Olay Gazetesi Bursa

Pandemiye inat tiyatroya devam

Ne çok bunalmışız, ne de çok ihtiyacımız varmış gülmeye, eğlenmeye, birkaç saatliğine de olsa stres atmaya… Covid-19 denilen bela, yaşamımızı esir aldıktan sonra, sosyalleşmenin ne büyük bir nimet olduğunu daha iyi anladık. Önceki akşam Açıkhava Tiyatrosu’nda muazzam bir oyun vardı. Moliere’in ölümsüz eseri Cimri’yi  Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde izlemiştim ama tadı damağımda kaldığı için bir […]

Ne çok bunalmışız, ne de çok ihtiyacımız varmış gülmeye, eğlenmeye, birkaç saatliğine de olsa stres atmaya…

Covid-19 denilen bela, yaşamımızı esir aldıktan sonra, sosyalleşmenin ne büyük bir nimet olduğunu daha iyi anladık.

Önceki akşam Açıkhava Tiyatrosu’nda muazzam bir oyun vardı.

Moliere’in ölümsüz eseri Cimri’yi  Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde izlemiştim ama tadı damağımda kaldığı için bir daha seyretmek için hiç tereddüt etmedim.

Hele oyunu yine Semaver Kumpanya sergiliyorsa…

Metnin içeriğinde ufak dokunuşlar yapılmış, güncellemeler eklenmiş, oyuncu kadrosunda değişikliğe gidilmiş.

Ve fevkalade oyun fevkaledenin fevkinde olmuş.

3 saatlik oyunun, tek bir dakikasında bile tempo düşmez mi?

Hele oyunu daha ilk dakikalarında alıp sürükleyen Serkan Keskin’in performansı…

Harpagon isimli cimri rolünün hakkını o kadar iyi verdi ki, Google’a, ‘cimri’ yazın Serkan Keskin çıksın, o derece.

Ya Frosine isimli çöpçatanı canlandıran Sezin Bozacı’ya ne demeli?

Harpagon ile diyaloglarını içeren düetvari bir sahneleri var ki, sadece o bölüm bile başlı başına bir oyun eder.

Oyuncuların teknik aksaklıklardan doğaçlama espriler çıkarması ise oyuna renk kattı.

Hasılı, avuçlarımızın içi kızarıncaya kadar alkışladık  tüm ekibi.

Serin havaya rağmen, koltukların tamamı dolmasa da yüzde 50 kapasiteye rağmen iyi de bir izleyici vardı.

Birer koltuğun boş bırakılması, maske ve mesafe kuralına uyulması halinde toplu etkinlikler pekala yapılabiliyormuş.

Yani pandemiye rağmen hayat devam ediyor.

Ve ışıkçısından, dekorcusuna, oyuncusundan yönetmenine kadar aylardır sahne alamadıkları için, evlerine ekmek götüremeyen tiyatro emekçilerine destek veren izleyiciler…

Bir alkışı da onlar hak ediyor.

 

Avrupa’nın göbeğinde market yağması

Hücum edilen ve adeta yağmalanan market görüntüleri Türkiye’den değil.

Fransa’dan…

Yani medeniyetin beşiği olarak görülen, Avrupa’nın göbeğinden.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron ulusa sesleniş konuşmasında ülkesinde 1 Aralık’a kadar karantina uygulayacağını açıklar açıklamaz, Fransızlar marketlere hücum etmişler.

Bu haberi okurken, aklıma İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasına yol açan o gece aklıma geldi.

Hani sokağa çıkma yasağının geç saatlerde ilan edilmesinden sonra, vatandaşın marketlere hücum ettiği gece.

O günlerde Türk insanını aşağılayan yorumlara kadar çok şey yazılıp, çizildi.

İşte Fransızlar da market yağmalıyorlarmış.

Üstelik, karantina sürecinde marketlerin açık olacağı söylenmesine rağmen…

Demek ki neymiş:

İnsanlar, dünyanın her yerinde hayatta kalma içgüdüsüyle medeniyetten uzaklaşabiliyorlarmış.

 

Tesadüf olabilir mi?

Yetkililer Bursa’daki vaka sayılarında ciddi bir artış olduğunu geçen haftadan bu yana dile getiriyorlar.

İl, il vaka sayısı paylaşılmadığı için sadece artış olduğunu biliyoruz.

Yetkililer bir de Bursa’daki vaka sayısının en fazla Yıldırım ve Osmangazi’de olduğu bilgisini veriyorlar.

Malumun ilamı aslında bu bilgi.

Nitekim sürecin başından bu yana Yıldırım ve Osmangazi alarm veriyordu.

Oysa Nilüfer de Osmangazi ve Yıldırım kadar olmasa da Bursa’nın nüfusu en kalabalık ilçelerinden biri.

Ayrıca eğlence mekanlarının sayısı ve sosyal yaşamın adresi olduğu için de kalabalıkların en çok oluştuğu ilçe Nilüfer.

Ancak Nilüfer’deki vaka sayısı Yıldırım ve Osmangazi’ye göre düşük.

Nedenleri üzerinde çok şey söylenebilir.

Ne var ki, bu virüsün sosyolojik bir yönü olduğu, yoksul kesimi daha çok vurduğu, kentlerin gelişmişlik düzeyi ile hastalığa yakalanma arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu, virüsün yayılmasında çekirdek aile ile kalabalık aile yaşantısının belirleyici olduğu gerçeği, bir kez daha perçinlendi.

 

Muhalefetin erken seçim ısrarı

İlk kez muhalefetin erken seçim için istekli, iktidarın bir o kadar isteksiz olduğunu görüyoruz.

İlk kez muhalefetin erken seçim için bastırdığını, iktidarın bir o kadar direnç gösterdiğine tanık oluyoruz.

Ve ilk kez muhalefetin erken seçimi gündemde tutmaya çalıştığı, iktidarın da bir o kadar gündemden düşürmeye çaba sarf ettiğini izliyoruz.

2002’de bile anketlerde  baraj altı görünen koalisyon partileri erken seçime ‘hay hay’ demişlerdi.

Erken seçim olursa sonucu ne olur, tartışılır.

Ama erken seçim gündemde kalmaya devam ederse, muhalefet partileri yükseliyor, iktidar ve destekçileri kan kaybediyor algısı doğabilir.