TÜGİAD Başkanı Çevikel; Kadınlar daha cesur ve çalışkan olmak zorunda

Türkiye Genç İş İnsanları Derneği (TÜGİAD) Genel Başkanı ve Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayici İş İnsanları Derneği (DOSABSİAD) Başkanı Nilüfer Çevikel, Türkiye’nin daha güçlü bir ülke haline gelebilmesi için bugün kadınlara daha fazla görev düştüğünü ve artık şikayet etmeyi bırakıp harekete geçme zamanının geldiğini söylüyor.

TÜGİAD Başkanı Çevikel; Kadınlar daha cesur ve çalışkan olmak zorunda

Ünal ÖZBAY

Gerek iş hayatında gerekse başkanlıklarını üstlendiği TÜGİAD ve DOSABSİAD’taki etkin rolleriyle yalnızca Bursa’ya değil Türkiye’ye de rol model olan Nilüfer Çevikel’le DOSAB’daki fabrikasında buluştuk.

Türkiye’de kadın STK başkanı olmanın zorluklarından özel hayatına, kadına yönelik şiddetten kültür sanata bir çok farklı konuda bugüne kadar sorulmayanları sorduğumuz Çevikel, gerek kadınlara gerekse de gençlere yönelik önemli mesajlar verdi. Özellikle kadınların artık pozitiif ayrımcılık ve hak arama mücadelesinde söylemden eyleme geçme zamanının geldiğini söyleyen Çevikel, değişen dünyaya ayak uydurup başarıyı yakalamanın anahtarının da çalışmaktan geçtiğini düşünüyor.

Nilüfer Hanım; Türkiye sizi TÜGİAD Genel Başkanı, DOSABSİAD Başkanı kimliklerinizle tanıyor. Tekstil fabrikanızdaki çalışanlarınız için onları patronusunuz. Sosyal hayatınızda birile için dost, arkadaşsınız. Peki ama Nilüfer Çevikel kendini nasıl tanımlıyor. Aynaya baktığında kimi görüyor?

‘Aslında bu zor bir soru. Çünkü kimse kendini tarif edemez. Ben de bunu yapmakta zorlanırım. Ama kendimi tanımlamam gerekirse; hayatta belirli çizgileri, prensipleri olan ama her şekilde çalışmayı, mücadele etmeyi seven, bir hedef doğrultusunda ilerleyen ama bu asla hırs seviyesinde değil… Son derece enerjik, hayata pozitif bakan, mottosu hayat bir gündür o gün de bugündür diyen biriyim.’

Güzel bir hayat mottonuz var ama sanırım sizde yarın hiç bitimiyor…

‘Evet yaşadığım ana odaklanmaya çalışıyorum. Ama maalesef programlarımız her zaman hep çok dolu…’

TÜGİAD Genel Başkanı’sınız. Genel başkanlar kolay kolay İstanbul dışından çıkmaz. Bursa’dan çıkan bir genel başkan olmak ayrı bir gurur kaynağı olmalı.

‘Elbette ama daha önce de vardı. Sütaş’ın patronu Muharrem (Yılmaz) bey TÜSİAD başkanlığı yaptı. Murat Coşkunkan vardı. O da Bursa’nın tanıdığı sevdiği biri. Ama tabii ki kadın oluşum, uzun bir süreden sonra ilk kez oluşu önemli. Bir de o gün den bu yana sosyal medya çok gelişti. Dolayısıyla artık herkes birbirinin ne yaptığını çok rahat takip edebiliyor.’

Bence sizin bu konudaki başarınızı sosyal medyayla sınırlamayalım.

‘Bu işler ekip meselesi. Kimse başarıyı tek başına elde edemez. Belki benim oradaki kabiliyetim; doğru kişileri doğru zamanda doğru yerde buluşturmuş olabilirim. Ama ekip arkadaşlarımı seçerken ki teşkilatçı bir insan olduğumu iddia ederim. Doğru insanları buluşturup iyi organize edince elbette başarı geliyor. Ama hiçbir başarı tek başına değil.’

