukça zor. Bu, kentin kendini tarihi değerleri ve yapısıyla öne çıkarmak istediğinden kaynaklanıyor. Ancak, Kafka Müzesi’nin hediyelik eşya satış dükkânında ünlü yazarın fotoğrafının kullanıldığı objeler bulunuyor. Bu da bize, Prag’ın adının Kafka ile anılsa da onu bir meta olarak pazarlamadığını gösteriyor.  

Dans Eden Ev

Hırvat ve Çek kökenli mimar Vlado Milunic’in Kanada kökenli mimar Frank Gehry ile işbirliği yaparak tasarladığı ve 1992-1996 yılları arasında yapımı tamamlanan Prag’ın günümüzdeki yüzünü işaret ediyor. Dans Eden Ev takma adını alan binayı görmek isteyenler, önünde fotoğraf çektirmek için hiç de uzak olmayan bu bölgeye ulaşıyor.

En ilginç lezzet

Çek Koruna’sının Euro’dan daha çok kullanıldığı Prag’daki en ilginç lezzetse, 70 Koruna (yaklaşık 10 TL) tutarındaki hamur tatlısı ‘Trdelnik’. Üzerine şeker serpilmiş mayalı hamur tatlısı, ocakta tüp şeklinde kızartıldıktan sonra çikolata, vanilya, krema, meyve ya da dondurma ile birlikte tüketiliyor. Türk damağına uzak olmayan bu tatlı, şehir merkezinde turistlerin yiyerek etrafı dolaşması, biraz da enerji elde etmesi için oldukça çok tercih ediliyor.