Olay Gazetesi Bursa

Bu gidiş nereye?

Popüler kültür her tarafımızı kuşatmış, her geçen gün biraz daha bizi kendine çekmektedir. Bütün dünyada adeta bir eğlence, hoşça zaman geçirme aygıtı haline gelen medya, egemen kültür doğrultusunda toplumu yönlendirme ve kamuoyu oluşturma mekanizması olarak çalışıyor. Öyle ki bıkmadan usanmadan, hiç ara vermeden, düşünme fırsatı tanımadan çalışıyor. Gözümüzün önünde her gün gerçekleşen bir sürü olay. […]

Popüler kültür her tarafımızı kuşatmış, her geçen gün biraz daha bizi kendine çekmektedir. Bütün dünyada adeta bir eğlence, hoşça zaman geçirme aygıtı haline gelen medya, egemen kültür doğrultusunda toplumu yönlendirme ve kamuoyu oluşturma mekanizması olarak çalışıyor. Öyle ki bıkmadan usanmadan, hiç ara vermeden, düşünme fırsatı tanımadan çalışıyor.

Gözümüzün önünde her gün gerçekleşen bir sürü olay. Yaralamalar, öldürmeler gırla gidiyor. Yurtlarından sürülen, aç susuz, bombalar altında feryat, figan eden çocuklar.  Bu olaylar zinciri bir süre sonra sıradan hadiseler haline geliyor ve olanları normal karşılamaya başlıyoruz. Artık veriler üzerinde konuşmaya başlıyor, nedenleri, niçinleri hiç hesaba katmıyoruz. Olup bitenler karşısındaki sorumluluğumuzu akledemiyoruz. Vicdanların karadığı, gözlerin körleştiği bir dönemden geçiyoruz. Gerçekten öyle mi? Yani bütün bunlar geçici mi? Keşke öyle olsa, olabilse.

Materyalizm ruhları esir almış, aklı dumura uğratmış, vicdanı köreltmiştir. İnsana baskı her geçen gün artıyor da zavallı insan bunun farkında değil. O hastalığın pençesine düşmüş, daha çok tüketmek peşine yönelmiştir. Aklı sıra daha iyi bir hayatın peşindedir. Hep daha fazlasını isteyerek, onun arkasından koşarak daha iyi bir hayatı olacağını zannederek… Dünyada zengin ve yoksul arasında akıl almaz bozuk bir denge var. Ezen ve ezilenler dünyası. Her şey bunun üzerinden yürüyor/ yürütülüyor.Bu makas açıldıkça insan daha mutsuz ve çaresiz oluyor.

Humeyni on yıllar önce ABD’yi “büyük şeytan” ilan etmişti. Büyük şeytan, şeytanlığını yapmaya devam ediyor; dünyayı kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda ifsat etmekten, cinayetten, katliamdan geri durmuyor. Ancak şeytanlıkta yalnız değil… Şeytani faaliyetlerinde diğer şeytanlarla yarışıyor, yardımlaşıyor; Rusya’dan İngiltere’ye, Almanya’dan Fransa ve İsrail’ine kadar bütün şeytani güçler yan yana veya ardı ardına… 

Her büyük olanın bir küçüğü olur ya! Bu büyük şeytan/ şeytanların küçükleri de var. Küçüklerin görevleri bulundukları toplumları büyükler adına ifsat etmek, toplumda iç kargaşa yaratmak, düzensizlik meydana getirmek, her fırsatta büyük şeytanların güçlerinden bahisle onlarla yan yana olmayı telkin etmek, bunun adına” aydınlık geleceğin” tek yolu yalanını ileri sürmek. Asıl gaye toplumu zayıflatmak ve büyük şeytana hazırlamak.

Yerkürede cereyan eden olaylar ve sonuçları ayan beyan ortada. Parçalanan ülkeler, beslenen anarşistler, katledilen insanlar, üzerlerine bomba yağdırılan çocuklar, açlık, sefillik, gözyaşları kimin/ kimlerin eseri?

Bunların hiçbiri boşuna değil. Daha rahat yönetmek ve daha çok sömürmek için ortaya konmuş uygulamalar ki, başka başka ambalajlarla ortaya sürülüyor her seferinde.  Yakın tarihte başımıza gelen 17-25 Aralık, Gezi, Mit Tır’ları olayları, 15 Temmuz  darbe girişimi Büyük şeytanın kontrolünde küçük şeytanların icraatları değilmidir?

Aslında bunların hepsi birer darbe girişimiydi. Daha evvelki denemeler tutmayınca 15 Temmuz darbe girişimi oldu. Ve bunların hepsinin arkasında başta ABD vardır. Almanya, Fransa, İsrail de işin içindedir. Bu işlere karışan bütün firariler bu ülkelerde. Oralarda ne yapıyorlar dersiniz?