Bursa’nın rol model profesörü; ‘Kadınlar isterse başaramayacağı bir şey yok’

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tüp Bebek Merkezi’nin kurucularından olan Prof. Dr. Berrin Avcı, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Sağlık Kurumları İşletmeciliği’nde 2. sınıf öğrencisi. Öğrenmenin yaşı olmadığını ve her yeni bilginin dinamizmini artırdığını söyleyen Avcı, özellikle kadınların istedikten sonra yapamayacağı hiçbir şeyin olmadığını düşünüyor.

Bursa’nın rol model profesörü; ‘Kadınlar isterse başaramayacağı bir şey yok’

Ünal ÖZBAY

Bursa’nın yetiştirdiği önemli akademisyenlerden biri olan Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Berrin Avcı, aynı zamanda Tıp Fakültesi Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nin kurucularından… Bu alanda yaptığı bilimsel çalışmaların yanı sıra bugüne dek onlarca hekim yetiştiren Prof. Avcı, ‘öğrenmenin yaşı yok’ mottosuyla İstanbul Üniversitesi Sağlık Kurumları İşletmeciliği’nde öğrencilik yaşamına geri dönmüş.

Bir yandan tüp bebek konusundaki çalışmalarıyla anne-baba olma hayali kuran çiftlere umut olan, iki oğlunu yetiştirip birini tıp doktoru diğerini ise moleküler biyoloji alanında uzman yapmaya hazırlayan Berrin Avcı, öte yandan laboratuvarda önlüğünü çıkarıp bu kez hiç gocunmadan Sağlık Kurumları İşletmeciliği öğrencisi oluyor. Kadınlar için tam anlamıyla bir rol model olan Prof. Avcı, insanın içindeki heyecanı kaybetmeyip ruhunu genç tuttuğu sürece önüne koyduğu tüm hedeflere varacağına inanıyor.

Berrin Hanım röportajımıza sizi kısaca tanıyarak başlayalım.
‘Ben Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesiyim. 1998 yılından beri orada bulunmaktayım. Yine Tıp Fakültesi’nin Tüp Bebek Merkezi’nde laboratuvar sorumlusuyum. 12 yıldır bu görevi yapıyorum.Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum, yani Bursa’dan pek ayrılmadım. Yalnız mecburi hizmet için 19 aylık dönemde Bursa’dan ayrılmış oldum.’

Hocam tüp bebek konusu sizin uzmanlık alanınız ve son yıllarda tüp bebek yöntemi oldukça revaçta. Tüp bebek konusu anne baba olmak isteyen çiftler için son çare midir?
‘Biz cocuk sahibi olmak isteyip doğal şartlarla bunu sağlayamayan çiftlere hizmet veriyoruz. Bu sorunun farklı sebepleri olabiliyor. Elimizdeki imkânlar doğrultusunda ki teknoloji de bu yönde hızla ilerliyor. Bu yelpaze git gide daha da genişleyecek. Şu aşamada ciddi bir hasta grubuna hizmet veriyoruz.’

Peki gelişen teknolojiyle birlikte çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için umut daha da artıyor diyebilir miyiz?
‘Ben kendi uzmanlık alanımla ilgili yani Embriyoloji ve Androloji ile ilgili konuşmam gerekirse; bu anlamda güncel çalışmalarda özellikle embriyonun kromozomal yapısına yönelik calışmalar var. Yani embriyonun artık kromozomal yapısının genetik bir hastalık taşıyıp taşımadığını değerlendirerek biz sağlıklı embriyoyu seçip verebiliyoruz. Biyopsiyle embriyodan hücre alarak embriyoya zarar vermeden bu teknoloji bize bunu sağlıyor artık. Bunun genetik analizini yapıyoruz ve sağlıklı embriyonun transferini anne rahmine yapabiliyoruz. Aynı şekilde yine hasta çocuğu olan ailelerin doku uyumu değerlendirmeleri yapılarak ikinci çocuklarında sağlıklı bebeği elde ederek, yine bunun kardeşine de tedavi amaçlı faydası olması da mümkün. Öte yandan yapay zeka teknolojisi de her alanda olduğu gibi bizim çalışmalarımızda da eminim çok büyük faydaları olacaktır. Yani ufkumuzu açacak gelişmeler olacaktır diye düşünüyorum…’

Hocam bu konuda ne yapacağını henüz bilemeyen çiftler, Uludağ Üniversitesi’ne gelerek sizin bölümünüze başvurabilirler mi?
‘Tabii ki, rahmetli Prof. Dr. Mete Cengiz zamanında bu tüp bebek merkezi kuruldu. Ben şu an Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Barış Ata ile birlikte bu kuruluş sürecine dahil oldum. Klinik kısımdan Barış hoca sorumluydu, ben de laboratuvar kısmının kurulmasından sorumluydum. 12 yıldır devam ediyoruz. Barış hoca ayrılsa da Prof. Dr. Gürkan Uncu ve Doç. Dr. Işıl Kasapoğlu ile berlikte çalışıyorum. Güçlü bir ekibimiz var. Elbette bir üniversite hastanesinde olduğumuz için hastalara bir sıra oluşturuyoruz, onları hemen alamıyoruz ama iyi bir laboratuvarımız ve iyi bir klinik hizmetimiz var.’

