Kıymetli okurlarım. Sarkoidoz bazı virüs, bakteri ve kimyasallara karşı vücudun bağışıklık sisteminin aşırı derecede tepki vermesi ile oluşan ancak halen kesin bir nedene bağlanamayan, bazı bilim insanlarınca otoimmun kabul edilen bir hastalıktır. Bu tepki ile etkilenen hücreler bulundukları dokularda iltihaplı hücre kümeleri (granülom adı verilir) oluşturarak ilgili organın hasta olmasına yol açarlar. Etkilenen organlar genel olarak akciğer, dalak, lenf sistemi, deri, göz, karaciğer, kalp ve beyin gibi organlardır. Bu organların içinde genellikle akciğerler daha sık tutulur ve kuru öksürük, göğüs ağrıları, nefes darlığı ve hırıltılı solunum gibi yakınmalar sık görülür.
Sarkoidoz tedavinizi sürdürürken yemek konusunda en çok dikkat etmeniz gereken kural vücudunuzda iltihabi özellikler doğuracak gıdalardan uzak durmak olmalıdır. Genel anlamda bu tip beslenmeye antienflamatuar beslenme diyoruz ve bu konuda sizlere daha önceleri çok bilgiler aktardım.
Kaba hatları ile antienflamatuar beslenme katkılı, trans yağlı, şeker ile doyurulmuş ve rafine her türlü gıdayı dışlamak ile başlar. Dengeli bir şekilde suyunuzu ve tuzunuzu almak ilk yapacağınızdır. Mera kaynaklı etler ve süt ürünleri, doğal ortamında yetişmiş kümes hayvanlarının et ve yumurtaları, çiğ kuruyemişler, baklagiller, abartıya kaçmadan ve kilo almadan yenilen tam tahıllılar, sağlıklı ve rafine edilmemiş yağlar, soğuk deniz balıkları (somon, sardalya, hamsi, istavrit, uskumru, palamut, lüfer, doğal alabalık ve yayın ilk tercih edileceklerdir), bol yeşil yapraklılar, probiyotik içeren gıdalar, özellikle berry grubu meyveler sofralardan eksik edilmemelidir.
ABD Memphis’te bulunan Sarkoidoz Araştırma Enstitüsü (SRI) Sarkoidoz hakkında her türlü sorularınıza cevap verebiliyor. Beslenmeden tutun da alternatif terapilere kadar bir çok bilgiyi burada bulmanız mümkün.
TRAFİK CEZALARINA KIZMAK
Yarası olan gocunur derler. Hukuka uygun düzenlemeler ile belirlenen cezalar neden insanları rahatsız eder ki benim ülkemde. Sarhoş iken araba kullanmıyorsan, park etme denilen yere dörtlüleri yakıp park etmiyorsan, yaya kaldırımındaki küçük öğrencilerin, yaşlıların, engellilerin üzerine üzerine sürmüyorsan, iğrenç kornanı ve müziğini rahatsız edecek düzeyde çalmıyorsan, sürat yapılmaması gereken yerde sürat yapmıyorsan, kırmızı ışıkta geçmiyorsan, özürlülerin kaldırımlarına park etmiyorsan, düğün veya asker uğurlamalarda eşkiya gibi caddeyi kapatmıyorsan, 1 günlük bebeği ile hastaneden evine giden anne babanın önünden zikzaklar çizerek geçmiyorsan ve daha bir çok kurala uyuyorsan cezalar artsa ne olur artmasa ne olur. Hekimlik bir yana, kişi olarak görüşüm alt yapı koşulları sağlandığı, insanımın menfaati ön planda tutulduğu sürece trafik cezalarının çok daha ağır ve katı olmasından yanadır. Bunun hiç bir kaygı ön planda tutulmadan ağır yaptırımların getirilmesi ülkemin kesinlikle hayrına olacaktır.
Kulakları çınlasın. Yakın zamanda bir dostum ziyaret etti. Yeni Avrupa’dan gelmişti. Mete, ülkemiz cennet dedi. Avrupa’da otoyolda çişin gelirse ve tuvalet bulamazsan çişini altına yap. Durup bir çimenliğe yaparsan bak 1 aylık maaş gider dedi. Hadi yola çiş yap da görelim bakalım o zaman. Jimer Hastanesinin acil kısmı ile Eker İş Merkezi arasındaki sokak trafik açısından çok yoğun. Buraya gereği üzere 2 adet taşıt giremez levhası asılmış. Asla abartmıyorum, 5 dakika içerisinde en az 10 araba giriş yapıyor. Yapanların eline sağlık. Orhaneli Yolu üzerinde mükemmel bir tünel yapıldı (Doğancı Tüneli). Yıllarca bu tünel yapılsın diye kamuoyu oluşturuldu. Sonuç: Tünel içinde sollamayın deniliyor. Sollayanlar gırla gidiyor.
Kıymetli okurlarım. Trafik, bir ülkenin ne derece çağdaş olduğunun en güzel göstergelerindendir. Kuralsızlık kaba tabiri ile düzenden rahatsız olan, hesap vermekten çekinen, art niyetli insanların istediği bir dünyadır. Unutulmamalıdır ki büyük medeniyetler temel yaşama felsefelerinin doğurduğu kurallar ile uzun ömürlü olmuşlardır.