Olay Gazetesi Bursa

Atatürk’ün ‘İdeal Cumhuriyet Köyü’ projesi Bursa’ya yakışmaz mı?

Mayıs 2025 Endeksa verilerine göre Türkiye’de ortalama bir konutun fiyatı yaklaşık 4 milyon 200 bin TL, yani 100-110 bin dolar civarında. Bu rakam Bursa’ya geldiğimizde ise yaklaşık 3 milyon 700 bin TL ile yaklaşık 95 bin dolara düşüyor. Peki özellikle son yıllarda artan maliyetler ve arsa bedelleri nedeniyle şehir merkezlerinde 75-80 metrekare alanlarda yaşamaya tıkılıp, […]

Mayıs 2025 Endeksa verilerine göre Türkiye’de ortalama bir konutun fiyatı yaklaşık 4 milyon 200 bin TL, yani 100-110 bin dolar civarında. Bu rakam Bursa’ya geldiğimizde ise yaklaşık 3 milyon 700 bin TL ile yaklaşık 95 bin dolara düşüyor.

Peki özellikle son yıllarda artan maliyetler ve arsa bedelleri nedeniyle şehir merkezlerinde 75-80 metrekare alanlarda yaşamaya tıkılıp, gökyüzünü dahi göremediğimiz, yeşil alana hasret kaldığımız böylesi konutlarda yaşamak yerine Amerika Birleşik Devletleri’nde örneğini sıkça gördüğümüz müstakil ev yaşamına odaklansaydık.

Size 95 bin dolar ve altına ABD’de alabileceğiniz bazı evleri derledim. Bursa’daki evinizi, böylesi bir yaşam da mümkün diyerek, eviniz için ödediğiniz parayı tekrar gözden geçirmeye davet ediyorum.

ABD’nin Pensilvanya Eyaleti’ne bağlı Pittsburgh’da 1903 yılında yapılmış ve şu an konut olarak kullanılan 550 metrekare alana kurulu bir kiliseyi 60 bin dolara satın alabiliyoruz. İçine de 35 bin dolar masraf yapsak, gül gibi yaşarız. İşte kilisenin bazı fotoğrafları:

Kilisede kalmak çok iddialı ben yaptırmak ettirmekle uğraşamam diyorsanız, hemen oturmaya hazır başka bir konuta bakalım.

Indiana Huntington’da, 6 odası ve 2 banyosu olan 350 metrekarelik arsa içinde bir evi 85 bin dolara almak mümkün.

 

Ben deniz insanıyım, güneşi, sahilleri severim diyorsanız, ABD Maryland’de okyanus manzaralı 115 metrekare bir daireyi 45 bin dolara dahi satın alabilirsiniz.

 

Sizlerde istediğiniz konumda ve fiyatta evlere zillow.com üzerinden bakıp, iç geçiresiniz diye sitenin linkini buraya bırakıyorum. Elin Amerikalısı hayatını böyle konutlarda bizimle aynı paraya -üstelik satın alma güçleri bizden çok daha yüksekken- yaşayabiliyorken, biz böyle bir yaşamı Türk insanı olarak neden haketmiyoruz?

Rakamları incelediğimizde bu meselenin ekonomiden ziyade vizyonla ilişkili olduğunu söylesek yanlış olmaz. Haftasonları AVM ziyaret eden insanlarla, dağlara göllere trekking yürüyüşleri yapan insanlar, pek muhtemeldir ki aynı tip konutlarda yaşamaya meyyal olmayacaklardır. Meselenin sosyolojik tercih boyutunu burada bırakıp, başka bir konuya odaklanacağım.

Birkaç yıl öncesinde sosyal medyada dolanan Türkiye’deki aileleri yatay mimari açısından tek bir şehre yerleştirme görsellerini hatırlarsanız. Türkiye’nin tamamındaki ailelere; aileleri 3 kişiden hesaplayarak, 350 metrekare arsa versek, 87 milyonluk ülkemiz, yüz ölçümü 10 bin kilometrekare olan Bursa’ya sığabiliyor. Türkiye ile uğraşmamız biraz zor. Nüfusu 3 buçuk milyon olan Bursa’yı ele alalım. Kabaca Bursa’da 1 milyon aile olduğunu söylesek ve her aileye 550 metrekare alan versek, tüm Bursalı aileler, yüzölçümü 552 kilometrekare olan Nilüfer’e sığabiliyor! Sözün özü, endişeye mahal yok, hepimize yetecek kadar yer var!

