Kıymetli okurlarım. Yıllarca kalori kısıtlayıcı diyetlerin kişilere verdiği zararlar ile ilgili panellere katıldım, yazılar yazdım, TV programlarına çıktım. Benim gibi bir çok meslektaşım da aynı konuda gayretler göstermiş. Ancak kalori kısıtlamasına dayalı diyetler ile ilgili yazık ki halen yeterli farkındalık oluşturulmuş değil. Karıncadan tutun da ormanlar kralı aslana kadar her canlı karnını doyurmak, barınmak ve üremek gibi temel birtakım yaşam ilkeleri doğrultusunda ömrünü tamamlar. Gurbete çıkmak, ekmek parası, ekmak kavgası ve daha birçok tanım hep karnımızı doyurmak üzere literatürümüze girmiştir. Yani karnımız doymalı.
USDA (ABD Tarım Standartları Kurumu) ya göre erişkin erkek, kadın ve çocuklarda günlük alınması gereken belirli bir kalori miktarı vardır. Erkeklerde bu en az 2800, kadınlarda ise 2500 kaloridir. Bu miktarlardan daha aşağıda beslenmek bazı vitamin, mineral veya gerekli mikrobesinlerden eksik alınacağı için vücutta sıkıntıların doğabileceği USDA tarafından belirtilmektedir. Kalori kısıtlayarak elbette kilo kaybedersiniz. Ancak hesaplamalar bu kiloların % 50 den fazlasının kaslardan kaybedileceğini göstermektedir.
Bayağı bir uygulayıcı kitlesine sahip olan diyet türlerinden birisi de kan gruplarına göre beslenmedir. ABD, Ohio’lu beslenme uzmanı Kirsten Seele’ye göre kan grubu diyeti bilimsel olarak ispatlanmamıştır. Seele diyor ki; Bir diyeti size önerenler bunu temelde para kazanmak için mi yapıyor, dikkat edin. Önerilen diyet çeşitli bilimsel araştırmalardan geçmiş, sağlık kuruluşlarından, hekimlerden onay almış mı dikkat edin. Ciddi olarak bir diyet kalori kısıtlaması yapıyor ise dikkat edin. Önerilen diyetler belirli bir egzersiz programı dahilinde ve ruhsal açıdan siz rahatlatacak özellikte değil ise dikkat edin. Velhasıl diyet lâfı geçtiğinde bunun özelliklerini iyice araştırın.
KÂİNATIN İPLERİ
Kıymetli okurlarım. Şems-i Tebrizi der ki; Kâinat yek vücut, tek varlıktır. Her şey ve herkes görünmez ipler ile birbirine bağlıdır.
Kutsal kitaplardan, filozoflardan, düşünürlerden alınan yüzlerce, binlerce derin anlamlı sözler dünyanın bir dengesi olduğuna dair bir çok kanıtı bizlere anlatır. Ancak insanoğlu dünyanın dengesini yaşanmış onca tecrübelere rağmen katlediyor. Bilmiyor ki ne yaparsam bir gün yüzüme gelip çarpacak.
Evimin arkasında bir park var. Belediye gerekenleri yapmış sağ olsun. Her sabah temizliği yapılıyor, ağaçları, otları ve çiçekleri sulanıyor. Yani sabah pırıl pırıl bir hale getiriliyor. Oysa sabahın ilk saatleri ardından önce köpeklerini gezdirenlerin bir kısmı (çok asil olan ender kişiler de var ki kakalarını hemen poşetlere alıyor ve saygıyı hak ediyorlar) çocukların koşup oynadıkları yerlere bu köpeklerin kakalarını yaptırıp orada bırakıyor. İlerleyen saatlerde ellerinde bir kilo kabuklu kuruyemiş ile gelen gençler ve çoluk çocuk sahibi aileler çöplerini yine kendi çocuklarının koşup oynadıkları yere atıyorlar, hemen yanlarında çöp kutuları dururken. Geceleri ise kutu içerisinde alkollü veya alkolsüz içecekleri ile gelip yine sigara ve bu içeceklerin kutularını ortalara atanlar var. Çok merak ediyorum. Bu insanlar kendi aralarında hükümetleri, muhalafetleri, belediyeleri, kurum ve kuruluşları veya başka başka şeyleri eleştirirken kendilerine de hiç pay çıkartıyorlar mı? Gidin bir Avrupa ülkesinde bunu yapın bakalım akşam evine kaç lira ceza geliyor.
Bu vatan ucuza alınmadı. Özgürce, ay yıldızlı bayrağımın altında rahat bir şekilde yaşayalım diye hayatını ülkesine adayan insanlara karşı biz gerçekten vefamızı gösterebiliyormuyuz? Vatan sevgisini sadece dilimiz ile mi ifade ediyoruz. Ya hâl ve hareketlerimiz? Bu güzel ülkeye yakışmayan bir çok şey yapıyoruz. Sokağımızı, mahallemizi, ilçemizi, şehrimizi ve vatanımızı gerçekten seviyorsak önce bunu tutum ve davranışlarımızı düzelterek göstermeliyiz. Kâinatın ipleri bir gün kirlettiğimiz çevrede gelir boynumuza dolanır. Ya bize ya da bizden sonrakilere.