Olay Gazetesi Bursa

Emlakçılar karpuz satmaya hazırlanıyor

Kar yağışının olduğu günlerde riske girip aracımı çıkarmam. Yine öyle bir gün, durakta toplu taşıma bekliyorum. Beni tanıyan biri aracıyla durağa yanaşıp, “Mustafa abi merhaba. Kent merkezine gidiyorsan, bırakabilirm” dedi. Yolda, kısa bir hal hatır faslından sonra, genç  kardeşimiz, ağzındaki baklayı çıkardı: “Mustafa abi, ev lazım mı?” “Emlakçı mısın sen?” diye sordum. Yanıt: “Yok abi, […]

Kar yağışının olduğu günlerde riske girip aracımı çıkarmam.

Yine öyle bir gün, durakta toplu taşıma bekliyorum.

Beni tanıyan biri aracıyla durağa yanaşıp, “Mustafa abi merhaba. Kent merkezine gidiyorsan, bırakabilirm” dedi.

Yolda, kısa bir hal hatır faslından sonra, genç  kardeşimiz, ağzındaki baklayı çıkardı:

Mustafa abi, ev lazım mı?”

“Emlakçı mısın sen?” diye sordum.

Yanıt:

Yok abi, ben …’de çalışıyorum ama ev arayanlara yardımcı oluyorum.”

İşte böyle, bu örnekte olduğu gibi artık herkes emlakçı.

Site güvenlik görevlileri, banka memurları, kahvehaneciler ve aklınıza gelen tüm meslek grupları emlakçığa merak saldı.

İyi bir çevremiz var ya, bize bile ek iş olarak ev ve arsa satmamız için teklif yapılıyor zaman zaman.

Düşünsenize, mesela AK Parti İl Başkanı ile yaklaşan kongreleri konuşuyorsunuz, aday mı değil mi diye öğrenmeye çalışıyorsunuz, sohbetin sonunda, “Bu arada ev lazım mı?” diye soruyorsunuz.

Hiç olacak iş mi?

Maalesef ülkemizde oluyor.

Herkes her işi yapmaya kalkıyor ve böylece meslekler değersizleşiyor.

Son yıllarda bizim gazeteciliğe de çok ciddi ilgi var ve klavyesi olan herkes gazetecilik yapmaya çalışıyor kendince.

Ek iş olarak görülen mesleklerin başında emlakçılık  geliyor ve emlakçılar da artık isyan etme noktasına geldi.

Öyle ki eğer ağustos ayında yeniden düzenlenen “Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmelik” istedikleri gibi çıkmazsa, emlakçılar da artık başkalarının mesleklerini yapacaklar.

Bursa Emlak Müşavirleri Odası Başkanı Erdal Çelebi, şunları söylüyor:

“Ayakçı, çantacı dediğimiz emlakçılığı ikinci iş olarak yapmaya çalışanlar, en büyük sorunumuz. 31 Ağustos’ta çıkacak yönetmelik istediğimiz gibi olmazsa, ofislerimizin önünde karpuz tezgahları, berber koltukları koyup, manavcılık yapacak, zeytin ve zeytinyağı satacağız. Çok darda kalırsak ofislerimize çay ocağı koyup, esnafa sebildir deyip bedava çay dağıtacağız. Ama biz bunları istemiyoruz. Kimseyle çatışmak istemiyoruz. Herkes kendi işini yapsın diyoruz. Sektöre dışarıdan girenler yaptıkları işten mutlu olabilirler ama bir gün geldiğinde mutsuz olacaklar. O zaman da bizi anlayacaklar.”

Kılıçdaroğlu soruşturma konusuna açıklık getirmeli

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya, “Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilgili soruşturma ne oldu?” diye sorduğunu söylemiş.

Ancak soruşturmanın içeriğiyle ilgili tek kelime telafuz etmemiş.

Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ise, “Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan süphemiz olsun. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. İddiasını ispatlamayan müfteridir” diyerek yanıt vermiş.

Bu durumda Kılıçdaroğlu ne yapması gerekir?

Sorumlu siyaset, şeffaflık  ve kamuoyunu bilgilendirme adına  Büyükşehir Belediyesi ile ilgili soruşturma konusunu açıklaması gerekmez mi?

Açıklamalı ki, zihinlerde soru işareti kalmasın.

Ayrıca iddia edilen soruşturmaya muhatap olan kişi, “Açıkla da bilelim” diyerek, kendisine bir güzel pas atmışken…

 

Barajın düşürülmesi

Ankara kulislerinden süzülen haberlerde, yüzde 10 barajını düşürecek, küçük partilerle ittifakları zorlaştıracak ve milletvekili geçişlerinin önünü kapatacak maddeleri içeren bir dizi yasal düzenlemenin yapılacağı belirtiliyor.

12 Eylül anayasasını değiştirme iddiasıyla yola çıkılan ve referanduma gidilen değişiklik paketinde bile düşürülmeyen yüzde 10 barajının yüzde 5’e çekilmesi girişimi hayli manidar.

Küçük partilerin ittifakının önünün kesilmesi girişimine de aynı mantıkla bakabiliriz.

Nitekim söz konusu düzenlemeler, sistemin demokratikleşmesi için değil, yeni partilerin önünü kesmeye yönelik konjonktörel adımlar olduğu şüphesi yaratıyor.

Daha kestirme bir ifadeyle, DEVA ve Gelecek Partisi kurulmasaydı bu yasal düzenlemeler gündeme gelecek miydi?

  

Eğlence mekanlarında sıkı tedbirler

Aylar sonra ben de bir kafeye gittim.

Girişte, bir personel ateşimi ölçtü.

36,5 ateş ile kafeye giriş kriterlerinden ilkini geçtim.

Ateş testinden sonra, bir diğer personel kolonya ikram etti.

Pek hayır deme şansım yoktu.

Nitekim kafe personeli  Kolonya ister misiniz?” diye sormadan, ellerinizi açın der gibi bir bakış attı  ve daha sonra kolonyaladı beni.

Geldik masa seçimine…

Masa alternatifiniz pek yok.

Nitekim sosyal mesafe kuralına uygun olarak masaların biri boş bırakılmış.

Masayı seçtikten sonra şak diye başka bir personel yanımda bitiverdi ve elindeki temizlik aletiyle fıs fıs masayı dezanfekte etti.

Ne sıktıysa artık  çamaşır suyu genzimi yaktı, o derece.

Neyse siparişi verdim, içeceğimi yavaş yavaş yudumluyorum.

Bir saat geçti geçmedi, garson elinde adisyonla, “Buyrun efendim hesap” dedi.

İyi de ben hesap istemedim ki arkadaş, hem daha oturmayı düşünüyorum.

Saat 21,30 olmuş ve yarım saat sonra kapatacakları için, hesapları topluyorlarmış.

Yani anlayacağınız eğlence mekanlarında tat, tuz yok.

Ancak yine de mekanları ayakta tutmak  adına siz yine gidin, masaları boş bırakmayın.