Ülkemizin üniter yapısını hedef alan ve topraklarımızın sözde, bir kısmını koparıp, başka bir adla yeni bir ülke kurma hayalindeki bölücü terör örgütünün sürdürdüğü silahlı çatışma dönemiyle artık netice alınamayacağı görüldü.
40 yıla yakındır Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki yerleşimlerimizde güvenlik güçlerimizle çatışan, sıkıştığında komşu ülke topraklarına kaçan bölücü örgüte Türk Silahlı Kuvvetleri gelişmiş teknolojilerle darbe üstüne darbe indirdi. Teröristler ülke içinde eylem yapamaz ve inlerinden başlarını çıkaramaz hale geldiler. Sınırlarımızın dışında da yine TSK’nın MİT’in takibinde gerçekleşen başarılı operasyonlarda büyük kayıplar verdiler.
Tam da bu dönemde, terörsüz bir Türkiye hedefiyle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz aylardaki sürpriz çıkışı, ülke gündemine bomba gibi düşmüştü.
Bölücübaşına, ‘Örgütünü lağvet’ diyen Bahçeli’nin bu çıkışı Türkiye’de de farklı yansımalara yol açtı. Ancak, gelinen noktada görülüyor ki, Bahçeli’nin büyük devlet adamlığıyla ülkemizi terörden arındırmaya dönük yaptığı o çıkış karşılık buldu.
Vatanımızın bölünmez bütünlüğü için gencecik yaşta canlarını veren ve bu uğurda şehit düşen güvenlik güçlerimizin ve devlet memurlarımızın kemiklerini sızlatmayacak, ailelerini incitmeyecek bir çözüm beklentisi vardı.
DEM heyetinin dün İmralı’da Bölücübaşı ile yaptığı üçüncü ve son görüşmenin ardından beklenen o açıklama İstanbul’da yapıldı.
Bölücübaşı’nın, tüm gruplara silahları bırakma ve örgütü lağvetme çağrısı DEM heyeti tarafından okundu.
Çağrının bundan sonra nasıl bir yansıması olur bekleyip göreceğiz.
Ancak, çatışmanın sonlandığı, kardeşliğin öne çıkacağı, ülke topraklarının bir bütün olarak korunduğu, siyaset zemininin kullanılacağı döneme girilmiş oldu.
Bölücü terörle mücadeleye büyük kaynaklar ayırmak zorunda kalan ülkemiz, sağlanan bu bahar ortamıyla artık o finansı kalkınma ve ülkenin refahı yönünde kullanacaktır.
Umarız, kalıcı olur. Umarız, silahla bir yere varılamayacağı da bölücü örgüt mensuplarınca anlaşılmıştır.
Terörsüz Türkiye’nin, bölgesinde ve dünyada daha hızlı büyüyüp gelişeceği, insanının daha rahat bir yaşam süreceğini düşünüyoruz.
Diliyoruz, yıllardır maşa olarak bölücü örgütü kullananlar, Türkiye’nin büyümesinden, gelişmesinden, büyük bir güce dönüşmesinden rahatsız olanlar, bunun yerini ikame edecek başka bir belayı başımıza musallat etmezler.
Devlet Bey’in çağrısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlığı ve muhalefet parti liderlerinin pozitif yaklaşımıyla başlayan sürecin ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bu vesileyle ülke tarihinde önemli bir yere oturmuş oldu.
Yıllarca ülkemizi kana, gözyaşına boğan bölücü örgüt de böylece tarihin çöplüğüne atılmış olacak.
Demiryolualtı heyecan verici bir dönüşüm olur
Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in önceki gün yaptığı basın toplantısını izleyemedik ama kentsel dönüşüm ve dirençli kentlere dönük açıklamaların önemsediğimizi vurgulamak isteriz.
Her ne kadar, seçim sonrası önceki dönemin başlattığı kimi kentsel dönüşüm projeleri askıya alınmış ve durdurulmuş olsa da, sadece Demiryolualtındaki 9 mahalleyi kapsayan büyük dönüşümün dillendirilmesi bile Bursa için büyük bir kazanımdır.
Hangi yöntem ve finansla çözülecek bilmiyoruz ama Demiryolualtında bunun başarılması Bursa’yı ve on binlerce insanımızı depremlere karşı da güvenli hale getirecektir. Gaziakdemir’de başlama aşamasındayken yerel seçim sonrası siyasi mülahazalarla durdurulan ve hak sahipleri açısından zaman kaybına neden olan kentsel dönüşüm projesi de bu vesileyle hızlanacaktır.
Bursa’nın köklü semtlerindeki hemşerilerimizin riskli binalardan da kurtulmuş olacaklardır. Kalan dört yıllık süreçte ne kadarı başarılabilir, öngöremiyoruz.
Bunu ortaya atılacak çözüm modelleri belirleyecektir.
Konuşmanın değil, eyleme geçildiğinin görüleceği bir kentsel dönüşüm girişimi, Demiryolualtındaki hemşerilerimizde de büyük bir heyecana yol açar. Fakat, bu formül asla bölge insanını yıllardır oturduğu yerinden, yurdundan da etmemeli. Geçmişte ortaya atılan o formüllerin tutmadığı ortadadır.
Mağduriyetlerin ne kadarı giderilebildi?
Bugün 28 Şubat. Bundan 28 yıl önce Türkiye postmodern bir darbe ile karşı karşıya idi. Demokratik yollarla işbaşına gelmiş hükümeti ortadan kaldırmaya dönük askeri ve bürokratik vesayetin, rektörlerin, bunlara çanak tutan kimi STK’ların da desteğiyle mütedeyyin kesime dönük büyük bir cadı avı başlatıldı.
İnancıdan dolayı ötekileştirilen, başörtüsü taktıkları için vatandaşlık hakları kısıtlanan, anayasaya aykırı biçimde üniversitelerden, memuriyetten çıkarılan on binlerce insan mağdur edildi. Sermaye renklendirilerek, sözde yeşil olanlar rejim karşıtı gösterildi.
Gelinen noktada, ülkemizin vatandaşlarının bir bölümünün kaybettiği o kazanımlar, 2002 sonrası işbaşına gelen AK Parti hükümetlerince düzenlenen ve Parlamento tarafından çıkarılan yasalarla geri getirildi.
Fakat, halen de 28 Şubat mağduru binlerce insanın olduğunu düşünüyoruz.
O haklar daha fazla geciktirilmemeli.