Çalıştığım dil merkezi Çağdil’de 2000 yılı yaz kurslarında yedisi kız, altısı erkek on üç kişilik grupta üniversite öğrencileri ile elektrik dağıtımı yapan TEİAŞ’dan da üç mühendis vardı. Intermediate (orta) seviyedeki grup oldukça canlı ve ilgiliydi. Mühendislerden biri gözlüklü, esmer, pos bıyıklı, uzun boylu ve arkaya taralı gür saçlarına aklar düşmüş kırk yaşlarında biriydi. Sık sık söz alarak konuşmaya çalışır ama hatırlamakta zorluk çektiği bazı kelimeler nedeniyle tıkanınca konuşmasını tamamlayamaz, öyle olunca da içinden sanki kendi kendisine kızıp “Ah bellek ah, gördün mü yaptığını, yine beni yarı yolda bıraktın, sana göstereceğim!” der gibi bakardı. Grupta seviye olarak ondan daha iyi birkaç kişi vardı ama onun arkada kalmayı kabul etmeyeceğini sezmiştim. Nitekim bu sezgim ilerleyen haftalarda doğrulanmış ve sınavlarda en yüksek notu alan iki öğrenciden biri olmuştu. Dikkatimi çeken bir başka özelliği de yüzünden uyku akıyormuşcasına bakmasıydı. İkinci hafta bu gözlemimi dile getirdiğimde: “Bende on dokuz yıldan beri uykusuzluk sorunu var. Üniversitedeyken sık sık sağ sol kavgaları olur, yurtlar basılır, geceleri rahat uyuyamazdık. Uyku sorunum o zaman başladı. O yıllardan bu güne bir gecede uyuduğum en uzun süre üç saati geçmemiştir. Geceleyin en az beş-altı kez kalkar, evde dolanır dururum. Gündüzleri iş yerinde hep bilgisayarın başındayım. O zaman uykum geliyor ama dairede nasıl uyursun? Çok doktora gittim, ilaç kullanıyorum ama bir sonuç alamadım henüz” diye anlatmıştı… Bunları duymak birçok kursiyeri olduğu gibi beni de az şaşırtmamıştı. Uyku sorunu olmasa performansının daha da iyi olacağı kesindi…
Haftalar ilerledikçe onunla aynı dalgadan yayın yaptığımızı, frekanslarımızın tuttuğunu fark ettim. Kitapta tartışma konusu olacak okuma parçaları az değildi. Örneğin kız- erkek ilişkileri, gençlik aşkları konulu bir parçayı işlerken: “Gençliğimi iyi yaşayamadım. Çalışkanlığım bu konuda önüme sanki bir set çekti. Üniversitede hiç kalmadım, okulu yirmi bir yaşımda bitirdim. Askerliğimi yapıp geldiğimde yirmi üç yaşındaydım. Keşke okulda bir iki yıl kalsaydım!” demesi dün gibi aklımda. Titizdi, farklı fikirler seslendirmeyi seviyordu. Kendi çapında bir karizmaya sahipti. Her ders mutlaka kendini farkettirecek birşey söyler veya yapardı, ki bunlar asla yapay ve gösterişe dönük olmadığından hep ilgi çekerdi…
Bir derste “Lisedeyken amuda merdivenlerden inerdim, sandalyede amudayken sandalyeyi yürütürdüm. Bir gün arkadaşlara nasıl amuda yürüdüğümü göstereceğim!” demişti. Daha sonraki haftalarda bir ders arası sınıfta fotoğraf çektirirken üniversite öğrencisi Can “Abi, amuda kalkıp yürüsene!” dedi. Bunda bir yerde onun sözlerinin doğruluğunu test etmek isteği de var gibiydi. Herkes “Yav şimdi bu kıyafetle bu küçük sınıfta amuda mı yürünür?” diye düşünürken o daha söz Can’ın ağzından çıkar çıkmaz amuda kalktı, kapıdan pencereye kadar yürüdü, sonra gerisin geri geldi ve bunları yaparken hiç zorlanmadı, karşılığında da coşkulu bir alkış aldı…
