Olay Gazetesi Bursa

Pazar çeşnisi

1915 olaylarının 100’üncü yıl dönümünde, dünyanın çeşitli ülkelerinin parlamentolarından ardı ardına kararlar çıkıyor, bazı liderler ise, 100’üncü yıl hatrına, ‘soykırım‘ kelimesini kullanmaktan geri durmuyor. ‘Soykırım’ tezini savunan Ermeni lobisinin, olayların 100’üncü yıl dönümünde atağa geçeceği besbelliydi. Türkiye, karşı tezini savunmakta, öyle anlaşılıyor ki zayıf kaldı.   ***   Tarihin altın kuralı, olayları, zamanın şartlarına göre […]

1915 olaylarının 100’üncü yıl dönümünde, dünyanın çeşitli ülkelerinin parlamentolarından ardı ardına kararlar çıkıyor, bazı liderler ise, 100’üncü yıl hatrına, ‘soykırım‘ kelimesini kullanmaktan geri durmuyor.

‘Soykırım’ tezini savunan Ermeni lobisinin, olayların 100’üncü yıl dönümünde atağa geçeceği besbelliydi.

Türkiye, karşı tezini savunmakta, öyle anlaşılıyor ki zayıf kaldı.

 

***

 

Tarihin altın kuralı, olayları, zamanın şartlarına göre yorumlamaktır.

Hiç kuşkusuz, tarihi olayları da tarihçiler yorumlayabilir.

İlginçtir, 1915 olaylarını değerlendirecek, dünyanın sayılı tarihçilerinin oluşturacağı bir komisyonun kurulması, bugüne kadar gündeme gelmedi.

Neden?

 

***

 

Tarihçi değiliz, tarihi olayları, tarihçilere bırakalım dedik.

Ancak şu soruyu sormakta sakınca yok:

Ordusu ve ekonomisi en güçlü ülkelerle bir dünya savaşının içindesiniz. İmparatorluğunuza bağlı bir halk, düşmanla işbirliği yapıyor ve ordunuzu arkadan vuruyor, haberleşme hatlarınızı kesiyor, sabotajlar düzenliyor.

İttihat ve Terakki‘nin temsilcisi siz olsaydınız ne yapardınız?

Onların yaptığı gibi cephe gerisindeki Ermeniler için, zorunlu göç kararı mı alırdınız, yoksa tüm olanlara seyirci mi kalırdınız?

 

***

 

1915 olaylarının 100’üncü yıl dönümünde, Aydınlık gazetesi, Talat Paşa Komitesi’nin hazırladığı, “Türk-Ermeni ilişkilerindeki tarihsel gerçekler” başlığıyla bir ek dağıttı.

67 kaynaktan derlenen bilgilerle hazırlanmış ekte, Ermeni isyanlarından, zorunlu göç kararının alınmasına, göç ettirilen Ermenilerin sayısından, Ermeni katliamından kaçmak zorunda kalan Türklere varıncaya kadar, mesele tüm yönleriyle ele alınmış.

Ekteki, bazı bilgiler dikkat çekici.

1915’te Anadoludaki Ermeni nüfusu 736 bin.

Göç ettirilen Ermeni sayısı, 438 bin.

Kuşkusuz, kaç kişinin öldüğüne/öldürüldüğüne bakarak, olayları küçümseyemeyiz, yok sayamayız.

Ancak, “1 milyon Ermeni’yi kestik” demenin de gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok.

 

***

 

Çanakkkale Kara Savaşları‘nın 100’üncü yıl dönümünde, savaşta yaşamını yitirmiş 10 binler anıldı.

17 devlet başkanı, 3 parlamento başkanı, 3 cumhurbaşkanı yardımcısı, 5 başbakan, 1 eski cumhurbaşkanı, 28 bakan, 6 uluslararası örgüt genel sekreteri olmak üzere, 90’a yakın üst düzey devlet adamı, önceki gün Çanakkale’deydi.

Onları, Çanakkale’de buluşturan tek şey vardı:

Acıları paylaşmak.

Çanakkale anmasında hiç kimse, kürsüye çıkıp, bir birini suçlamadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan‘un şu cümlesine dikkat:

Ortak acılar, düşmanlık değil, dostluk üretmeli…

 

***

 

Çanakkale anmasında İngiltere Veliaht Prensi Charles, savaşa katılan bir İngiliz erin mektubunu okudu:

Bugün 1 günlük ateşkes ilan edildi. Bir Türk gördüm ona konservemi verdim, o da bana kendi yiyeceğini verdi. Onlara saygımız çok büyüktü.

Düşünün, savaş meydanında, öldürmekten başka amacı olmayan askerler, ateşkes anında yiyeceklerini paylaşıyor.

Şimdi biz Çanakkale‘ye savaş diyebilir miyiz?

 

***

 

1915 olaylarıyla girizgah yaptık, yazıyı da bir Ermeni din adamının açıklamasıyla noktalayalım…

Ermeni Patrik Genel Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan, ‘soykırım’ değil, ‘ortak acı’ ifadesini kullanmış ve eklemiş:

“Bir gün acımızın, siyasi malzemeye çevrildiğini görmek, bizlerin acısını kat be kat artıracaktır.