Olay Gazetesi Bursa

Dede ve torun

Genç adam yeşil beyazlı kulübün kapısından içeriye girdiğinde, takvimler 1964 yılının temmuz ayını gösteriyordu. Doğduğu kentte futbola başlamış, ünü kısa sürede yayılmıştı. Yeni kurulan ve 1.Lig mücadelesi veren komşu kentin kulübü, kendisine teklif götürdüğünde hiç düşünmeden evet dedi. Transfer ücreti, pazarlık konusu bile edilmemişti. Kısa sürede takımı ve arkadaşlarına uyum sağladı. Deli dolu bir futbolcuydu… […]

Genç adam yeşil beyazlı kulübün kapısından içeriye girdiğinde, takvimler 1964 yılının temmuz ayını gösteriyordu.
Doğduğu kentte futbola başlamış, ünü kısa sürede yayılmıştı.
Yeni kurulan ve 1.Lig mücadelesi veren komşu kentin kulübü, kendisine teklif götürdüğünde hiç düşünmeden evet dedi. Transfer ücreti, pazarlık konusu bile edilmemişti.
Kısa sürede takımı ve arkadaşlarına uyum sağladı.
Deli dolu bir futbolcuydu… Gözünü budaktan sakınmazdı… Golcüydü…
İlk sezonda sadece 6 maçta forma giymesine karşın, 2 gole imza attı… Takımının şampiyonluk savaşı, bundan sonraki 2 sezonda da sürdü. Bu arada onlarca gol yaptı.
Takımı ile birlikte artık 1.Lig futbolcusuydu.
Türkiye 1.Ligi`ndeki ilk sezonunun ikinci yarısı yeni başlamıştı. İç sahadaki maçta rakip Ankara`nınŞekerspor`uydu…
Bir gol pozisyonunda savunma oyucusuyla çarpışan acar golcümüzün çenesi kırılıyordu. Uzun süre sıvı gıdalarla beslendi. Futbol yaşamında, onu takımıyla yol ayrımına kadar götürdü bu sakatlık…
Buna karşın taraftar onu, golcü, fedakar ve cesur olarak bağrına bastı ve unutmadı.
Aradan çok uzun yıllar geçti.
İki oğlu büyüdü ve kendisi gibi futbolcu oldu. Biri çok ünlendi. Şampiyon bir ekip ile A Milli Takım`ın formasını yıllarca başarıyla taşıdı.
Sonra da, babasının 1.Lig`le tanıştığı kulüpte, teknik direktör yardımcılığı görevinde bulundu.
Yıllar yılları kovaladı… Sıra, ünlü futbolcunun oğluna, yani acar golcünün torununa gelmişti. Bir dostunun bir tek sözü ile düşünmeden, torununu, çene kemiğini kıracak kadar sevdiği eski kulübünün kucağına bıraktı.
Sonra ne mi oldu?
Final o kadar mutlu olmadı! Fedakar dedenin torunu, sesini yükseltip, arkadaşları gibi profesyonelliğin gereğini, o dede yadigarı kulübünden istedi.
Bu istek, kulüp yönetimi ile uyuşmadı… Ve sürgüne gönderildi.
Senaryo gibi bir gerçek var karşımızda.
Plato Bursaspor Kulübü…
Dede rolünde “Köylü” lakaplı Mustafa Altıntaş, oğulu oynayan Galatasaraylı “Rambo” Yusuf Altıntaş, haşarı torun da Bursasporlu Mustafa Batuhan Altıntaş.
Futbol mu, futbolculuk mu, istekler mi, yoksa kulüp yöneticiliği mi değişti?
Ben karar veremedim… Yorumu size bırakıyorum.
 
 
Futbol Lisesi geliyor
Geçtiğimiz hafta içinde Milli Eğitim Bakanlığı ile Türkiye Futbol Federasyonu arasında çok önemli bir protokol imzalandı. Protokolle hayata geçirilecek projenin adı Futbol Lisesi…
Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim bu okuldaki öğrencilerin hem iyi bir futbol eğitimi, hem de iyi bir akademik eğitimi alacağını belirterek, “ülkemizde akademik eğitim ile spor arasında bir tercih yapmak zorunda kalan gençlerin önünde yeni bir yol açıldı, bu sene yapılacak pilot uygulamanın ardından bu proje tüm ülkeye yayılacak, bu model futbolun dışındaki spor dalları için de iyi bir örnek teşkil edecek”demiş. Yöneticiler veya başkan adayları, yıllardır “Bursaspor Koleji” der dururdu. Şimdi bu proje yasal dayanağa kavuşacak… Sevinmemek elde değil.
 
 
FAUL: Prandelli İtalya, Biliç Hırvatistan, Avcı ve Güneş Türkiye, olmak üzere, milli takımlar eski teknik direktörleri… Bu sezon, hepsi de bir kulübün başında… Fenerbahçe geride kalır mı, onlarda da bir milli takım teknik direktörü var: Fenerbahçe Cumhuriyeti Milli Takım Direktörü Aziz Yıldırım!