Olay Gazetesi Bursa

Eylül 2023 kısa bilgiler

ZAYIFLAMAYA YARDIMCI MEYVELER: Kıymetli okurlarım. Kilo vermeye karar verdiniz. Meyveden de vazgeçemiyorsunuz. İnsülin direnci olan kişilerde şeker normal kişilere göre daha hızlı ve daha çok miktarlarda yağa dönüştürülür. Bu aşamada özellikle kavun, karpuz, dut, incir ve üzüm uzak durulması gereken meyvelerin başında gelir. Yumuşamış, sert özelliğini yitirmiş meyvelerden de (muz gibi) bu dönemde uzak durulmalıdır. […]

ZAYIFLAMAYA YARDIMCI MEYVELER:

Kıymetli okurlarım. Kilo vermeye karar verdiniz. Meyveden de vazgeçemiyorsunuz. İnsülin direnci olan kişilerde şeker normal kişilere göre daha hızlı ve daha çok miktarlarda yağa dönüştürülür. Bu aşamada özellikle kavun, karpuz, dut, incir ve üzüm uzak durulması gereken meyvelerin başında gelir. Yumuşamış, sert özelliğini yitirmiş meyvelerden de (muz gibi) bu dönemde uzak durulmalıdır. Kilo verme aşamasında insülinin çok yavaş salgılanması dolayısı ile de kan şekerinin çok yavaş yükselmesini sağlayan meyve grubunun başında berry grubu meyveler gelir. Çilek, ahududu, böğürtlen, yaban mersini bu gruba girer. Elma, içerdiği quarcetin adlı kıymetli molekülden ve liflerinden dolayı da bu dönemde makul miktarlarda tüketilebilir. Bir diğer tüketilebilecek meyve de avokadodur. İçerisinde tokluk hissi veren yağ asitleri mevcuttur.

OMEGA-3 YAĞ ASİTLERİ VE SAĞLIKLI GEBELİK:

Omega-3 yağ asitleri vücudumuzda yapılamaz. Bunlara esansiyel yağ asitleri denilmektedir. Bunlar kısaltılmış adları ile EPA ve DEHA diye 2 tanedirler. Gebelikte anneden bebeğe geçerler. Sağlıklı hücre yapmak için mutlak gereklidirler. 15 bin kişinin incelendiği bir çalışma sonucu annenin gebeliğinde yeterli omega-3 almaması hem bebek hem de anne için bazı sıkıntılar doğurabilmektedir. Bu sıkıntıların en dikkat çekeni lohusalık esnasında meydana gelen depresyon durumudur. Çocuğu reddetmekten intiharlara kadar gidebilen bir tablo ile bu durum karşımıza çıkabilir. Batılı ülkelerde gebelere günde toplam 3 gram omega-3 yağ asitleri hekimleri tarafından önerilmektedir.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZİ ZAYIFLATAN NEDENLER:

Özellikle pandemi sonrası çok daha dikkatleri çeken, önemi artan bağışıklık sistemimiz kabaca birinci, ikinci ve üçüncü savunma hatlarından ibarettir. Cildimizde, sindirim sistemimizde, solunum, boşaltım ve üreme sistemlerimizde bulunan zarların koruyucu özelliklerinden tutun da mikroplara ve vücudumuz için tehdit oluşturan bazı maddelere karşı ileri düzeyde hassaslaşmış savunma ve savaş hücrelerimiz vardır. Bu sistemlerin sağlıklı işlemesi için beslenmemize çok dikkat etmemiz, eksik vitamin ve minerallerimizin süratle tamamlanması gereklidir. Bu en önemli maddenin dışında yiyecek alerjileri, insülin direnci, vücutta toksinlerin artışı ve detoks yapmamamız, genetik yatkınlık, stres, çevresel kirlilik ve bağırsak sağlığımızın bozulması da bağışıklık sistemimizin çökmesine yol açar.

Bu konuya ilaveten özellikle son zamanlarda gündeme gelen sızdıran bağırsak (sızıntılı bağırsak sendromu) hastalığından biraz bahsedeyim. Bağırsaklarımızı tam olarak açabilir, yüzeyini hesaplarsak 400 metrekareye yakın bir alan olduğunu buluruz. Bu 400 metrekare alanda çoğunluğu bizim yararımıza çalışan 100 trilyon civarında mikroorganizma yaşar. Bunlara probiyotik etki gösteren canlılar diyoruz. Eğer bağırsak dünyasında bu canlıların sayısında, dengesinde bir bozulma olursa kan dolaşımımıza istenmeyen bazı maddeler geçerek bizlerin fizyolojik yapılarını bozarlar.

Bağırsaklardaki faydalı mikroorganizma dünyasını bozan nedenlerin başında rafine, katkılı, mikro besinlerden fakir gıdalar gelmektedir. Bunun dışında trans yağlar, saflaştırılmış un ve bunlardan üretilen mamüller, şeker, alkol, antibiyotikler, bazı diş macunları, yapay tatlandırıcılar, ağrı kesiciler de ciddi zararlara neden olabilmektedir.