Dr. Burak Çakırca
burak.cakirca@btu.edu.tr
Gazze ve Filistin’e dair yazılacak yazılar, söylenecek sözler evvela, hak teslimini ifade edecek üzere, İsrail’in gözü doymaz bir terör devleti olduğu ve Filistinlilerin mazlum bir halk olarak sürekli hakkının savunulması ve unutulmaması gerektiği üzerine olmalıdır. 7 Ekim 2023’te başlayan ve kimsenin beklemediği bir harekat olarak ifade edilen Aksa Tufanı, yalnızca Filistin ve İsrail siyaseti için değil, aynı zamanda bölge ve Dünya için de oldukça önemli sonuçlar doğurmuştur. İran’ın tüm vekil güçlerini kaybetmesi, Arap Dünyası’nın bir Filistin meselesinin olmadığının ortaya çıkması, Suriye devrimine giden sürecin altyapısını ve moral gücünü oluşturmasının yanında, Filistin davasının gerçek savunucusu olarak Türkiye’nin öne çıkması bu gelişmeler olarak sayılabilir.
Aksa Tufanı sonrası yaklaşık 200.000 bin insan İsrail teröründen doğrudan etkilenmiştir. Ölen sayısı 50.000’e yaklaşırken, Gazze bir kez daha insanlık dramını en derinden hissetmiştir. Elektriğe, temiz suya, gıdaya erişim yok denecek kadar az bir durumu ifade ederken, sağlık ve eğitim hizmetleri de neredeyse tamamen durmuştur. Tüm bunlar 19 Ocak’taki ateşkesi daha anlamlı kılan unsurlardır. Zira ateşkes ile birlikte Gazze halkının bir nebze bile olsa insani şartlara kavuşması beklenmektedir.
Ateşkes Nasıl Gerçekleşti
Peki ateşkes nasıl gerçekleşti? Öncelikle Gazze tarafından bakacak olursak hiç vazgeçmeden sergilenen direniş ateşkesin en temel bileşenini oluşturmaktadır. Gazze yerle bir edilmiş olsa da Filistinliler topraklarını müdafaa konusunda geri adım atmamaya çalışmış ve bu uğurda tarih boyunca olduğu gibi pek çok liderini şehadete uğurlamıştır. Dolayısıyla İsrail’in ateşkes masasına gelmesinde Haniyye’nin Sinvar’ın şehadetinin devam edegelen ve edecek olan karakteri etkili olmuştur.
İsrail açısından bakacak olursak, ciddi anlamda köşeye sıkışmış bir Netanyahu hükümetini görmekteyiz. Uluslararası arenada kendisine dair açılan davaların yanında, uluslararası toplum nezdinde ortaya çıkan imaj, İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal siyasetinin sürdürülebilir olmadığını göstermiştir. Diğer yandan ABD’de yapılan seçimlerde Trump’ın kazanması ve Dünya’daki savaşları bitireceğini dair vaadinin de Gazze’de etkili olduğunu ve Netanyahu’ya bir baskı olarak dönüştüğünü tahmin etmek mümkündür.
Filistin ve Yarın İçin Ne Yapmalı?
Uluslararası alanda ateşkese yönelik tepkiler çoğunlukla müspet bir tavrı ifade ettiği gibi temel vurgu bu durumun sürdürülebilir olması gerekliliğine işaret etmektedir. Bununla birlikte ABD iç siyaset çekişmesi bu ateşkesi sahiplenme çabası noktasında Biden ve Trump’ın ateşkesin mimarları olarak kendilerini öne çıkarmalarıyla kendisini göstermiştir. Biden Gazze konusunda takınmadığı tavırların bir ve tarihteki katille ortak olma imajını bir derece olsa hafifletebilmek için ateşkesin kendi çabalarıyla gerçekleştiğini söylese de, Trump daha iktidar olmadan vaatlerini gerçekleştirdiği üzerinden gücünü pekiştirmeye çalışmıştır.
Fakat sorunun bizi ilgilendiren kısmı ateşkesi hangi ABD başkanının yaptığı olmamalıdır. Evet ateşkes değerlidir ve Gazze halkı için bir nefes alma imkanı sunmuştur. Ancak üzücü ama gerçek olan şudur ki, İslam dünyası Filistin ve Kudüs gibi tarihsel davalarda birlikte bir tavır sergilemekten çok uzaktır. Ve daha da üzücü olan da şudur ki, İsrail’in amansız bir şekilde gerçekleştirdiği saldırılara karşı koyabilecek bir karşı gücün olmayışı ve İsrail’in durmak istediği yeri kendisinin ve müttefiklerinin belirliyor oluşudur. İsrail’in terör faaliyetleri ona karşı duran mazlum Gazze halkı dışında maalesef bir cevapla karşılaşamamıştır. Bu bağlamda asıl sorun tarihte olan ve biten ve tekrar başlayan işgal siyasetinin yarın tekrar başlama ihtimalinin hala devam ediyor oluşudur. O sebeple mazlum ve kimsesizler için iri olup, bir olmaktan başka çare görülmemektedir.