Hocam Türkiye’de tıp alanı zaman zaman yurtdışıyla kıyaslanır ve çoğu zaman Türk hekimlerin başarısıyla tıp alanında çok iyi olduğumuz sonucuna varılır. Sağlık alanında yaşanan güncel sıkıntıları elbette gözardı edemeyiz ama bu bir kenara bırakırsak Türkiye’de sağlık hizmetleri konusunu siz nasıl değerlendirirsiniz.
‘Bir defa kesinlikle tıp alanında yetişen personel konusunda iyi yerdeyiz.’

Geleceğin hekimlerini yetiştiren bir akademisyen olarak öğrencilerinizde nasıl bir ışık görüyorsunuz?
‘Sonuçta hedefleri bu olduğu için bize geliyolar ve küçümsenmeyecek bir performans göstererek yüksek puanlarla Tıp Fakültesi’ni kazanıyorlar. Tabii ki mevcut şartlar doğrultusunda bu heyecanlarında törpülenmeler oluyordur ama bizim en azından öğretim üyesi olarak temel amacımız onların bu motivasyonunu hep daim tutmak. Ben onlardan umutluyum ki çok pırıl pırıl gençlerle çalışıyorum. Benim kendi ana bilim dalımda yalnızca tıp kökenli değil biyoloji kökenli, moleküler biyoloji ve genetik kökenli yirminin üzerinde asistanım var. Her biri ayrı ayrı benim için çok büyük değer. Onların heyecanını, geleceğe yönelik umutlarını gördükçe mutlu oluyorum. Benim her zaman için umudum var, onların da hedefleri yüksek diye düşünüyorum.’

SAĞLIKÇI BİR AİLE

Hocam bildiğim kadarıyla ailenizde herkes sağlıkçı. Eşiniz Remzi Bey de Bursa’nın değerli hekimlerinden biri…
‘Evet. İki oğlumuz var. Büyük oğlum tıp doktoru. Şu an göz üzerine ihtisas yapıyor. Birinci yılını tamamladı. Küçük oğlum biraz daha benim alanıma kaydı. Moleküler biyoloji ve genetik eğitimi alıyor. Kültür Üniversitesi’nde üçüncü sınıfa geçti.’

Çocuklarınızı sağlık alanına siz mi yönlendirdiniz. Yoksa kendi seçimleri mi oldu?
‘Büyük oğlumu biraz yönlendirdim diyebilirim. Çünkü karekteri ve yaklaşımları itibarıyla çok meraklı bir çocuktu. Araştırmacı yönü çok güçlü bir çocuktu. O yüzen kendisine en uygun mesleğin tıp olduğunu düşündüm. Küçük oğlumuz da esasında kendine göre çok disiplinli, çok prensipli bir çocuk. Tam bir laboratuvar insanı. Esasında bizim için bu özellik çok önemlidir. Ben onun da bu meslekte mutlu olacağını düşündüğüm için onu bu şekilde yönlendirdik diyebilirim.’

O zaman çocuklarınızla ilgili öngörüleriniz doğru çıktı ki bu meslekleri seçtiler…
‘Evet ama sonuçta kendi tercihleri oldu. Çünkü Tıp da Moleküler Biyoloji ve Genetik de çok zor eğitimleri olan bölümler. Sonuç olarak biz sadece onlara düşüncelerimizi söyledik, onlar karar verdiler.’

Hocam bu noktada hem bir anne, hem akademisyen hem de öğretim üyesi olarak çocukları eğitim hayatının başında olan anne-babalara ne yapmalarını önerirsiniz?
‘Valla bir kere veli olmak hiç kolay değil. Bence ebeveyn olmak meslek hayatımızdan daha yorucu. Çocuk sahibi olmak çok büyük bir sorumluluk. Onlara önerim çocuklarının hayallerinin olmasına fırsat vermeliler. Ben kendi çocukluğumdan bahsedecek olursam bizim ailelerimiz bizim gibi akademik kariyer sahibi değillerdi. Bizim gibi anne babası yüksek tahsilli olan ailelerin çocukları bu konuda anne babaya yetişmek için daha çok mücadele etmek durumundalar. Biz onların yolunu açmak ve vizyonlarını genişletmek için kendi tecrübelerimizi onlarla paylaşıp her daim onların kararlarının destekçisi olacağız. Bu yalnızca onların akademik hayatlarıyla ilgili değil spordan sosyal hayatlarına kadar her konuda onlara imkanları sunup tercihlerini oluşturmalarına çalıştım. Hayallerinin olması önemli. Daima yanlarında olduğumuzu hissettirmek önemli. Ama en önemlisi sevgi. Zaten bu olduktan sonra gerisi geliyor…’