KADINLAR DAHA CESUR OLMAK ZORUNDA

Peki gerek kadın bir başkan, gerekse kadın patron olarak iş hayatınızda pozitif ayrımcılığı hissediyor musunuz?

‘Buna çok samimi cevap vermek isterim. Klişe cümleler söylemek istemiyorum. STK’larda, kurum ve kuruluşlarda Türkiye’nin neresini sayarsanız sayın kadınlar destekleniyor yada desteklendiği söyleniyor. Bizler çok uzun zamandır piyasanın içindeyiz. Ben daha okurken çalışmaya başladım. Erkek yada kadın herkes zorluk yaşıyor. Ben de yaşadım. Bugün geldiğimiz noktada samimiyetle söylemek isterim ki; kadınların sözde ne kadar desteklendiği ortada. Çok nadir destek var. Sorumluluğu başkalarına yüklemek de doğru gelmiyor bana. Kadınlar tarafında da problem var. Şöyle ki; geleneksel bir toplum olduğumuz için kadınlar birileri gelsin ve beni bir yere koysun gibi düşünebiliyorlar. Cesur olamayabiliyorlar. Benim her zaman sakıncasını gördüğüm kadın dernekleri üzerinde çalışmak istiyorlar. Çünkü bu onlara daha konforlu, daha rahat geliyor. Yıllardır da bunu ifade ediyorum. Karma kurumlar, karma listeler her zaman avantajlıdır. Hiç bir yerde bir erkek kolu göremezsiniz. Ama her yerde kadın kolu var. Biz bunu kırmaya başladık. Bir çok olumlu örnek var. Ama şurada kadın başkan varmış cümlesi orada güzel bir PR malzemesi olarak görünüyor. Fakat kadın başkan olunca da daha kolay yönetilebilir algısı var. Bu anlamda ciddi sıkıntılar yaşadım. Kadın yöneticilerin olması önemli. Kadın yönetilenler değil…’

Kadınların hak arama noktasında artık talep etmekten öteye geçmelerini söylüyorsunuz sanırım.

‘Sorumluluğu başkalarına yükleyemeyiz. Bir hedef koyar, devam eder, kazanır yada kaybedersiniz. Şimdi kaybedersiniz, bir sonrakinde kazanırsınız. Bu noktada kadınlar çok kolay kırılıp, kolay vazgeçiyorlar. Yada birilerini arkalarına destek alma gibi bir handikapları var. Buna belki itirazlar gelebilir ama incelediğiniz zaman gerçekten böyle. Biz mutlaka birileri desin, gelsin söylesin, önersin diye bekliyoruz. Ama hayat böyle yürümüyor. Madem hayat eşit. o zaman bizim de bu eşit şartları kabul edip, eşit mücadele etmemiz gerekiyor.’

Pozitif ayrımcılık ta bir yere kadar mı diyorsunuz?

‘Elbette. Birileri sizi bir yere getiriyorsa burada kadın erkek olması da önemli değil. Sizi getiren, sizi yönetmek isteyecektir. O yüzden diyorum; insanlar uzun vadede mücadele edip, hedef koyup, cesaret etmeliler. Yoksa kaybederler.’

Kadınlar daha çok kendi içlerinde kurulan kadın dernekleriyle olmayı tercih ediyor dedinz. Buradaki handikap ne? Erkekleri yönetemeyeceklerini mi düşünüyorlar?

‘İnsan yapısı gereği rahat olduğu yerde olmak ister, yada kolay yapabileceği işi yapmak ister. Ben yıllardır 20 tane erkeğin içinde hep tek kadındım. Kadınlar birliktelikten güç almak istiyorlar haklı olarak ama bu böyle olmamalı. Çünkü bir süre sonra erkekler diyorlar ki; sizin şurada kadın kollarınız var. Sizi oraya alalım. Çünkü orada daha rahat edersiniz. Bu noktada hayır ne münasebet demeyi bilmek lazım. Yoksa bu ortam değişmez.’

