Leylek Festivali ile geniş kitlelere tanıtılmaya çalışılan Gölyazı, uluslararası bir turizm destinasyonuna dönüşebilir ve Gölyazı için yeni bir dönem başlayabilir…
Bozbey’in bir önerisi var… Hedef, yerel güzelliği uluslararası cazibe merkezine dönüştürmek…
Önceki gün Bursa Büyükşehir Belediye’sinin Haziran ayı genel değerlendirme toplantısı vardı. Başkan Bozbey’in basın mensuplarına yaptığı toplantının sonlarına doğru dikkatimi çeken bir vurgu vardı:
“Gölyazı neden Nesebar gibi olmasın?”
Bu soruyu Başkan Bozbey yöneltti…
Bu sadece bir temenni değil; aslında oldukça gerçekçi de bir hedef. Çünkü Gölyazı’nın buna fazlasıyla potansiyeli var. Uluabat Gölü’nün ortasındaki bu eski balıkçı köyü, tarihiyle, doğasıyla ve her yıl düzenlenen Leylek Festivali ile zaten çok özel bir yer. Ama bugüne kadar hak ettiği ilgiyi tam anlamıyla göremedi. Uluslararası sıçramayı yapamadı.
İşte tam da bu noktada Bozbey’in ortaya koyduğu vizyon netti: “Bursa’nın turizm hedefi artık sadece yerel değil, uluslararası.”
Bu kapsamda, Gölyazı’dan bir ekibin Bulgaristan’daki Nesebar’a gönderilerek oradaki turizm modelinin yerinde incelenmesinin planlandığını öğrendik. Uzun vadede gerçekleşebilir mi? Göreceğiz…
Gölyazı ile Nesebar’ın ciddi benzerlikleri var. Alta iki görseli de bırakacağım…
Nesebar, bir yarımada üzerine kurulu, taş evleri, dar sokakları ve tarihi yapılarıyla ünlü Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısında Burgaz’daki en büyük sahil kentlerinden biri. Gölyazı ise göl ortasında, köprüyle karaya bağlı bir ada. İkisinin de kendine özgü, ama benzer bir ruhu var.
Farkları ise şöyle…
Nesebar, dünyaca tanınıyor; Gölyazı ise hala gizli bir hazine…
Şimdi bu hazineyi parlatma zamanı.
Eğer doğru adımlar atılırsa, Gölyazı da bir gün dünya turizm rehberlerinde yerini alabilir.
Ve biz de bu dönüşümün başlangıcına şahitlik etmiş oluruz.
