Olay Gazetesi Bursa

BUGÜN DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ: ‘Yere düştüğünde değil, vazgeçtiğinde kaybedersin’

“Annelerin en büyük korkusu çocuklarının ölmesiymiş. Engelli annelerininki, çocuklarından önce ölmek!” Bu bir ajitasyon cümlesi değil. Özel çocuğu olan her ebeveynin duygu dünyasında sürekli yer eden bir cümledir bu. “Evde geçen bir çocukluk, tek arkadaşı oyuncaklar ve gözyaşları…” Bu söz de bir engellinin hatıratının ilk cümleleri… Hatıralarına böyle başlamış. Bu da bir engellinin çocukluktaki duygu […]

“Annelerin en büyük korkusu çocuklarının ölmesiymiş. Engelli annelerininki, çocuklarından önce ölmek!”

Bu bir ajitasyon cümlesi değil. Özel çocuğu olan her ebeveynin duygu dünyasında sürekli yer eden bir cümledir bu.

“Evde geçen bir çocukluk, tek arkadaşı oyuncaklar ve gözyaşları…”

Bu söz de bir engellinin hatıratının ilk cümleleri… Hatıralarına böyle başlamış. Bu da bir engellinin çocukluktaki duygu durumunu özetliyor.

Belki, birçoğumuz için bugünün çok da önemi yok. Bilmeyenler için söyleyelim; 3 Aralık Dünya Engelliler Günü… Aslında bir farkındalık günü.

Hayatta engellilerin de olduğunu, herkesin aslında potansiyel bir engelli olduğunun ve onların gözüyle bir gün olsun dünyaya bakmaya çalışarak onları anlamaya çalışmak.

ENGELLİLİK NEDİR?..

Engellilik, doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerle kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamama olarak tanımlanıyor.

Dolayısıyla, engelli olmak hiç kimsenin tercihi değil.

Sonuçta, hepimiz birer engelli adayıyız. Bunu unutmayalım.

Dünya Engelliler Günü, adı üstünde dünyada bir gün. Ne olacak peki bugün?

Kurumlar, okullar, eğitim merkezleri günün anlam ve önemine dair konuşmalar yapacaklar. Çeşitli organizasyonlar yapılacak, yarışmalar, konserler, tiyatrolar, spor etkinlikleri vs.

Programlar, etkinlikler bitiyor, gün bitiyor, herkes gidiyor.

Ve… Engelliler kendi dünyalarına dönüyor. Hayatta yaşadıklarıyla, sıkıntılarıyla, sorunlarıyla, duygularıyla başbaşa…

ÇOCUKLUKTA TRAVMAYA YOL AÇIYOR…

İnsanların onlara bakışları değişmiyor…

Acımaklı, göz ucuyla süzmeler değişmiyor.

Günlük yaşamdaki zorlukları bitmiyor…

Toplu ulaşım araçlarını kullandıklarında, sokak ve caddelerde tekerlekli sandalye veya yakınlarıyla yolda giderken karşılaştıkları sorunlar bitmiyor…

Okulda, sınıfta, toplumdaki bakışlar bitmiyor ne yazık ki…

Engellilerin ihtiyacı olduğu kadar, eminim ki, bizlerin de, okuldaki çocuklarımızın da, eğitimcilerimizin de eğitilmeye ihtiyacımız var. Özel eğitimci bir arkadaşım şöyle demişti: Bir gün bütün eğitimciler özel eğitimi öğrenecek.

Onları anlamak, anlamaya çalışmak, onların acınacak insanlar olmadıklarını öğrenmemiz gerekiyor.

İlkokul çağından itibaren farkındalık eğitimi almamız gerekiyor.

“Çocukluğumdan beri her şey zordu, hele insanların bakışları… Bu ülkede engelli bir insanı gören çocuklar hayret eder. “Anne, bu niye böyle?” diye sorarlar.

Ebeveynler ise korkunç cevaplar verir. “Annesinin lafını dinlememiş böyle olmuş” diyen de olur,

“Allah çarpmış” diyen de…

Her bir cevap hafızamda kazılı, silinmiyor…

Çocukların akranlarıyla dalga geçmelerinden, bazı hayvanlara benzetmesinden hiç bahsetmiyorum bile…

Evde geçen bir çocukluk, tek arkadaş oyuncaklar…

Gözyaşları…

Bu sözler aslında her şeyin özü…

İMKÂN VERİLİRSE BAŞARIYORLAR…

Dün vizyona giren ve bugün de galası yapılan İstanbul Milletvekili Serkan Bayram’ın hayatının konu edildiği ‘Buğday Tanesi’ filmini izlemenizi öneririm.

Önceki gün Sayın Bayram TV programında filmle ilgili söyleşisinde çocukluğundan bahsederken de hayatı boyunca yaşadığı çevreden gelen soruların yoğunluğundan yaşadığı travmalardan bahsediyordu. Hep aynı öykü. Çevrenin bilinçsizce soruları, rencide edici bakışlar onların ruh dünyalarında büyük travmalara yol açıyor ve bu travma atlatılamıyor genelde.

Ama Serkan Bayram gibi azimli insanları gördükçe hayata daha sıkı sıkıya sarılacak engelli kardeşlerimiz olacaktır. İmkân verildiğinde onların da yapabileceği çok şey var.

İSTİHDAM SORUNU…

Engellilerin sosyal haklarının iyileştirilmesi, kendilerinin ve ailelerinin yaşam kalitesinin yükseltilmesi de kurumların yapması gereken şeyler değil mi?

Devletimizin bu konuda samimi bir şekilde gayretli olduğunu, uğraştığını, çeşitli çalışmalar yaptığını görüyor ve takdir ediyoruz tabii ki.

Ancak bunların yeterli olduğunu da düşünmüyoruz.

Düne göre iyiyiz. Ama daha iyi olmalıyız bu konuda.

Engelli istihdamının her ne kadar uğraşılsa da yeterli seviyede olmadığı malum.

İşyerlerinin engelli çalıştırmamakta nasıl direndikleri konusuna girmiyorum bile.

Zihinsel ve hafif zihinsel engellilerin birçoğu ailelerine bağımlı olmasına rağmen devletten yeterli desteği alamamaları da ayrı bir konu.

Ülke genelinde özel eğitim veren devlet okullarının yetersizliği yanında özel eğitimci öğretmen ihtiyacı da gün geçtikçe artıyor.

Aile, okul, devlet el ele verip birçok şeyin üstesinden gelinebileceğinden eminim. Umarım daha güzel günler göreceğiz.

Sağlıkla kalın.