Olay Gazetesi Bursa

Zam ve faizlerin yönü

Canavar aldı başını gidiyor. Zamların roket hızına ulaştığı bugünlerde veriler enflasyon canavarının hız sınırını fazlasıyla aştığını gösteriyor. TÜİK’in açıkladığı ağustos verileri uzun yıllardır görmediğimiz düzeylerdeki fiyat artışlarını karşımıza çıkardı. Aylık bazda tüketici fiyat endeksi yüzde 2,3, yurt içi üretici fiyat endeksi ise yüzde 6,6 artış kaydetmiş durumda. Yıllık olarak tabloya baktığımızda TÜFE yüzde 17,9 seviyesine ulaşırken Yİ-ÜFE’nin yüzde 32,13’lük […]

Canavar aldı başını gidiyor.

Zamların roket hızına ulaştığı bugünlerde veriler enflasyon canavarının hız sınırını fazlasıyla aştığını gösteriyor.

TÜİK’in açıkladığı ağustos verileri uzun yıllardır görmediğimiz düzeylerdeki fiyat artışlarını karşımıza çıkardı.

Aylık bazda tüketici fiyat endeksi yüzde 2,3, yurt içi üretici fiyat endeksi ise yüzde 6,6 artış kaydetmiş durumda.

Yıllık olarak tabloya baktığımızda TÜFE yüzde 17,9 seviyesine ulaşırken Yİ-ÜFE’nin yüzde 32,13’lük seviyeye tırmanması gelecek adına karamsarlığı da beraberinde getirdi!

Çünkü…

Her ne kadar beklentilerin az üstünde gelse de ağustos rakamları.

Merkez Bankası’nın gecikmeden sözlü müdahale yapmasını gerektiren bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz açık ve net!

Ancak, 13 Eylül’e atıfla faiz artışı sözü vermekle sorunun üstesinden gelinemeyeceğini de kur hareketleri göstermiş durumda.

Yani somut kararlı adımlarla güven tazelenmesi şart MB adına.

Enflasyondaki gidişat güçlü faiz artışı ve kararlılık mesajlarını zorunlu kılan bir fotoğraf vermekte!

Dolayısıyla ağırlıklı olarak dövizden kaynaklanan zamların önüne geçebilmek için kurları  baskılayacak adımların biran önce gelmesi şart görünüyor.

Çünkü bir yandan yüzde 32,13’le bir yılda neredeyse ikiye katlanan bir üretici enflasyonu var.

Ve bu rakam da kur kaynaklı maliyet artışarının henüz vatandaşa tama olarak yansımadığını  gösteriyor!

Diğer kanda da dolardaki gidişat dolarla işi olmayana bile zam mazereti yaratmış durumda.

Ekonomide mevcut gerçeklik kadar gelecek dönem beklentileri de davranışları anında etkilediği için de ciddi bir psikolojik riskle karşı karşıyayız demektir.

Bu tabloya zam fırsatçılığının yarattığı riski eklediğimizde dolardaki ilerleyişe dur denmesinin önemi bir başka açıdan da net biçimde görülmüş olur.

Üstelik kur geçişkenliğinin yanısıra eğitim ve giyimde mevsimsel ataklar da eylül ayına damga vurmaya aday görünüyor!

Ayrıca elektrik ve doğalgaz zamlarının etiket fiyatlarına gecikmeli biçimde yansıyacağı da dikkate alınmalı.

Keza üst üste yapılan ancak tavan fiyat uygulaması nedeniyle vatandaşa yansımayan akaryakıt zamları da ilginç bir ayrıntı olarak enflasyon cephesinde yer almakta.

Bu anlamda akaryakıtın bir tür saatli bomba potansiyeli taşıdığı unutulmamalı.

Kısacası sonbahardaki baz katkısı da enflasyon canavarının dizginlenmesi için pek de umut vermiyor.

 

Merkez’in zor kararı

 

Neticede yılsonuna kadar TÜFE’nin yüzde 20 – 22 aralığına çıkma ihtimali hayli kuvvetli!

Dolayısıyla MB yönetiminin gelecek enflasyonu dikkate alarak bir faiz adımı atması gerekiyor.

Bu arada mevcut politika faizinin enflasyonun altında kaldığı da unutulmamalı.

Yani politika faizinde en az 400 – 500 baz puan aralığında bir adımın gelmesi önleyici bir adım özelliği taşıyabilir!

Ancak, mevcut küresel konjontürde bu oranların yeterliliği de tartışılabilir.

Ve Merkez’in tek seferde bu kadar büyük adımlar atmaya da alışık olmadığı dikkate alınmalı.

Ayrıca sadece parasal tedbirlerle fiyat artışlarının önüne geçilmeyeceği de aşikar!

Sözün özü; enflasyon canavarı vatandaşı ısırmaya devam edecek demektir.

Ve kısa vadede düşük kur ve faiz beklentisi de mucizelere kalmış görünüyor.