Bursa’nın sokaklarında dolaşırken ilk göze çarpan manzara değişmedi: çarşı esnafının mahzun yüzü. Kapısının önüne dizdiği ürünlere “müşteri uğrar mı?” kaygısıyla bakan, dükkanını açarken masrafı kârını geçmiş esnafla karşılaşmamak mümkün değil.
Çarşı ve pazarda ortak ses: “İşler durgun”
Kapalıçarşı’da yıllardır ipek satan bir esnaf, “Eskiden hafta sonu tezgâhın önü dolardı, şimdi günde üç müşteriyle günü kapatıyoruz” diyor. Koza Han’da çay içenlerin sayısı bile azalmış. İnegöl pazarında sebzeci, “Geçen yıl kasa kasa alanlar bu yıl yarım kilo domates alıyor” diye dert yanıyor.
Heykel’den Altıparmak’a kadar uzanan dükkânlarda da aynı tablo var: vitrinler dolu ama müşteri az. Bir zamanlar “çarşı bereketi” denilen kalabalık, bugün sessizliğe bırakmış durumda.
Küçük işletmelerin büyük imtihanı
Setbaşı’ndaki ayakkabı ustası, artan deri ve malzeme fiyatlarına rağmen ayakkabıyı aynı fiyata tamir etmeye çalışıyor. “Müşteri zam duymak istemiyor, zaten ‘tamire bile bütçem yok’ diyor” diye anlatıyor.
Yıldırım’da bir mahalle bakkalı, zincir marketler ve online alışveriş siteleriyle rekabet etmeye çalışıyor. Ama onun farkı, veresiye defterinde yazılı olan komşuluk bağı. “İki ekmek alıp parasını ay sonunda veren aile var. Bu bağı markette bulamazsınız” diyor.
Vatandaşın cebinden yansıyan tablo
Nilüfer’deki bir markette, elinde küçük bir alışveriş sepetiyle ödemeye gelen bir anne “Üç parça aldım, 200 lira tuttu!” diye şaşkınlığını dile getiriyor. Kasapta ise artık birçok ailenin gram hesabıyla et aldığı görülüyor. Rakamlar büyüyor, paketler küçülüyor; vatandaşın alım gücü her adımda biraz daha eriyor.
Çocuklarına mont almak için mağazaya giren bir baba, fiyat etiketini görünce “bir dahaki ay bakalım” diyerek eli boş çıkıyor. Bu kareler, daralan ekonominin vatandaşa nasıl dokunduğunu net şekilde gösteriyor.
Çözüm arayışı
Esnaf odaları uzun süredir krediye erişim kolaylığı ve vergi yükünün hafifletilmesini talep ediyor. Ancak çoğu işletmeci, “Bankaya girmek bile zorlaştı” diye yakınıyor. Belediyelerin düzenlediği üretici pazarları bir nebze nefes aldırsa da bu destekler sürdürülebilir değil.
Asıl mesele, küçük işletmeleri ayakta tutmak. Çünkü onlar sadece ticari birer kurum değil; mahallenin güvenliği, sosyalliği ve kimliğinin taşıyıcısı. Bursa’nın çarşısı canlıysa, ruhu da canlıdır.
Çarşısı kapanan şehir, ruhunu kaybeder
Ekonomideki daralma elbet aşılır. Ama küçük esnafı kaybedersek, geri dönüşü olmaz. Bursa’nın kimliği, çarşısının kalabalığı ve pazarının bereketiyle var. O yüzden şehrin geleceğini konuşurken, çarşıdaki tezgâhın ışığını söndürmemek hepimizin sorumluluğu.