Türkiye’nin gündeminde sadece başkanlık konusu yok.
Bölücü terör PKK, DEAŞ, DHKPC, FETÖ ve akla gelebilecek daha onca suç örgütü ülkemizin gelişmesine, büyümesine büyük engel teşkil ediyorlar.
Ülke enerjisini, insan ve finans kaynağının önemli bölümünü bu örgütlerle mücadele için harcıyor.
Aslında Türkiye’nin, dünyanın jandarmalığına soyunanlara karşı çıkmasından, baş kaldırmasından, sesini yükseltmesinden rahatsızlar.
Maşa olarak kullandıkları taşeronları devreye sokuyorlar.
Yargı bugünlerde çok geç kalmış bir uygulama için harekete geçti.
Haziran ayında TBMM’de dokunulmazlık dosyalarının onaylanmasının ardından HDP’li vekiller hariç, herkes gidip savcıya ifadesini verdi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli de sorumlu siyasetçi ve devlet adamlığının bir gereği olarak bunu yapanlardandı.
İfade vermekten kaçınmadı.
Ancak, herkesin hukuk devleti kurallarına uymakla yükümlü olduğu bir sistemde nedense, HDP’liler ifade vermekten kaçındılar.
Yargı şuna başka, buna başka davranamaz ki?
Kimsenin yargı önünde üstünlük, öncelik ve ayrıcalığı yok.
Bu toprakları vatan seçmişseniz, konulmuş tüm kurallara uymayı da peşinen kabul etmişsiniz demektir.
İfade vermeye gitmeyen HDP’li milletvekilleri, savcının talimatıyla polis tarafından bir bir evlerinden alındı.
Aralarında HDP liderlerinin de bulunduğu 9 vekil tutuklandı.
Üçü serbest bırakıldı, ikisi dokunulmazlıklar kalkar kalkmaz soluğu Avrupa’da aldı.
Yani bu topraklardan tüydüler.
Şimdi oradan Türkiye’ye meydan okumayı sürdürüyorlar.
Bir yandan da TBMM’den maaş almaya devam ediyorlar.
Mertseniz, kaçmayacaktınız.
HDP’lilerin Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okuyan açıklamalarını bu millet unutmuş değil.
İçimiz kan ağlayarak dinledik bütün hezeyanlarını.
Terörist cenazelerine katılarak, leş tabutlarına omuz vererek, şehit ailelerinin ve Türk milletinin sabrını sınamışlardı.
Sabrı sınanan sadece Türk milleti ve şehit aileleri değildi.
Devletin de sabrını ölçtüler.
Peki, devlet kendine yapılanı unutur mu?
Asla.
Sırtını bölücü örgütlere dayamış sözde Türk milletvekilleri için harekete geçti.
Ertelenmiş bir işlem için düğmeye bastı.
Şimdi, bu ülkenin topraklarından bir kısmını kopararak, sözde yeni bir devlet kuracağını sananlar bağımsız Türk yargıçları karşısında hesap veriyorlar.
Son bir çırpınış olarak halkı sokağa çağıranlar ise hayal kırıklığına uğradılar.
Artık bunlar da tutmuyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki yurttaşlarımız bunların şiddetinden bıktı.
Çareyi batı kentlerine göç etmekte buluyorlar.
Hendek ihanetinden bu yana batıya göç edenlerin sayısının bir milyonu aştığı konuşuluyor.
Muhalefet partisi liderlerinin zorla yargıç karşısına çıkarılmasını siyasi operasyon olarak değerlendirenler çıkacaktır.
Ancak unutulmamalı ki, seçilmiş hiç bir isme Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Türk Ceza Kanunu suç işleme hakkı vermemektedir.
İşte bu yüzden, sıradan suçlular gibi onlar da kafalarına basılarak polis otosuna bindirildiler ve paşa paşa ifadeye getirildiler.
Hesap verdiler.
Belli ki, yargıçlar sabit suç tespit ettiler ve bir kısmını tutukladılar.
Bölücülerin hamisi Avrupa ülkeleri ayağa kalktı.
Kalksanız ne yazar?
AB tam üyelik müzakereleri durdurulabilirmiş.
Zaten almaya niyetiniz yok ki?
50 yıldır kapıda tutuyor, Türk vatandaşlarına vize muafiyeti bile sağlamıyorsunuz.
Türkiye artık bölücülerin kökünü kazımak için AB’nin ve ABD’nin çıkışlarına kulak asamamalı.
Bildiğinden de asla şaşmamalı.