Olay Gazetesi Bursa

Bursa’da kritik değişiklikler! Sit alanları yapılaşmaya mı açılacak?

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından Bursa’nın farklı ilçelerinde birkaç aydır dikkat çeken değişikliklere gidildi. Bazı mahallelerdeki ‘Doğal Sit Alanı’ niteliğindeki yerler, ‘Doğal Sit-Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ ve ‘Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ olarak tescil edildi. Karmaşık gelmiş olabilir. Nedir bu değişiklik derseniz anlatalım. Öncelikle biliyorsunuzdur belki […]

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından Bursa’nın farklı ilçelerinde birkaç aydır dikkat çeken değişikliklere gidildi.

Bazı mahallelerdeki ‘Doğal Sit Alanı’ niteliğindeki yerler, ‘Doğal Sit-Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ ve ‘Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ olarak tescil edildi.

Karmaşık gelmiş olabilir.

Nedir bu değişiklik derseniz anlatalım.

Öncelikle biliyorsunuzdur belki ancak yine de hatırlatalım:

Devlet tarafından kamu yararı gözetilerek koruma altına alınan ve yapılaşmaya, değişime izin verilmeyen yerler Doğal Sit Alanı olarak adlandırılıyor.

Bir yer ‘Doğal Sit Alanı’ndan ‘Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’na geçerse ne mi oluyor?

Adı üzerinde ‘kontrollü’ şekilde yapılaşmanın önü açılıyor!

‘Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’yla ilgili mevzuatta bakın ne deniyor:

“Barındırdığı silüet, jeolojik ve ekolojik değerlerin korunması ve geliştirilmesi amacıyla alanın potansiyeli ve kullanım özellikleri göz önünde bulundurularak, doğal ve kültürel bakımdan uyumlu düşük yoğunlukta faaliyetler, turizm ve yerleşimlere izin veren alanlardır. Düşük yoğunluklu yerleşim yerleri olarak planlanabilir. Sit kararı öncesi alınan ruhsatlı yapılar mevcudiyetini korur. Kentsel yerleşik alanlarda ve kentsel dönüşüm alanlarında yoğunluk, yapılacak koruma amaçlı imar planlarında belirlenebilir.”

Şimdi sorulması gereken soru herhâlde şu:

Bursa’da az sayıda kalan ve korunması elzem olan yerlerde ‘düşük yoğunluklu’ yeni villalar mı kurulacak?

Böyle giderse kentte betonlaşmayan tek yer kalmayacak!

Bu arada bahusus belirtelim:

Pandemi süreci doğal alanların kıymetini bir kez daha gösterdi.

Dolayısıyla gerçekten kamu yararı gözetilecek ise şartlar da uygunsa yurttaşın nefes alabileceği şekilde düzenlemelere gidilebilir.

Ancak her şeyden önce şeffaflık benimsenmelidir.

İlgililerin söz konusu sit değişikliklerinin gerekçelerini açıklaması gerekir.

Nerelerde, hangi amaçla yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu Bursalılara izah edilmelidir.

BURSA’NIN ANAYASASI NEDEN KONUŞULMUYOR?

Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, şehrin geleceğine yön verecek, 2040’ı hedefleyen 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’yla ilgili yaptığı son açıklamada “İnsanlarda bu işe sanki ben engel oluyormuşum gibi bir algı var. Sene sonuna kadar bitmesini en çok arzu edenlerdenim. Bizim açımızdan gelinen bir nokta var ama birilerini çok mutlu etmeyecek” demişti.

Akademik odaların bazı temsilcileriyle toplantılar gerçekleştirildi.

Ancak planın son hâliyle ilgili tekrar bir araya gelinmedi.

2020 Çevre Düzeni Planı’nın ömrünü tamamlamasının üzerinden iki sene geçti.

Sürecin uzaması Bursa için çok tehlikeli.

Planın yine yüzlerce kez delinmemesi, ilana çıktıktan sonra yargı yoluna gidilmemesi için ortak akılla oluşturulması gerekli.

Masabaşında diyalog bu nedenle hayli kıymetli.

Bilim insanlarıyla acilen yeniden görüşülmeli.

Plana nihai şekil akademik odaların mutabakatıyla verilmeli.

Bursa’nın gelecek 20 yılına yön verecek bu denli önemli bir konunun oldubittiye getirilmesi kabul edilebilir mi?

Bilim insanları başta olmak üzere tüm paydaşlar planla ilgili düşüncelerini, varsa itirazlarını yüksek sesle dile getirmeli.

Nasıl bir Bursa tasarlandığı plan meclise gelmeden kamuoyuna ilan edilmeli.

Seneler boyunca kent suçları görmezden gelindi.

Mahkemeye taşınan davaya konu alanlar plana işlenecek mi?

Bursa, ulaşımdan yapılaşmaya sayısız sorunla boğuşurken kentin omzuna yeni problemler yüklenmemeli.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi; şehrin yüksek teknolojili sanayiyi öncelerken aynı zamanda verimli topraklarına hak ettiği değeri vererek üretimini çeşitlendirebileceği, kadim dokusu ve sahil bandıyla pekâlâ turizmdeki payını da artırabileceği gerçeği asla göz ardı edilmemeli.

Kent yöneticileri üstlendikleri sorumluluğun tarihî olduğu bilinciyle hareket etmeli.

Hazırlanan plan saklanmamalı.

Açıkça tartışılmalı.

%300’LÜK ARTIŞ VURDU: KAPANMA TEHLİKESİ VAR

Bursa’da 100 civarında özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi bulunuyor.

Türkiye genelindekiler gibi onlar da kapanma noktasına geldi.

Bu köşenin okurları hatırlar.

Özel eğitim kurumlarının yaşadığı sıkıntıya değinmiştik.

Dün toplanan merkez temsilcileri arayınca bir görüşme daha gerçekleştirdik.

Yine sorunlar aktarıldı.

Kısaca bahsetmek gerekirse…

Dünyaya örnek modele dönüşen özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri hızla artan işletme maliyetleri nedeniyle hizmet sunumunu güçlükle yerine getirmeye çalışıyor.

Türkiye’de 81 ilde 3.135 kurum ve 51.500 personel ile 525 bin özel gereksinimli bireye hizmet veren bu merkezlerden bugüne kadar yararlanan 800 bin kişi rehabilitasyon sürecini başarıyla tamamlayarak topluma kazandırıldı.

Yaklaşık 15 yıl önce çocuk başına neredeyse bir asgari ücrete eşit olan eğitim ücretleri bugün asgari ücretin %27’si seviyesine kadar geriledi.

Özel gereksinimli çocukların rehabilitasyon merkezlerine erişimini sağlamak için mutlak bir gereklilik olan taşıma hizmeti kurumlarca bedelsiz karşılanıyor.

Akaryakıt giderlerindeki %300’lük artış sektörün sırtına büyük bir yük bindiriyor.

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri kurucuları kamu katkısının artırılması taleplerini yineliyor.

Bu kurumların üstlendikleri misyon dikkate alınarak problemlerinin giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.