Olay Gazetesi Bursa

Ekonomik mücadele ve faizlerin seyri

Türkiye ekonomisi 2019’a nasıl bir atmosferde giriyor? Temel göstergeler yavaşlayan bir ekonomiye işaret ediyor. Diğer tarafta düşme eğilimine girse de enflasyonun yarattığı sorunlarla boğuşmak zorunda Türkiye. Bu tablonun başlıca nedeniyse ağustosta yaşanan kur şokunun faizleri de yukarı itmesiyle talebin sert biçimde düşmesi! Kısacası iç talep kaynaklı bir durgunluk dönemini aşma mücadelesi veriyoruz. İhracattaki pozitif gidişatsa ekonomiyi tek başına sırtlayacak düzeyde değil […]

Türkiye ekonomisi 2019’a nasıl bir atmosferde giriyor?

Temel göstergeler yavaşlayan bir ekonomiye işaret ediyor.

Diğer tarafta düşme eğilimine girse de enflasyonun yarattığı sorunlarla boğuşmak zorunda Türkiye.

Bu tablonun başlıca nedeniyse ağustosta yaşanan kur şokunun faizleri de yukarı itmesiyle talebin sert biçimde düşmesi!

Kısacası iç talep kaynaklı bir durgunluk dönemini aşma mücadelesi veriyoruz.

İhracattaki pozitif gidişatsa ekonomiyi tek başına sırtlayacak düzeyde değil elbette.

Dolayısıyla asıl iç talebin canlandırılması önemli.

Neticede düşük talep ve yüksek maliyet baskısının üreticiyi fazlasıyla zorladığı bir dönemden geçiyoruz!

Fiyatların geriletilmesi ve üretim maliyetlerinin düşürülmesi yanında vatandaşın alım gücünün de artması gerekiyor bu süreçte.

Tam da bu anlamda sahaya sürlmüş olan desteklerle son haftalarda karşılaşır olduk.

Bir yanda başta KOBİ’ler olmak üzere sanayicilere proje bazlı desteklerin musluğu açılmış durumda.

Diğer yanda çiftçilerin eli rahatlatılmaya çalışılıyor.

Talebin canlanması içinse otomotiv, konut, beyaz eşya ve mobilya gibi sanayiyi sürükleyen sektörlerin vergi indirimleriyle desteklendiğini görüyoruz.

Yani teknik ifadeyle “yumuşak iniş” diye tabir ettiğimiz ani daralmaları bertaraf eden ekonomik yavaşlama süreci için adımlar atılmış durumda!

Ancak, desteklerin geçiciliği ve bütçe üzerindeki etkileri bakımından soru işaretleri de var.

Bu anlamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün açıkladığı ikinci 100 günlük eylem planındaki 24 milyar TL’lik 454 eylemin ekonomiyi tetikleyici etkisi umutları artıran bir unsur niteliğinde.

Keza TESK yönetiminin dile getirdiği vergisel desteklerin devamına ilişkin beklenti de 2019’a yumuşak geçiş adına bir fırsat yaratabilir!

Alım gücü anlamında ise yılbaşındaki ücret artışları bir avantaj sağlayacak olsa da işveren maliyetleri anlamında oluşacak baskının yan etkileri soru işareti özelliği taşıyor.

Kamunun vergi ve prim desteği bu anlamda hayati önemde.

Ama bütçe gerçekleri gibi bir sınırlamanın olduğu da unutulmamalı.

Tüketimi canlandırabilecek başlıca unsurlardan biri ise yüksek faizlerin inişe geçmesi!

 

Faizler ne zaman düşer?

 

Faizlerin geleceği konusunda ise kısa vadede iyimser bir tablo yok.

Çünkü…

Enflasyon hala çok yüksek. Temel nedeni de dövizdeki yükselişler olarak karşımıza çıkıyor.

Neticede enflasyon yeterince gerilemeden döviz üzerindeki baskının azalması da kolay değil.

Haliyle Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesi de!

Nitekim MB dünkü toplantısında politika faizinde değişiklik yapmadı ve haftalık repo faizini yüzde 24’te tuttu.

Kararın açıklama metninde de enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun korunacağı ve gerekirse ilave faiz artışına gidileceği söylemi bir kez daha tekrarlandı.

Bu mesaj da döviz kurlarındaki yükseliş çabasını frenledi.

Detaylara baktığımızda ise kısmi bir iyimserlik dikkat çekiyor.

Çünkü…

 İthal girdi maliyetleri ve iç talebin enflasyon görünümünde bir miktar iyileşmeye yol açtığını belirten MB yönetimi daha fazla düşüş için uygun bir zeminin oluşmakta olduğunu düşünüyor.

Ancak Merkez, fiyat istikrarına yönelik risklerin devam ettiğini vurgulayıp faiz indirimi için kalıcı bir iyileşmeyi bekleyeceğini de ifade ediyor!

Dolayısıyla mevcut göstergelere göre ilk faiz indirimi için en erken Mayıs 2019’u beklemek gerekecek.