Berrin Hanım bildiğim kadarıyla siz Tıp Fakültesi’nde hoca olmanızın yanı sıra başka bir bölümde de halen öğrencisiniz.
‘Evet’

Bu nasıl oldu anlatabilir misiniz?
‘Yani öğrenmenin sonu yok. Ben yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Ben tüp bebek alanına da 40 yaşından sonra girdim. Yetiştirdiğim öğrenciler artık hoca olma noktasına geldi. Ben de yeni bir arayış içine girdim ve işletme alanında özellikle sağlık kurumları işletmeleri alanında bir eğitim almak isteyip ona başladım.’

İşletme bölümünde kaçıncı sınıftasınız?
‘İkinci sınıftayım. Daha çok yeniyim ama çok keyifli hiç bilmediğimiz bir alan. Ben tabii Tüp Bebek Merkezi’nde işin mutfak kısmındayım. İşletmeyle ilgili hiç bir tecrübem yok. Bu alanda da bir şeyler öğrenebilirim diye düşünüyorum.’

Hocam şimdi siz üniversitede önce kendi bölümünüzde profesör unvanıyla ders verip, sonra İşletme Fakültesi’nin öğrencisi oluyorsunuz. Bunu garipseyenler oluyor mu?
‘Yeni bir şeyler öğrenmenin heyecanı çok farklı bir şey. Hele hele bunun tadını alınca o heyecanın artması çok güzel. Öğrenmenin yaşı yok. O meşguliyet, o hedef sizi daha dinamik tutuyor.’

Berrin Hanım Türkiye’de hekim olmak zaten yeterince zor ve yorucu bir durum. Fakat siz hem Tıp Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapıp, hem Tüp Bebek Merkezi’nden sorumlusunuz. İki çocuk yetiştirip ardından İşletme Fakültesi’nde öğrenciliğe döndünüz. Yorulmuyor musunuz?
‘İnsanı meşguliyet yani bu sizin saydıklarınız yormuyor. Benim için huzur önemli. Kendinizle barışıksanız, huzurluysanız yani evdeki huzur, iş yerindeki huzur, mesai arkadaşlarınızla birlikte uyumunuz bunlar olduktan sonra diğer kısmı hiç yormuyor. Sağlıklı olduğumuz sürece o enerjiniz daim oluyor. Ben bu konularda hem aile yaşantım hem çalıştığım ortamlarda çok şanslıyım.’

‘HEDEFİM KANUN ÇALMAK’

Peki üniversitedeki önlüğünüzü çıkarıp evinize döndüğünüzde yani günlük hayatın içinde Berrin Hanım nasıl biridir? Neler yapmaktan keyif alır?
‘Ben evinde huzur bulan, evinde mutlu olan bir insanım. Pandemi de bunu daha da perçinledi. Gezmeyi seviyorum diyemeyeceğim. Mesleğim gereği zaten geziyorum, akademik faaliyetler nedeniyle o konuda aktifim. Ama evimi seviyorum, evde vakit geçirmeyi seviyorum. Okumayı, müziği severim. Enstrüman şu dönemde çalmıyorum ama hayatım boyunca birçok farklı enstrüman denemişimdir. Şu an çok yoğun çalmıyorum ama hedefim kanun çalmayı öğrenmek. O da emeklilikten sonra inşallah.’

Hangi enstrümanlarda iyisiniz?
‘Valla hepsini çaldım ama ben hiç birinde profesyonel değildim. Çocuklarıma bunu empoze etmeye çalıştım. İki oğlum da iyi piyano çalar. Özellikle büyük oğlum bu konuda daha meraklı, daha istekliydi diyebilirim. İkisinin de enstrüman tecrübesi oldu.’

Hocam bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyor ve rol model bir kadın olarak son sözü özellikle hemcinslerinize bir mesaj vermeniz için size bırakıyorum…
‘Teşekkür ederim. Kadınları yaşlarını, konumlarını hiç düşünmeden kendilerine yeni hedefler bulsunlar. Kendilerine yeni heyecanlar yaratsınlar. İstediklerinde yapamayacakları hiç şeyin olmadığına inansınlar. Kadınlar çok güçlüdür, çok üretkendir. Ben kendi uzmanlık alanımdan başka bir alana 40 yaşından sonra geçiş yaptım ve 12 yıldır içindeyim. Bu benim yaşama bağlılığımı artırdı, enerjimi yükseltti ve şu an yine yeni arayışlar içindeyim. Yaşama bağlanmanın anahtarı bedenen olmasa bile ruhen genç olmak. Kimse heyecanını yitirmesin!’

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X