Olay Gazetesi Bursa

Tolon Fabrikası’na ‘müze’ önerisi geldi

Önceki gün bu sütunlardan, Türkiye‘nin ilk çamaşır makinesı fabrikası olarak bilinen Sıcaksu‘daki Tolon Fabrikası‘nın sivil mimarlık örneği yapı statüsünün kaldırılma girişimlerinden bahsetmiştik. Sıcaksu Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında yıkımların sürdüğü bölgede Tolon Fabrikası’nın akıbetinin merak konusu olduğunu vurgulamıştık. O yazımız üzerine dün Bursa’nın eski politikacılardından Fatoş Öztürk aradı. Tolon Fabrikası’nı yapan kişinin kendi babası Ahmet Şükrü Ercan […]

Önceki gün bu sütunlardan, Türkiye‘nin ilk çamaşır makinesı fabrikası olarak bilinen Sıcaksu‘daki Tolon Fabrikası‘nın sivil mimarlık örneği yapı statüsünün kaldırılma girişimlerinden bahsetmiştik.

Sıcaksu Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında yıkımların sürdüğü bölgede Tolon Fabrikası’nın akıbetinin merak konusu olduğunu vurgulamıştık.

O yazımız üzerine dün Bursa’nın eski politikacılardından Fatoş Öztürk aradı.

Tolon Fabrikası’nı yapan kişinin kendi babası Ahmet Şükrü Ercan olduğunu söyledi.

“Orası benim çoçukluğumun fabrikasıdır. 1957-58 yıllarında o inşaatı Kamil Tolon adına mimarisini, çizimini inşaatını babam yaptı. Babamın fahri mimarlık diploması vardı ama imza atma yetkisi yoktu, fakat iyi bir mimardı. Abim de inşaat mühendisi ama o zaman öğrenciydi. Babam çok iftiharla anlatırdı. Çok enteresan bir merdiven yapmış. 2 bin metrekare kapalı alan olan fabrikayı hiç sütun yapmadan inşa etmiş. Merdiveni çok ilgi çekiyor, desteksiz bir merdiveni var.”

Metruk yapının bunun dışında çok tarihi bir özelliği olmadığını ancak korunması gerektiğinin altını çizen Öztürk şöyle devam etti:

“Burası 50-60 yıllık bina. Benim babamın yaptığı binalarda statik hata olması mümkün değil. Merdivenin ve binanın kuruluşu çok enterasan olduğu için Uludağ Üniversitesi’nden Yavuz Taneli hoca buraya mimarlık ve inşaat mühendisliği öğrencilerini gezdirdiğinden bahsetti. Babamın çok enterasan inşaatları var Bursa’da. Yapımını üstlendiği yollar, köprüler binalar var. Yavuz Hoca’ya ‘Tolon’u babam yaptı’ deyince gözlerini açtı, ‘biz oraya öğrenci götürüyoruz’ dedi.”

Fatoş Öztürk, babasının statik bilgisini şöyle bir örnekle de teyit etti:

“Yıllar önce Heykel önünde Türk Ticaret Bankası’nın bulunduğu iş hanı vardı. O bina yıkılma tehlikesi yaşadı. Mühendisler toplandı. Babamı çağırdılar. Babam inşaat mühendisi değil. Başka bir matematiği vardı. ‘Sakın bunu yıkmayın. Bunda hiç bir sıkıntı yok. Sadece sütunlara beton atılırken araya talaş karışmış. Talaş önemini kaybedince oradan çatlatmış. Yıkılacak bir bina değil’ demiş. Dediğinin üstünden neredeyse 50 sene geçmiş. Bina halen ayakta.”

 

Pisa’yı düzeltme teklifi

 

Ahmet Şükrü Ercan’ın bir hikayesini daha öğrendik. Babasının teknik bir insan olmamasına rağmen dolu bir donanıma sahip olduğuna dikkat çeken Öztürk ilginç bir olay daha anlattı.

“Babam İtalya’nın Pisa kentindeki ünlü eğik kuleyi nasıl düzeltebileceği üzerinde de çalışmıştı. Bu bilimsel bir açıklama değil ama iyi hatırlıyorum. ‘Pisa Kulesi’ni kelepçeye alacağım. Bana izin versinler tam tersi tarafında büyük kuyu açarak o kelepçeden milim milim ağırlığı öbür tarafa çekerek Pisa Kulesi’ni düzeltirim’ diye iddiada bulunmuştu. Sonradan Pisa’yı babamın dediği gibi o tarzda düzeltmek için harekete geçtiler. Fakat yamukluğu ayrı bir özellik diye bundan vazgeçtiler.”

Öztürk, Tolon Fabrikası’nın kent tarihi açısından korunması gereken yapılardan olduğunu da hatırlatarak şöyle bir öneride bulundu:

“Ama inşallah bu fabrikayı müze yaparlar. Benim babam bir daha hayata gelmeyecek ve o bina bir daha yapılmayacak. Ben sadece babamın bana çocukluğumda anlattıklarını söylüyorum. Malcılar’ın yıkılıp, onun kaldığını görünce çok sevindim. İnşallah müze yaparlar.”

 

Uludağ’ın tapusu kimin?

 

Fatoş Hanım’la konuşurken laf lafı açtı. Meğer kendileri Bursa’nın eski, köklü ailelerindenmiş. Bugün bir semte adını veren su kaynağının kendi çiftliklerinden çıktığını da iddia ediyor.

Babasının üç şartla suyu bugünkü firmaya verildiğini, hatta

40 Pınarlar olarak bilinen kaynağının da Bursalılara kendi dedeleri tarafından hibe edildiğini ileri sürüyor.

Öztürk’ün bir iddiası daha var.

“Uludağ gibi değerin sahibiydik” diyen Öztürk, Uludağ’ın tapusunun da kendi ataları üzerine olduğunu, ancak ormanların 1947’de devletleşmesiyle birlikte ellerinden gittiğini, bu konuda ailecek devletle davalık olduklarını hatırlatıyor.

Tolon Fabrikası’nı inşa eden Ercan da dedesi adına yaptırdığı caminin çatısından düşerek yaşamını yitirmiş. Camiyi daha sonra eşi tamamlamış.