Geçen hafta, Uludağ’ın, geçmişte keşişlerin ve dervişlerin gizli evi olduğundan bahsetmiştik. Elimizdeki cevherin ne olduğunu, onu nasıl parlatabileceğimizi görmek için şehre şöyle bir geri çekilip bakmak gerektiği kanaatindeyim. Bursa olarak, sırtımızı dayadığımız o heybetli dağ, sadece kışın hatırlanacak bir beyaz cennetten çok daha fazlası. O, tarihin derinliklerinde saklı hikayelerin dağı.
Son dönemde Türkiye’de kültür ve doğa turizmi adına beni en çok heyecanlandıran proje, İzmir’de hayata geçirilen “Efeler Yolu” oldu. Sadece bir yürüyüş patikasından bahsetmiyorum; köyleri birbirine bağlayan, her adımında bir hikaye anlatan, bölgenin tarihi dokusunu “Efe” kültürü üzerinden markalaştıran muazzam bir mühendislik ve vizyon işi.
Öncelikle Efeler Yolu’nu kurgulayan, o muhteşem teknik haritaları hazırlayan, arazide kilometrelerce işaretleme yapan ve bu rotayı uluslararası standartlara taşıyan ekibi ayakta alkışlamak lazım. Büyük bir sabır, emek ve en önemlisi “bölge sevgisi” isteyen bir iş başardılar. Bir hayali, somut bir turizm ürününe dönüştürdüler.
Peki, bu başarı hikayesini okurken aklıma ne geldi dersiniz? Elbette hemen yanı başımızdaki devasa potansiyel: Uludağ.
Tarihi kaynaklarda “Misi Olimposu” olarak geçen, Bizans döneminde yüzlerce manastıra ve inzivaya çekilmiş keşişe ev sahipliği yapan, Osmanlı döneminde dervişlerin sığınağı olan Uludağ… Neden bizim de bir KEŞİŞ YOLU’muz olmasın?
Fikir sadece bir kıvılcım olarak kalmasın istedim. Efeler Yolu’nun o profesyonel haritalama mantığından ilham alarak, “Acaba Uludağ’da böyle bir rota nasıl görünürdü?” sorusunun peşine düştüm. Biraz tarih araştırması, biraz da günümüz teknolojisinin nimetlerinden faydalanarak, yapay zeka desteğiyle bir konsept proje hazırladım.
Tıpkı Efeler Yolu’ndaki gibi teknik detayları, rakımları ve ikonları belirlenmiş, hikayeleştirilmiş bir rota…
Yolculuk, 950 metre rakımda, şehrin gürültüsünden ilk kopuş noktası olan Zeyniler’de, yani Keşişlerin Eşiği’nde başlıyor. Ardından binbir çeşit ağacın gölgesinde, 1600 metredeki Sarıalan’a, yani Sessizlik Ormanı’na ulaşıyorsunuz.
Ardından rota sizi daha yükseğe, suyun sesiyle ruhunuzu dinlendireceğiniz 1750 metredeki Softaboğan’a, o gizli ‘Derviş Havuzu’na götürüyor. Ve final, bulutların üzerine çıktığınız, Marmara’ya tepeden baktığınız 2543 metredeki Zirve, yani Göğün Kapısı.
Bu deneyimi daha da somutlaştırmak adına, tıpkı ilham kaynağımız Efeler Yolu’ndaki gibi bir de “Keşiş Yolu Pasaportu” uygulaması hayal edin. Sırt çantanızda taşıyacağınız bu özel pasaportla, Zeyniler’den Zirve’ye uzanan bu manevi rotada ulaştığınız her durakta, o noktaya özel hazırlanmış bir damgayı vurdurduğunuzu düşünün. Yalnızca bir yürüyüşü tamamlamaktan ziyade, tarihe tanıklık edişimizin eve götürebileceğimiz somut bir hatırası!
Bu sadece bir yürüyüş rotası değil, buna benzer alternatif rotalarla Zeyniler’in ve diğer dağ köylerinin ekonomisine katkı, Uludağ’ın dört mevsim turizmine açılan yeni bir kapı ve Bursa’nın tarihi kimliğinin markalaşması demek.
Efeler Yolu ekibi bunu İzmir’de başardıysa, Bursa’da bizler neden daha iyisini yapmayalım? Valiliğimiz, Büyükşehir Belediyemiz, BTSO, doğa sporları kulüpleri ve tarihçilerimiz… Gelin bu “Keşiş Yolu” vizyonunu masaya yatıralım. Harita hazır, hikaye hazır, dağ orada bekliyor. Yürümek için sadece ilk adımı atmak gerekiyor.