Olay Gazetesi Bursa

Başkan pazarda

Belediye başkanlığı koltuğunda uzun yıllar oturmanın yolunun 3 D formülünden geçtiği söylenir. Doğum, düğün, defin… Yani vatandaşa dokunmak, onları dinlemek, dertleriyle dertlenmek ve iyi gününde olduğu kadar, kötü gününde de yanında olup acısını paylaşmak… Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar da yerel yöneticiliğin gereklerini harfiyen yerine getirmeye çalışan belediye başkanlarından. İşte gelenekselleştirdiği pazar ziyaretleri… Veya evlere çat kapı yaptığı […]

Belediye başkanlığı koltuğunda uzun yıllar oturmanın yolunun 3 D formülünden geçtiği söylenir.

Doğum, düğün, defin…

Yani vatandaşa dokunmak, onları dinlemek, dertleriyle dertlenmek ve iyi gününde olduğu kadar, kötü gününde de yanında olup acısını paylaşmak…

Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar da yerel yöneticiliğin gereklerini harfiyen yerine getirmeye çalışan belediye başkanlarından.

İşte gelenekselleştirdiği pazar ziyaretleri…

Veya evlere çat kapı yaptığı ziyaretler…

Önceki gün Dündar’ın Küçükbalıklı’da mahalle gezisini takip ettim.

Önce pazarı gezdik, ardından bir yatalak hastanın bakıldığı eve girdik, son durağımız ise bir taziye eviydi.

Son derece verimli bir gezi oldu.

Önce pazar notlarım…

Koronavirüsü korkusu, Küçükbalıklı pazarına girememiş.

İnsanlar sadece birbirinden lezzetli taze meyve ve sebzelerle ilgileniyorlardı.

Osmangazi Belediyesi, pazarlarda çorba dağıtıyor, kahvaltı masası kurup, esnaf ve halka ikramlarda bulunuyor.

Dündar, tezgahın başına geçerek vatandaşa kendi elleriyle çorba ikram etti.

Ak Parti Osmangazi İlçe Başkanı Ufuk Cömez, Bursa Seyyar Pazarcılar Odası Başkanı Refik Aksu ve belediye büroktalarının da eşlik ettiği pazar gezimizde ilk olarak patlıcan satılan  tezgahtayız.

Patlıcanlar seradan…

Dündar, “Her şeyi mevsiminde yemek lazım. Sen bu patlıcanları bir de yazın gör” diyor.

Ardından şarküteri ürünlerinin satıldığı bir başka esnafa selam veriyoruz.

30’luk yumurta kolisinin fiyatı 15 liraymış.

Yani markete göre hayli hesaplı.

Dündar, “Her sabah yumurta yemek lazım, hiçbir hastalık kalmaz” diyerek, protein zengini bu sağlıklı üründen övgüyle bahsediyor.

Bir sonraki durağımız ise karpuz ve ananas gibi meyvelerin satıldığı  tezgah.

Karpuzlar Yemen’den, ananaslar tropikal adalardan geliyormuş.

Malum, henüz Türkiye’de karpuzun zamanı gelmedi.

Başkan, kendi elleriyle makinesinde soyduğu ananası

bizlere ikram etti.

Son derece lezizdi ki, tadı damağımızda kaldı.

Çorapçı, çocuk giyimcisi derken, pazar turumuzu tamamladık.

Esnaf genel olarak işlerinden memnun olduğunu dile getirirken, bazıları durgunluktan şikayet etti.

Hangi esnafı ziyaret ettiysek, Dündar’dan kapalı pazar yeri istediler.

Ürün güvenliği, hijyeni ve pazarcı esnafının rahatlığı için bu bölgede kapalı pazar yeri şart olmuş.

Dündar’ın pazar ziyaretinden esnaf ve vatandaşlar oldukça memnun kaldılar.

Dündar ise, “Gelenekselleştirdiğimiz pazar ziyaretlerinde hem halkımızla bir araya geliyor, hem esnafımızın sorunlarını dinliyoruz. Pazarlar sağlıklı, taze ve lezzetli ürünlerin satıldığı mekanlardır. Bahar geliyor, havalar ısınıyor. Güzellikler pazar tezgahlarına da gelecek” diyerek, haftada 2 kez düzenledikleri pazar gezilerinin amacını özetledi.

100 yaşında dev çınar

Küçükbalıklı Mahallesi’nde bir evdeyiz bu kez.

90’ına merdiven dayamış yatalak bir nine yaşıyor evde.

Aile Bulgaristan’dan 1978’de göç etmiş.

Yatalak nineye, 40 yıl önce eşini kaybeden gelini ve çocukları bakıyor.

Dündar’ın ziyareti aileye moral verdi.

Ve son olarak bir taziye evindeyiz.

Geçen pazartesi 100 yaşında vefat etmiş Sabri Yaşın.

Sabri Yaşın kim mi?

Oğlu Mehmet Yaşın, babası için, “Elinde her iş gelirdi. Kaynakçı, marangoz, montajçı, bıçakçı, tornacı… Asıl mesleği su sondajcılığıydı. Çalışmayı çok severdi. 100 yaşına kadar atölyesinde çalıştı” diyor.

Sabri Yaşın, son yıllarda yaygın basının da dikkatini çekmiş ve ulusal televizyon kanallarında sürekli haber olmuş.

Mehmet Yaşin, babasıyla ilgili çıkan haberleri izlettirdi bize.

Küçükbalıklı’da Sabri Yaşın’ı tanımıyan yok.

100 yaşında dev bir çınar devrildi desek abartmamış oluruz.

Mekanı cennet olsun.

 

Alo belediye, sokağımızı dezenfekte edin

Koronavirüsü çılgınlığı hız kesmiyor.

İnsanlar  marketlere hücum ediyor, dezenfekte ürünleri kapışıyor, makarnaları stokluyor.

Korku öyle bir boyuta varmış ki, vatandaş belediyeleri arayıp, “Gelin sokağımızı dezenfekte edin” diyormuş.

Hem de ısrarlı bir şekilde.

Belediye personelinden olumsuz yanıt alınca da, bas bas bağırıyorlarmış.

Ne yapacak belediye personeli, gelip sokağı çamaşır suyuyla mı yıkayacak?

Tabii bu işin hayırlı sonucu da oldu.

Temizliğin önemini kavradık!

İş, şirazesinden çıktı

Başından bu yana koronavirüsü korkusunun bir akıl tutulması olduğunu savunuyorum.

Bugüne kadar bu virüsten neredeyse tamamı yaşlı 5 bin kişi ölmüş.

Dünya nüfusu ise 7,5 milyar!

Yani virüsten ölenlerin sayısı, okyanusta bir damla kadar.

Oysa dünyada saatte yaklaşık 3 bin kişi böbrek yetmezliğinden ölüyor.

Bir o kadar da gripten, kanserden, kalp krizinden yaşamını yitiriyor.

O halde şu soruyu sormak gerekiyor:

Dünya genelinde 5 bin kişinin öldüğü ve bir ay sonra tıpkı domuz gribi, Sars ve kuş gribi gibi unutup gideceğimiz koronavirüsünden mi korkmamız gerekir, yoksa her yıl 100 binlerce insanın yaşamını yitirdiği kanser, böbrek yetmezliği, kalp krizinden mi?