Olay Gazetesi Bursa

İnsanın alacası

Çok güzel bir atasözümüz vardır. İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışındadır diye. Bu boşuna söylenmemiştir. Hani derler ya kırk yıl aynı yastığa baş koyduğum kadını veya adamı tanıyamamışım veya kaç yıllık arkadaşımdan bunu beklemezdim gibi. Benim konum  tabii ki sağlıkla ilgili alacalı insanları size anlatmak. Bunlar dışarıdan insan görünüp içimizde yaşıyorlar, insan sağlığını hiçe sayarak […]

Çok güzel bir atasözümüz vardır. İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışındadır diye. Bu boşuna söylenmemiştir. Hani derler ya kırk yıl aynı yastığa baş koyduğum kadını veya adamı tanıyamamışım veya kaç yıllık arkadaşımdan bunu beklemezdim gibi. Benim konum  tabii ki sağlıkla ilgili alacalı insanları size anlatmak. Bunlar dışarıdan insan görünüp içimizde yaşıyorlar, insan sağlığını hiçe sayarak kazandıkları paralar ile düğün yapıyorlar, çocuk okutuyorlar, arabalar alıyorlar, tatillere çıkıyorlar, oy kullanıyorlar ve yaşamımıza, ülkemizin kaderine ortak oluyorlar, bizler ile aynı oksijeni tüketiyorlar. Hele bakın bu alacalar gıdalarda neler yapıyorlar.

Kıymetli okurlarım, daha önceleri de sizlere  gıda maddelerinde yapılan hilelerden bahsetmiştim. Bunların en bilineni çin tuzu (MSG) denilen bir madde. Hangi gıda maddesine eklenirse kişi o gıdanın adeta tiryakisi oluyor. Ne var bunda diyebilirsiniz ancak bu madde ileride özellikle sinir sistemini tahribata uğratan ve Çin Lokantası Sendromu denilen bir patolojik bozukluğa yol açıyor. Şimdilerde kullanan var mı yok mu bilemiyorum. Sağlık denetçileri mutlaka denetimleri yapıyordur.

Bunun dışında kırmızı toz bibere kiremit tozu katanlar, zamanı geçip sağlıksız hale gelen peynirleri eriterek tekrar piyasaya sürenler, Antep fıstığı yerine bezelye kullananlar, 1 liraya 4 tane aldığı çiflik yumurtasını elleriyle çamurlayıp gezen tavuk yumurtası diye tanesi 1 liraya satanları, köy yumurtası süsü vermek için saman dolu sandıkta satanları, tereyağına yarı yarıya margarin katarak satanları, tavuklara boyalı maddeler yedirerek yumurtanın sarısını koyu yapanları, bahçesinin yanında doğal gübre kullandığını söyleyerek sattığı fasülyeye, gece kimse görmesin diye suni gübre katanları, sütün yağını alan, su ekleyen ve köyden getirdiğini söyleyerek süt satanları, simitlere, cipslere, unlara tat ve kıvam için katkı maddeleri ekleyenleri, son kullanma tarihini değiştirenleri, hastalıklı hayvan etlerini satanları da görmekteyiz. O kadar çok örnekleri var ki bunların. Kaşar peynir aroması, yağ ve patates püresi ile ucuz kaşar peyniri yapabiliyorlar. Et aroması, tavuk deri ve kemikleri, soya ile ucuz kıyma yapılabiliyor. Acı biber aromasından çedar peyniri aromasına, böğürtlen aromasından fındık aromasına, kimyon aromasından ekmek aromasına kadar aroma var. Bunları alıp sanatını gösteren, her gıdanın taklidini yapabiliyor. Kahvelerde köpük yapıcı maddeler, köfte pişerken küçülmemesini sağlayan maddeler var. Sahte içkileri, içecekleri de sayarsam sayfam yetmeyecek.

Bir zamanlar  bu örneği sizlere vermiştim. Beni çok etkilediği için yine yazacağım. Çok değer verdiğim bir dostum var. Ömrü Avrupa ve Asya’nın pek çok ülkesinde gıda makinaları için teknik servis hizmeti vermekle geçti. Anlattıklarından onlarca kitap çıkar. Mete, gözünü para hırsı bürümüş ve bu nedenle gıdalardan (insan sağlığını hiçe sayarak hazırlanan) para kazananların bir tanesi normal eceli ile ölmedi dedi bana. O servet ya oğlunun kumarına, ya bir hastalığa, ya bir kazaya gitti. Kendileri de sürünerek, çekerek öldü, kimse yanında olmadı ölürken dedi.

Sevgili Peygamberimizin bir hadisi şöyledir: Kim bir şeyi ayıbını açıklamadan satarsa daima Allah’ın gazabına ve meleklerin lanetine maruz kalır.