Peki… Bursa gibi bir deprem bölgesinde yaşayıp dönüştürülmesi gereken bu kadar konutumuz varken neden hala dikey mimaride bu denli ısrarcıyız? Özlüce ve Ataevler’e yapılan 15-20 katlı, yeşilden ve insan ölçeğinden uzak beton blokları gördükçe içi daralan yalnız ben olamam! (Elbette ki, bu da bir yaşam tarzı ve her türlü hayat tercihine saygılıyız. Ancak bu makalede farklı bir yolun daha mümkün olduğunu göstermeye çabalıyoruz.)

Bursa’nın yerel yönetimi böylesi bir kentsel dönüşüm ve bahçekent seferberliği başlatıp boş arazilere şehri yayıp yeni yerleşim alanları ve merkezler oluşturamaz mı? Rant amaçlı yapılan yeni yerleşim yerlerinden bahsetmiyorum. Gerçekten ihtiyacı olanın alacağı, yeni evlenecek çiftlerin ya da emeklilerin daha kolay konut edinebilmesi için Bursa bir yatay mimari planına geçemez mi?

Böylesi şehir merkezlerinden uzak yeni yerleşim alanları yaratıldığında karşımıza çıkacak en önemli sorun, muhakkak ki ulaşım olacak. Zira ABD’deki yaşamdan bildiğimiz üzere insanlar ekmek almaya dahi arabayla gitmek zorunda. Bu herkese uygun bir yaşam tarzı olmayabilir. Çözüm için her banliyömüze belirli aralıklarla küçük Besaş kulübeleri ve Nilüfer Bostan tarzı dükkanlar kurabiliriz. Ya da daha merkezi hükümet destekli bir çözüm de düşünülebilir.

Mobilite için çoğumuz otomobil kullanıyoruz ancak Türkiye’de ÖTV+KDV yükünden dolayı otomobile ulaşım oldukça zor. Avrupa’da insanların 15 yıllık arabalarını preslerle dönüşüme yolladığı düşünüldüğünde, biz bu tarz araçları ikinci elde alabilmek için 500-600 bin tl gibi ulaşılması pek de kolay olmayan rakamlar ödüyoruz. Oysa Avrupalı bir genç 3-4 bin euroya bir otomobil satın alıp, ulaşım sorununu kolayca çözebiliyor.

Bildiğiniz üzere Bursa bir otomotiv şehri. Zamanında Almanya’nın Volkswagen yani Halk Arabası formülüyle çözdüğü şekilde bir yol izlemek çok mu zor? Örneğin TOGG T10X ve T10F’den sonraki modelini, daha küçük, kompakt, az yakan bir şehir içi arabası olarak çıkarabilir. İlk arabasını alacak kişilere ÖTV muafiyeti uygulanıp, devlet bankaları aracılığıyla 800 bin lira civarına A ya da B segmenti araç satmak çok zor olmasa gerek. Yeter ki halk için, halkın faydasına bir perspektifte olunsun.

Ucuz elektrikli aracımız ile ulaşımı da çözdük. Evimizin arka bahçesine kendimize yetecek ve toprağa değmemize vesile olacak kadar domates biber ekip, hatta gerekirse çocuklarımız için küçük bir havuz bile yapabiliriz bir sonraki aşama için. Bursa’mız ova olduğu ve biz de düzlük bir alana yayıldığımız için, bisiklet kullanımını da teşvik ediyoruz. Nasılsa bahçemizde garajımız da var ve Youtube (Tutorial) videolarıyla bisikletimizi kendimiz tamir etmeyi dahi öğrenmişiz!

Bursa’nın bir kısmını böylesi hayal etmek çok zor değil. Kaldı ki bu model şu anki yaşamımıza nazaran maddi açıdan daha pahalı da değil. Elbette yerel yönetimin yeni yatırımlar yapması gerekli ancak deprem bölgesi olduğumuzu tekrardan hatırlatarak, kentsel dönüşüme harcayacağımız parayı böylesi bir şekilde kullanıp tüm Türkiye’ye ve hatta dünyaya Bursa’nın farklı bir vizyonu olduğunu göstermek, bana kalırsa mümkün.

Atatürk’ün 1937’de planlarını hazırlattığı İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi’ni uygulamak, uzun yıllar sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçmiş Bursa’ya yakışmaz mı?

İdeal Cumhuriyet Köyü planı