Olay Gazetesi Bursa

Haziran 2018 yeni bilgiler

Kıymetli okurlarım. Dünyanın sayılı tıp dergilerinde çıkan son bilgileri takip etmekten, bunları  sizlerle ve hastalarımla paylaşmaktan inanılmaz mutluluk duyan bir hekimim. Bugün de birkaç önemli konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Antienflamatuar diyet denilen bir beslenme şekli var. ABD’li pek çok ünlü bu diyeti uyguluyor. Bunlardan en tanınanı ise Kate Hudson. Bu beslenme şeklinde amaç kilo vermek […]

Kıymetli okurlarım. Dünyanın sayılı tıp dergilerinde çıkan son bilgileri takip etmekten, bunları  sizlerle ve hastalarımla paylaşmaktan inanılmaz mutluluk duyan bir hekimim. Bugün de birkaç önemli konuyu sizlerle paylaşmak istedim.

Antienflamatuar diyet denilen bir beslenme şekli var. ABD’li pek çok ünlü bu diyeti uyguluyor. Bunlardan en tanınanı ise Kate Hudson. Bu beslenme şeklinde amaç kilo vermek değil çünkü zaten fazla kilolar gidiyor. Burada amaç vücudumuzun savunma sistemini beslemek.

Yani mikroplarla, kanser hücreleri ile, imalat hatası nedeni ile kuralına uygun yapılamayan hücrelerle savaşıp bunları ortadan kaldıracak immun sistemimizi beslemek.

Bu beslenme şekli yıllardır zaten atalarımızın doğal olarak uyguladığı sistem. Unlu ve şekerli gıdalar yok, trans yağlar yok, tatlandırıcılar yok, glisemik indeksi yüksek olan ve boş kaloriler içeren gıdalar yok, asitli içecekler yok.

Ünlü European Journal Of Clinical Nutrition Dergisi’nde yakın zamanda çıkan bir yazıya göre post menopozal dönemdeki (adetten kesilme sonrası) meme kanseri artışı enflamasyon yapan gıdalar ile sıkı ilişki halinde. Toplam 320 bin kişinin tarandığı bu yazıya konu olan çalışma, antienflamatuar diyetin önemini çok açık ortaya koymakta.

20 Haziran 2018 tarihli bir çalışma sonucuna göre atalarımızdan miras olarak gelen mayalanmış yiyecek kültürü bizlere o kadar faydalar sağlıyor ki. Özellikle turşular, ev yapımı sirkeler, peynirler ve doğal yoğurt bu konuda başı çekiyor.

ABD  Diyabet Eğitimcileri Dernek Başkanı Hope Warshaw’ın başını çektiği bir gurup uzman bu gıdalardan gelen mikroorganizmaların karbonhidrat sindirimine desteği ile kan şekerinin daha iyi seviyelere gelebileceğini belirtiyorlar. Hele karbonhidrat kaynağı olarak bol lif içeren fasulye, mercimek gibi besinler alınırsa bu faydanın daha da artabileceği belirtiliyor.

Yine yoğurt ve kaşar peynirinin gıdalarımıza eklenmesi ile bir müddet sonra hemoglobin A1c (ortlama kan şekeri belirteçlerinden) düzeylerinde ciddi oranda azalmalar olduğu saptanmış.  Kaşar peyniri içinde bulunan L. casei CCFM419 adlı mikroorganizma bu işi yapıyor. Bu uzmanlara göre bağırsaklardaki faydalı bakterilerimiz adeta bir balyoz gibi çalışmakta.

Kıymetli okurlarım, 1930’lu yıllarda Dr.Weston Price geleneksel beslenme metodlarını terk etmeyen toplulukların uzun ve sağlıklı yaşadıklarını ispatlamıştı. Bu  ünlü hekim ömrünün 30 senesini dünyanın çeşitli topluluklarını inceleyerek geçirmiş.

Alaska Yerlileri, Alp Dağları Toplulukları, Avustralya Aborjinleri, Güney Amerika Yerlileri bu bilim insanının araştırdığı topluluklardan bazılarıdır. Sonuçta ünlü hekim bu topluluk üyelerinin yaşam tarzları ile ilgili fiziki ve ruhsal özelliklerine dair geniş bir kitap oluşturmuş.

Kitabına bu insanların diş yapısı, kafatası yapısı da dahil pek çok özelliklerini gösteren resimler de koymuş. Ve özet olarak da geleneksel beslenme tarzının asla değişmemesi gerektiğini aksi halde ruhsal ve bedenen yıprandığımızı ispatlamış.

Öyle anlaşılıyor ki bir U dönüşüne başlanmalı ve atalarımızın beslenme tarzına geçilmeli. Yoksa vallahi yandı gülüm keten helva.