Olay Gazetesi Bursa

Sahnenin arkasındakiler

Yazılı ve görsel medya ile sosyal medyada belli şarkıcılar, sanatçılar, oyuncular, sporcular ve başka alanlardan bazıları sahnenin ön tarafındadır, sahneye onlar hakimdir. Bunların kimisi sahnenin önünde olmayı haketmişken, kimisi için aynı şey söylenemez. Özellikle ulusal ölçekte bu böyledir. Bir de sahnenin arkasında olanlar vardır. Yerel ölçekte bir ün sahibidir onlar, kimisi iyi yönleriyle kimisi de […]

Yazılı ve görsel medya ile sosyal medyada belli şarkıcılar, sanatçılar, oyuncular, sporcular ve başka alanlardan bazıları sahnenin ön tarafındadır, sahneye onlar hakimdir. Bunların kimisi sahnenin önünde olmayı haketmişken, kimisi için aynı şey söylenemez. Özellikle ulusal ölçekte bu böyledir. Bir de sahnenin arkasında olanlar vardır. Yerel ölçekte bir ün sahibidir onlar, kimisi iyi yönleriyle kimisi de pek iyi olmayan yönleriyle adlarından söz ettirirler. Keşfedilmedikçe yerel ölçekten ulusal ölçeğe geçiş yapamazlar. Aşağıdaki satırlarda sahnenin arkasındaki birinden bahsedeceğim:

Hayrabolu’da yaşayan bir öğrencimle otuz dört yıl sonra haberleşmeye başladığımızda yıl 2014 idi. Orada iletişimde olduğum öğrenciler vardı ama o onlar arasında değildi. Teknolojideki ilerleme sayesinde iletişim kurduğumuzda ilk dikkatimi çeken düzgün anlatımıydı. Muhasebeci olarak çalıştığı şirketten emekli olduktan sonra Halk Eğitim’in kurslarında usta öğretici olarak çalışmaya başladığını, kadın ve kızlara üç boyutlu şekillendirme, dekoratif ahşap süsleme ve takı tasarımı gibi konularda kurslar verdiğini, derslerde ortaya çıkan sıcak iletişim ortamında kursiyerlerin içlerindeki gizli yeteneklerini hatta sorunlarını açığa vurduklarını, psiko terapi özelliği de taşıyan derslerin kendisi kadar kursiyerlerin de hoşuna gittiğini sonuçta her yeni dönem daha çok sayıda kursiyerin gelmeye başladığını, hepsine yanıt veremediği dönemlerin birinde bir kursiyerin “Bir kopyanız olsaydı da sizinle daha çok zaman geçirebilseydik!” dediğini anlatıyordu…

Öğrencim okumayı çok seviyor, okuduklarını da çok iyi anlıyordu, resmen kitapların röntgenini çekiyordu hatta şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, çevremde okuduklarını onun kadar iyi anlayan çok kişi yoktu. Okudukları hakkında yaptığı özetler de dikkate değerdi. Yapacak fazla bir şeyin, gidecek fazla bir yerin olmadığı küçük Hayrabolu’da daha sonra kadınlar için okuma grubu oluşturdu. Bu yolla birçok kadın kitap sevdalısı haline geldi…

Kalın kalın kitaplar onu yıldırmıyor, yeni yazarlar keşfederken kendi yazı gücü de yükseliyordu. Değişik huy, konuşma ve davranışlara sahip kursiyerlerini çeşitli yönleriyle anlattığı iletilerinde sergilediği işlek, pırıltılı üslup bu yükselişi kanıtlıyordu. Bazıları on sayfayı geçen yazıları özgün benzetmeler, derinlik taşıyan ruhsal betimlemelerle doluydu. Tüm yazılarını sevdim ama bir iki yazısı ruhsal çözümlemeleriyle resmen bir “yazar esintisi” taşıyordu. “Bu yazı yeteneğiyle öğrencim gelecekte tanınır bir yazar olacak, okurlar onun adını sık telaffuz edecek!” diye düşünmekten kendimi alamadığım zamanlar oldu. Yürüyerek değil de sanki koşarak ilerliyordu…

Sonradan farkettim ki, konuşması da ses tonu ve coşkusuyla yazıları kadar etkileyiciydi. Oysa ki hem yazıda hem konuşmada iyi olanlar azdır. Çoğunlukla iyi yazanlar yazdıkları kadar iyi konuşamazlar ya da iyi konuşanlar yazıda o kadar iyi değillerdir. Örneğin dünyada kitapları en çok satan yazarlardan biri olan Agatha Christie için en zor şeylerden biri topluluk karşısında konuşmakmış, yani iyi konuşamazmış…

İletişimimiz aylar, yıllar geçtikçe hiç tavsamadı. Kasım 2015’de Hayrabolu’dan bir grup arkadaşıyla Bursa’ya gezi yapmışlardı, o zaman Ulucami yanındaki bir çay bahçesinde oturmuş, iki saat sohbet etmiştik. En son üniversite sınıf arkadaşlarımızla 2024 Ekim sonunda Samsun’da yaptığımız on beşinci toplantıya bir sürpriz yaparcasına o da katıldı. O üç günlük toplantı boyunca sınıf arkadaşlarım da onun ne denli parlak biri olduğunu teslim ettiler…

2024 yaz başında Tekirdağ’a taşınan öğrencim Pervin Tuna’ya telefonda “Hayrabolu senden çok istifade etti, orada bir fenomendin, şimdi sıra Tekirdağ’da!” dediğimde gülmüş, “Göreceğiz, kısmet” demişti. Sahnenin arkasındakilerden biri olan öğrencim bir gün sahnenin önüne geçerse kimse şaşırmasın…