Olay Gazetesi Bursa

Cumhuriyet mi, geriye dönüş mü?

Adaletin siyasallaştığı, ekonominin sarsıldığı bir dönemde toplumun önünde kritik bir tercih var: Demokrasiye sıkı sıkıya sarılmak mı, yoksa yüz yıl geriye gitmek mi? Hukukun en temel görevi, adaletin terazisini dengede tutmaktır. Ancak terazinin şaştığı, yargının siyasallaştığı noktada toplumun adalete olan güveni derinden sarsılır. Hukukun, iktidarın ya da belli grupların çıkarlarına göre şekillendiği bir düzende kaybeden […]

Adaletin siyasallaştığı, ekonominin sarsıldığı bir dönemde toplumun önünde kritik bir tercih var: Demokrasiye sıkı sıkıya sarılmak mı, yoksa yüz yıl geriye gitmek mi?

Hukukun en temel görevi, adaletin terazisini dengede tutmaktır. Ancak terazinin şaştığı, yargının siyasallaştığı noktada toplumun adalete olan güveni derinden sarsılır. Hukukun, iktidarın ya da belli grupların çıkarlarına göre şekillendiği bir düzende kaybeden sadece muhalefet değil; adliye koridorlarında hak arayan tüm vatandaşlardır. İşçisinden köylüsüne, esnafından sanayicisine, öğrencisinden yatırımcısına kadar toplumun her kesimi bu güvensizlikten payına düşeni alır.

Adaletin olmadığı yerde güven olmaz. Güvenin olmadığı yerde de ne huzur ne de istikrar olur. Ekonomi kırılganlaşır; ticaret yavaşlar, üretim düşer. Döviz yükselir, borsa geriler, yabancı yatırımcı gelmek istemez. Doğrudan yatırımların durmasıyla işsizlik artar, enflasyon tırmanır. Bugün 15 milyondan fazla emekli, ortalama 16 bin 200 TL gibi açlık sınırının çok altında bir gelirle yaşam savaşı veriyor. Çalışanların geliri enflasyon karşısında eriyor. Öğrenciler ise okullarına huzurla gitmek yerine gelecek endişesi taşıyor. Ekonomik çöküş aileleri sarsıyor, boşanma davaları artıyor, gazetelerin üçüncü sayfalarında borçlarını ödeyemediği için canına kıyan vatandaşların dramlarını okumaya devam ediyoruz.

Siyaset kurumu ise sorunlara çözüm üretmekten uzaklaşıyor. Yetkiler var ama sorumluluk yok. Ülkede yaşanan olumsuzlukların ardından kimse istifa etmiyor, güç çoğu zaman haklılığın önüne geçiyor. Oysa sürdürülebilir olan, toplumun siyasetten beklentisi çok nettir: Herkesin kanun karşısında eşit yurttaş olması ve ülke kaynaklarının adil bir şekilde paylaşılması.

Bundan yüz yıl önce, imkânsızlıklar içinde bir kurtuluş savaşı veren, cumhuriyeti kurarak bu toprakları işgalden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk, çağının çok ötesinde bir vizyonla devrimler yaptı. Saltanat kaldırıldı, kadınlara seçme ve seçilme hakkını verildi, eğitimde birlik sağlandı, medeni kanunu kabul edildi. Genç Cumhuriyet’i kısa sürede muasır medeniyetler seviyesine taşıyacak sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal bir devrimin temelleri atıldı.

Bugün ise yüz yıl önce atılan bu temelleri görmezden gelip ülkeyi otokrasiye sürüklemek isteyen bir anlayışla karşı karşıyayız. Ancak unutulmamalıdır ki; bu toplum, yüz yıl geriye gitmeyi kabul etmez. Cumhuriyet, seçimle gelenin seçimle gittiği bir sistemdir ve kurtuluş, demokrasiye, hukuka ve eşit yurttaşlık haklarına sıkı sıkıya sarılmaktan geçer.