Olay Gazetesi Bursa

Tartışmaların gölgesindeki tek gerçek!

Marmara Bölgesi, bir süredir huzursuz. Geçen hafta 23 Nisan‘da İstanbul Silivri açıklarında yaşanan 6,2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul başta olmak üzere Bursa dahil birçok ili de endişeye sürükledi. Artçı sarsıntılar hâlâ sürüyor, uzmanlar ise farklı açıklamalar yapıyor. Ee haliyle kafalar da bir hayli karışık. Sadece İstanbul değil, Bursa‘dan Tekirdağ’a, Yalova’dan Balıkesir’e kadar milyonlarca insan aynı soruyu […]

Marmara Bölgesi, bir süredir huzursuz. Geçen hafta 23 Nisan‘da İstanbul Silivri açıklarında yaşanan 6,2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul başta olmak üzere Bursa dahil birçok ili de endişeye sürükledi. Artçı sarsıntılar hâlâ sürüyor, uzmanlar ise farklı açıklamalar yapıyor. Ee haliyle kafalar da bir hayli karışık.

Sadece İstanbul değil, Bursa‘dan Tekirdağ’a, Yalova’dan Balıkesir’e kadar milyonlarca insan aynı soruyu soruyor: “Beklenen büyük deprem bu muydu, değil miydi?”

Belirsizlik, sarsıntının kendisinden daha can sıkıcı.

Bir yanda “Risk azaldı” diyenler, diğer yanda “Büyük tehlike hâlâ kapıda” diyenler…

Vatandaş ise bu iki uç arasında gidip geliyor.

Marmara’nın altı hareketli, bu bir gerçek. Ancak bu hareketin bizi ne zaman ve nasıl etkileyeceği hâlâ belirsizliğini koruyor.

İstanbul her zaman depremin merkezindeymiş gibi anlatılsa da Marmara Bölgesi’nin genelinde, özellikle Bursa çevresinde riskin boyutu en az İstanbul kadar ciddi.

Bursalı Jeoloji Mühendisi Engin Er’in olay.com.tr‘den Melisa Öztürer Özkan‘a yaptığı değerlendirmeler, bu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor.

Er’e göre Bursa, kaderini sadece İstanbul’la paylaşmıyor. Aksine, üç ayrı büyük deprem tehlikesinin tam ortasında bulunuyor.

İlki, Marmara Denizi’nin içinde olması beklenen ve büyüklüğü 7,6’ya kadar ulaşabileceği ifade edilen büyük Marmara depremi. İstanbul gibi Bursa da bu büyük sarsıntıdan ciddi şekilde etkilenme riski taşıyor.

İkincisi ise daha az konuşulan, fakat potansiyeli yüksek bir tehdit: Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın orta kolu. İznik Gölü’nden başlayıp Orhangazi, Gemlik, Mudanya ve Karacabey hattından geçen bu fay segmenti, uzun süredir sessizliğini koruyor. Engin Er’e göre burada meydana gelecek bir deprem, İstanbul’daki olası büyük depremden bile daha fazla Bursa’yı etkileyebilir.

Üçüncü ve belki de en az bilinen risk ise Kayapa-Yenişehir Fayı. 1855 yılında “Küçük Kıyamet” olarak anılan büyük Bursa depreminin bu fay üzerinde gerçekleşmiş olabileceği düşünülüyor.

Tarih ve bilim birlikte gösteriyor ki, bu hatta da 7’nin üzerinde bir depremin zamanı dolmak üzere. Aradan geçen yaklaşık 170 yılın ardından, bu tehlike artık sadece uzak bir ihtimal değil, gözardı edilmemesi gereken bir gerçek.

Tüm bu veriler, Marmara Bölgesi’ndeki risk algısının sadece İstanbul merkezli düşünülmemesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Bursa’dan Balıkesir’e, Yalova’dan Tekirdağ’a kadar geniş bir coğrafya, sismik açıdan yüksek bir gerilim hattında yaşıyor.

Bugün Marmara’da, özellikle İstanbul ve Bursa ekseninde, gerçek risk sessizlikte saklı. Sarsıntılarla değil, bekleyişle büyüyen bir tehdit bu.

Ancak unutulmamalı…

Depremler zamanını ve yerini bizim korkularımıza göre seçmiyor. Biz hazır olsak da olmasak da doğa kendi düzeninde ilerliyor.

Önemli olan, felaket senaryoları arasında kaybolmak yada her yeni açıklamada paniklemek değil; sağduyulu ve bilinçli adımlar atmak.

Çünkü bu belirsizlik çağrısı, bir korku çağrısı değil; bir hazırlık çağrısıdır.

Ne zaman ve nerede olacağını bilmediğimiz bir depreme karşı atılacak en doğru adım; şehirlerimizi, evlerimizi ve en önemlisi düşünce biçimimizi güçlendirmektir.

Marmara Bölgesi’nin ve hatta Türkiye‘nin bir gerçeği varsa, o da bu gerçeğin ertelenemeyeceğidir.

Korkmak yerine hazırlanmayı seçmek, beklemek yerine önlem almak…

Belki de bize düşen tek gerçekçi yol budur.