2000 Eylül sonunda kursumuz bitti. Ekim ayında bir gün onu TEİAŞ’daki odasında ziyaret ettim. Gerçekten de bilgisayarın karşısında uykulu bir hali vardı ve bıraksalar uyuyacak gibiydi. Ayrılırken dışarıda bana kendi yetiştirdiği bir saksı çiçeğini hediye ettiğinde: “Senin ilgi alanın bayağı geniş. Var mı zulada başka bilmediğimiz ilgiler, hobiler?” diye sordum. “Var ama her şey sınıfta anlatılmıyor tabii ki. Sınıfta cıvıma eğilimi taşıyan bir iki kişi vardı, onları da anlatsam ‘Amma da övünmeye, hava atmaya meraklı bu!’ diye beni tiye almaya kalkarlardı. Ama şimdi anlatabilirim. En yetenekli olduğum alan aslında müziktir. Mühendis olmasaydım ya müzisyen ya da spor yazarı olurdum. Türk sanat müziği, halk müziği, pop müzik ve pop caz dinlerim. Evde yabancı müzik üzerine yüz civarında plak koleksiyonum var. Türk sanat müziğinde çok şarkıyı ezbere bilirim. Sesim fena değildir, dahası kulağım müthiştir. Akordeon ve blok flütü gayet iyi çalarım” diye anlattı. “Bitti mi?” “Hayır, bilmediğiniz bir başka hobim de akvaryum. Dört akvaryumum, beş yüz civarında balığım ve yüz kök civarında akvaryum bitkim var. Bursa’nın en iyi akvaryumcularına bitki satıyorum. Az bulunan değerli bitkiler oldukları için akvaryumcular benim yolumu gözlerler.” “Bak hele. Senin yanında kendimi hobi yoksunu biri gibi görmeye başladım şimdi. Nerdeyse komplekse kapılacağım” dedim…
Onunla beş yıl sonra, yani 2005’te bir gün Merinos tren istasyonunda karşılaştım. Adıyla hitap edince “Hocam, bunca yıl sonra beni ismimle nasıl hatırladınız?” diye şaşırdı. “Öğretmenler pırıltılı öğrencilerini aradan yirmi yıl da otuz yıl da geçse unutmazlar ki. Uyku sorunun vardı, ne oldu?” diye sordum. “Yeni bir tedavi yöntemine geçtik, sorun devam ediyor” dedi. 2007 yılının kışında TEİAŞ’dan başka bir grupla kursa başladığımda aklıma hemen o geldi. Onu tanıyıp tanımadıklarını sordum: “Tabii ki tanıyoruz, beraberiz onunla, devam ediyor” dediler. Çok cana yakın kişilerdi kursa gelenler. Birçok derste ondan bahsettik. Selam götürdüler, selam getirdiler. Bir derste iş arkadaşı Kemal Özcan: “Çok sevdiği bir İran kedisi vardı, dördüncü kattan düşüp öldü. Ölü kediyi kalp masajı ile hayata döndürmek istedi ama olmadı. O yüzden bir ay kendine gelemedi, o kadar üzüldü. Kedi ve köpekleri çok seviyor,” dedi. Onun hayvan da beslediğinden haberim yoktu…
2008’in Nisan ayında bir gün TEİAŞ’da yemeğe davet edildiğimde onu tekrar görme fırsatım oldu. Son derece şıktı. Saçları iyiden iyiye ağarmıştı ama eskisinden daha sportmen bir hali vardı. Yine uykusunu sordum: “Problem devam ediyor ama biraz daha iyiye giden bir duruma ulaştık gibi. Gittiğim psikiatrist ‘Senin beynin gece ile gündüzü karıştırıyor. Bunu düzeltmemiz lazım!’ dedi. Emekliliğim de geldi ama çalışmaya devam edeceğim” dedi. O sıralar kitaplar ve okuma üzerine on beş sayfalık bir yazı yazmış ve bunu birçok kişiye göndermiştim. Şunu net bir şekilde görmüştüm ki o yazıyı en iyi içselleştiren ve ondan bir yol haritası çıkaran o olmuştu… Çağdil’de çalıştığım yıllar içinde belleğimde yer eden en renkli kursiyerlerden biri “o” idi, yani Erkan Gezmen. O bence bir roman veya film kahramanı olmayı hakeden biri…