Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1881 yılında hayata gözlerini açtığı Selanik’teki eve ilk girdiğimde duygu seline kapılmıştım.
Bahçedeki nar ağacı, içerideki divan, sedir, rahle ve üzerindeki Kur’an-ı Kerim, perdeler, küçük mutfak, masa, kapkacak, dantel işlemeli örtüler, siyah beyaz fotoğraflar o kadar gerçekçiydi ki…
Beni tarihi bir yolculuğa çıkarmış, 1800’lü yılların sonlarına götürmüştü…
Bu özel mekandan ayrılırken…
Ağlamıştım…
Sonra…
Osmanlı’nın İstanbul’dan sonra ikinci büyük şehrinin bir kurşun bile sıkılmadan 8 Kasım 1912’de Yunanistan’a teslim edildiği gelmişti aklıma…
Yaklaşık 5 asır sonra Osmanlı’nın elinden çıkan bu eşsiz kentte atalarımın büyük matemini görmüştüm; tarihi evlerin buğulu pencerelerinin ardındaki hayali yüzlerde…
Memleketim Batı Trakya’nın da, aradan bir yıl bile geçmeden 29 Eylül 1913’te elden çıktığını düşününce katmerlenmişti içimdeki vatan kaybetmenin tarifsiz acısı…
***
Yıllar geçti…
***
Benim ikizler liseye gidiyorlardı…
Bir zamanlar yaşadığım duyguları, çocuklarıma da yaşatmak için 22 Ağustos 2023 tarihinde Gümülcine’den yola çıktık.
Yaklaşık 3 saat sonra…
60 yıl sonra yeniden düzenlenen ve dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in ‘çağdaş bir müze’ görünümüne kavuşturulduğunu açıkladığı evin önündeydik…
Evin önünde ve bahçede yine duygu seline kapıldım.
İçeriye girdiğimizde ise bu duygular yerini hayal kırıklığına bıraktı.
Evin ruhu yoktu!
İlk ziyaretimde gördüğüm eşyaların neredeyse tamamı ortadan kaldırılmıştı…
Çok üzülmüştüm.
***
Kısa süre sonra tartışmalar başladı.
Dönemin CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, Selanik’e gitti ve tespitlerini paylaştı:
“Atatürk’e ait hiçbir şey kalmamış. Odalarda televizyon var. Gelenler hayal kırıklığına uğruyor. Bu durum Atatürk’e büyük saygısızlıktır.”
Köprülü, daha sonra TBMM’ye soru önergesi verdi.
Yıllar geçti tepkiler dinmedi.
6 yıl önce dönemin İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, Selanik Atatürk Evi ziyaretinin ardından sert konuştu:
“Orijinal hali gitmiş, yerine ucube bir şey çıkmış. Kullanılan eşyaları görün acırsınız. Sarı, kırmızı, lacivert puflar, alüminyum merdiven trabzanı ve bir sürü tuhaflıklar var. Atatürk’ün doğduğu ev sanki bir ‘Pul Müzesi’ olmuş. Bazı eşyalar alınıp Türkiye’ye getirilmiş. Bunlar derhal geri taşınmalı ve ev eski haline getirilip, tarihi dokuya uygun olarak restore edilmeli.”
***
Geçen yıl memleketim Gümülcine’ye gittiğimde değerli bir arkadaşımdan Atatürk Evi’nin restore edileceğini öğrendim.
Bir süre sonra da çalışmalar başladı…
Umarım ‘yanlıştan dönülür’ dedim.
Ve…
8 Kasım 2025 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, konuya ilişkin hazırlanan videoyu paylaştı.
Altına şu cümleleri yazdı:
“Selanik’in dar sokaklarından milletimizin hafızasına uzanan bu emaneti ruhuna uygun bir şekilde ve tüm hatırasını koruyarak restore ettik.”
Geçmişte yapılanın yanlış olduğunu Sayın Bakan da itiraf etmiş oluyordu bu ifadesiyle…
Bu arada…
Henüz çocuk yaştaki Mustafa Kemal sokakta koşuyor, ardından evin kapısını aralıyor. Daha önce kaldırılan o eski divan, sedir, Kur’an-ı-Kerim, tespih, rahle ve rengarenk nakışların işlendiği beyaz örtüler görülüyor. Mustafa Kemal başka bir odaya geçiyor. Perdeye Atatürk’ün zeybek oynarken gölgesi yansıyor. Duvarlarda Ali Rıza Bey ve Zübeyde Anne’nin fotoğrafları… Ve Mustafa Kemal’in küçük yaşta söylediği ‘Ben asker olacağım’ sözü… Ardından bir üst kata çıkıyor Mustafa Kemal ama bu kez büyümüş, bir milletin kaderini değiştirmiş Büyük Önder olarak… Merdivenlerde askeri çizmeler yerini bir süre sonra modern ayakkabılara bırakıyor…
“Yürü! Geldiğin yolda senin için işaretler var. Attığın her adımda sana eşlik eriyor; destanlaşan hatıralar. Biliyorsun bir tarihe tanıktır bu duvarlar. Üstüne umudun gölgesi yansır. Gündüzleri oturmayan, geceleri uyumayan eli göğe açılan annelerin duaları yankılanır. Ve çocuk belleklerine kazınır. Hürriyet yahut esaret… Yaşam veya ölüm… Bir tercih değildir… Çünkü her defasında yeniden uyanışa açılır bu kapı. Bu kapıdan yürünür geleceğe… Amansız bir cenk varken… Şah damarında kırar boğazına uzanan demir parmakları… Çanakkale’den Kocatepe’ye istiklal kurşunu kuşanda tarihe yazar adını… Çağların nefesiyle doğuya, güneşin iziyle batıya, serin rüzgârlarla kuzeye, suyun kokusuyla güneye yürür… Selanik’in dar sokaklarından bir milletin yeryüzü genişliğindeki sinesine, çocukluk yıllarından çağlara uzanır.”
***
Ve…
Selanik’in kaybedilişinin yıl dönümünden bir gün sonra…
9 Kasım’da…
Selanik Atatürk Evi törenle yeniden ziyarete açıldı…
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, törendeki konuşmasında Anı Evi’nin yeni halinin; ‘Atatürk ve Ailesi Temalı Oda’, ‘Zübeyde Hanım’ın Odası’, ‘Etnografik Sergi’, ‘Evin Tarihçesi Temalı Alan’ ve ‘Kütüphane’den oluştuğunu vurguladı ve ekledi:
“Önceliğimiz Atatürk’ün doğduğu orijinal haline getirmekti. Evin atmosferinin, ait olduğu özel eşyaların geri dönmesiyle birlikte 1881 ve sonrasındaki ruhu yeniden yansıtacağına inanıyorum.”
***
Tanıtım videosunda aktarıldığı gibi…
‘Her defasında yeniden uyanışa açılır bu kapı…’
Bu nedenle…
En kısa zamanda bir kez daha aralayacağım o kapıyı…
10 Kasım’dan bu yana on binlerce kişinin yaptığı gibi…
***
Yine Atatürk ve doğrular kazandı.
Milyonların kalbinde yaşayan Atatürk’ün emanetlerinin, hatıralarının önüne perde çekmeye çalışan zihniyet kaybetti.