82. vilayet polemiği damgasını vurdu geçen hafta ülke gündemine.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan seçimlerin sonuçlarına MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den itiraz geldi.
KKTC’deki seçimleri sol koalisyon açık bir farkla kazandı.
Seçimlerde katılımın düşük olduğunu öne süren Bahçeli, “Kıbrıs Türklüğünün kaderi bu katılımla temsil edilmeyecek durumdadır. Seçim sonucu seçim kurulu tarafından açıklanmış olsa dahi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilmeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır” dedi.
Belki hatırlarsınız, bu 82 numaralı plaka kodunu epey önce, Suriye ile ilgili yaşanan gelişmeler üzerine, Halep’e verelim denmişti.
Daha önceki yazılarımda belirtmiştim; Türkiye siyasetçilerinin, ülke sorunlarını anlama ve çözme kabiliyetlerinin olmadığını.
Ülkenin tam bir sorunlar yumağı olmasının nedeni de bu.
Böyle büyük laflar ederken, sanırım geçmişi unutuyor büyük liderler. Kıbrıs’ta bundan önce yapılan seçimlerde katılım, son yapılan seçimlerden daha düşüktü.
O duruma kimse söz etmedi.
Bahçeli’nin bu sözleri, Kıbrıslı Türklerden çok, Türkiye’yi hem içeride hem dışarıda zora sokacak bir durum.
Düşünün bir, Kıbrıs bugün uluslararası hukukun dışında kaldı. Ada adeta bir suç cenneti haline getirildi. Narkotiğin, mafyalaşmanın merkezi haline getirildi. Kara paranın, insan ticaretinin, kumarhanelerin merkezi oldu.
Hatta biraz daha ileri gidersek, Türkiye’deki kirli işlerin organize edildiği bir laboratuvar gibi kullanıldığı bile söylenebilir.
Türkiye doğrudan olmasa bile dolaylı olarak Kıbrıs seçimlerine müdahil oldu. Eski bakanlar Hulusi Akar ve Süleyman Soylu, seçim çalışması yaptılar. Futbolcu Mesut Özil bile oradaydı… Telefonla Cumhurbaşkanı’nı aradı sahadan. Dahası, türkücü Yavuz Bingöl de bu kampanyaya katılmadan edemeyenlerdi…
İşte tüm bunlara Kıbrıslı seçmen, “artık yeter, dur” diyerek, büyük bir farkla Tufan Erhürman’ı Cumhurbaşkanı seçti.
Önceki hafta meclisteki grup konuşmasında Devlet Bahçeli, “Askeri hastaneler yeniden açılmalı” dedi.
İnsanın aklıyla alay eder gibi…
Askeri hastaneleri başka bir iktidar kapatmadı ki…
Bahçeli’nin ortağı olduğu bugünkü iktidar kapattı.
Niye kapattı? sorusuna bir yanıt verilmedi, gerekçe bile söylenmedi.
Geçtiğimiz pazar günü akıllara ziyan bir olay daha yaşandı. Tutuklu Ekrem İmamoğlu, tutuklu danışmanı Necati Özkan ve Tele 1 Televizyonu’nun genel yayın müdürü casusluk suçlamasıyla, tutuklandılar.
İşin tuhafı, casusluk gibi çok ciddi bir olayı, devletin organları (MİT, Dışişleri Bakanlığı, Emniyet) ortaya çıkarmış değil. Bir itirafçının sözleriyle bu karar verildi. İngiltere için bilgi toplamışlar.
İşe bakın ki, pazartesi günü de, İngiltere’nin Başbakanı Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı ile “Eurofighter” uçak alımı için anlaştılar.
Ortadoğu’da çok ciddi olaylar gelişiyor. Haritalar yırtılıp yepyeni haritalar çiziliyor.
Dünya bambaşka yerlere giderken, Türkiye adeta bir çemberin içinde kendi kendisiyle mücadele ederek enerjisini tüketiyor.
Temel değerlerimiz üzerinden milletçe fikir birliğine varılmadığı sürece, hep bir gel-git yaşayacağız.