Olay Gazetesi Bursa

Korsan Ruhu

Tarihten söz etmek geriye dönüp bakmayı gerektirir. Aynı zamanda geçmişte kaldığını sandığımız olayların yeniden vuku bulacağını da hatırlamak icap eder. Onlar geride kaldı demek bugün dünyada cereyan eden olaylardan bihaber olmaktır. Yada bugün cereyan eden olayların geçmişteki olaylara ne kadar paralel olduğunu anlayamamaktır. Hiçbir olay  mota mot aynilik göstermez,ama benzerlik vardır. Analitik bir düşünce her […]

Tarihten söz etmek geriye dönüp bakmayı gerektirir. Aynı zamanda geçmişte kaldığını sandığımız olayların yeniden vuku bulacağını da hatırlamak icap eder. Onlar geride kaldı demek bugün dünyada cereyan eden olaylardan bihaber olmaktır. Yada bugün cereyan eden olayların geçmişteki olaylara ne kadar paralel olduğunu anlayamamaktır. Hiçbir olay  mota mot aynilik göstermez,ama benzerlik vardır. Analitik bir düşünce her şeyi ortaya koyar.

 “1492’de Cenovalı korsan Colomb’un Amerika topraklarına ayak basmasının adı istiladır. Yeni dünya, savaşçı Avrupalıların toplu kıyım, etnik temizlik, soygun, tecavüz, köle ticareti, soykırım, işkence ve kitlesel ölümlerine tanıklık etti. Korsanın ilk mağdurları; yaşadıkları toprakları ve doğal yapıyı tahrip etmeden, basit bir hayat süren toprağın gerçek yerlileri oldu. O günden bu yana korsanın kara ruhu, torunları tarafından tüm kıtalarda, özellikle Afrika, Asaya ve Ortadoğu’da ‘ ötekilere’ karşı ‘ ateş topu’olarak yansımaktadır. Hemen akla gelen birkaç başlık bile vahşi terörün korsandan bu yana şiddetlenerek sürdüğünü kanıtlamaktadır.( Esra Kahraman- Latin Amerika’da İsyan Tarihi-s.18)

Kristof Kolomb’un kıtaya ayak basmasıyla birlikte başlayan istila hareketi, yerli halka yönelik sistematik katliamlarla yüzyıllarca devam ettirildi. Kırk yıl içinde 12 milyon insan katledildi.

 İstilacılar tek dürtüyle hareket ediyordu: Her türlü zenginliği, ne pahasına olursa olsun ele geçirmek! ‘ İspanyol altın çağı’ diye anılan ve adını kıtanın yağmalanmasından alan bu dönem, Avru pa’daki merkantilizm koşulların denk geliyordu. Latin Amerika tüm kaynaklarına el konularak kolonileştirildi, İnkalar ve Aztekler gibi kıtanın yerli uygarlıkları ortadan kaldırıldı, yerli halk köle pazarlarında satıldı…

Altın,gümüş gibi değerli madenleri elde etmek için nehir yatakları değiştirildi, dağlar haritadan silindi, kıtanın coğrafi yapısı alt üst edildi. Avrupa’dan gelen göçmen akınlarıyla, köleleştiri len yerlilerin nüfusundaki hızlı azalmayla ve Afrika’dan getirilen kölelerle demografik yapı yeniden oluşturuldu. Latin Amerika, dünya sistemine sömürge olarak bağlanırken bugüne kadar gelen ve halen kıta devletlerinin temelini oluşturan yönetsel bölgelere ayrıldı. Bu tam tamına ırkçı bir soykırımdı…

 Colombus ve” feth”i,” kapitalizmin şafağı” ya da ‘ ilkel sermaye birikimi’ diye de adlandırılan merkantilizmin ürünüdür; yani Kolomb’u destekleyenler, tüccarlar, bankerler ve monarşidir… şimdi burada durup, açık açık adlandırmak gerekiyor: Resmi tarihin’fatih’ dedikleri aslında sapına kadar soyguncu/ soykırımcı korsanlar/ canilerdir.

 Batı, korsanına kâşif, sömürücüsüne medeni, soyguncusuna fatih, soykırımcısına uygar der ve bizde bütün bunlara tereddüt etmeden inanırız. Düştüğümüz duruma bakın. Geçmişle bugün nasıl benzeşiyor bakın.

Son yirmi yıldır Irakta, Libya’da, Filistin’de, Bosna’da, Yemen’de, Suriye’de, Afrika’nın çeşitli ülkelerinde işlenen cinayetlerin, idamların, işkencelerin, tecavüzlerin, yurdundan kovulan milyonlarca insanın dramı Batı’nın doymak bilmez sömürgeciliğinin sonucudur. Tarihin biraz derinine inersek bunlara benzer daha nice dramlar var.

 Bizler hala Batının değerleri aldatmacasıyla kendi tarihimizi dahi kötülemekten çekinmiyoruz. Ne hale geldik! Avrupa tarihini bilmeyenler, kendi tarihinden bihaber olanlar ahkam kesiyorlar. Edep Yahu…