Türkiye’nin kanayan yarası kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri bir tülü bitmiyor. Sizin bu konuya bakış açınız nasıl? Çözüme gitmek için ne yapmak gerek?

‘Durum içler acısı. Bu olduktan sonra ceza vermek te çözüm değil. Aslında verilen cezalar az da değil. Ama ölen öldükten sonra ceza vermek anlamsız. Ben bir dönem yasaklı maddelerle mücadele konusunda da görev aldım. Bu maddeleri kullanmayın demekle de olmuyor. Çünkü bir süre sonra bakıyorsunuz bu maddeler konusunda farkında olmadan bir farkındalık yaratmışsınız. Çözüm bunu yaşamadan müdahale edebilmekte. Şiddette de mesele bir erkeğin kadına şiddet göstermeyeceği eğitimi verebilmek. Bu sadece erkeğe de değil, erkeği yetiştiren kadına da verilmesi gerekiyor. Biz zaten yeterince öfkeli bir toplumuz. Bu öfke bize zarar veriyor. Bence öfke üzerine ülkede bir eğitim verilmeli. Bazen esprisini yapıyoruz; Hindistan’da kadınlar pembe çete kurdu bilirsiniz. Ülkede kanunlar yetersiz kalınca kadınlar pembe çete kurup ellerinde sopalarla hep birlikte kadına şiddet gösteren erkeklere saldırıp kendilerince ceza veriyorlar. Elbette bu doğru değil. İşin esprisi bir yana; insanların kendi kanununu yaratmaması için öncesinde önlemler almak gerekiyor.’

Türkiye’de Hindistan’daki gibi bir hareket başlasa Nilüfer Çevikel pembe çeteye katılır mı?

‘Beklenirdi derler kesin. Biz her zaman sevgiden, barıştan ve iyi geçinmekten yanayız. Ama ben de çok öfkeleniyorum. Bakıyorsunuz adam kadını 30 yerinden bıçaklamış. Parçalara ayırmış. Hadi öfkelendin, öfke anlık birşeydir. Ama psikopatlık derecesine varması ne yazık ki beni de öfkelendiriyor.’

BEN DE ŞİDDET GÖRÜYORUM!

Peki siz hiç fiziksel, yada psikolojik şiddete maruz kaldınız mı?

‘Her gün… Çünkü iş hayatındayız, ailelerimizin belli baskıları olabiliyor. Şiddetin her türlüsüne karşıyız ama gün içinde bir insanın hep mutlu olması da pek mümkün değil. Instagram’dan baktığınızda ne güzel, hep mutlu, günün her saati geziyor gibi bir algı oluşuyor ama öyle bir dünya yok. Fiziksel şiddete çok şükür maruz kalmasam da hepimiz bir şekilde psikolojik şiddete maruz kalıyoruz.’

Geçen dönem Bursa Kültür Sanat Turizm Vakfı yönetim kurulundaydınız. Sanatla ne kadar ilgilisiniz?

‘Bizim yönetim dönemimiz pandemiye denk gelmesinden dolayı çok ilgilenemedik, çalışamadık aslında. Sanat hepimiz için önemli. Benim hayattaki ilkelerim; Atatürk’ün ilkeleri aslında. Onun sanata verdiği önemi biliyorsunuz. Ailemde annem ressamdır. Zaman zaman sergiler de açardı geçmişte. Ama sabır isteyen bir iş. Ben oturup onu bitirmeden kalkınca olmuyor. Benim çok yapabileceğim bir şey değil.’

Peki çok yorulup, strese maruz kaldığınız kaçış noktanız ne? Nasıl deşarj olursunuz?

‘Kaçıyorum… Bir yer düşünüyorum. Nereye gitmeliyim diyorum. O an bir harita beliriyor kafamda ve arkama bakmadan kaçıyorum. Arabaya bindiğim gibi artık havaalanında mı dururum yoksa başka bir şehirde mi dururum onu bilmiyorum.’

YALNIZIM, MUTLUYUM

Biraz özel hayatınıza girelim. Yalnızsınız diye biliyorum.

Evet…’

Neden?

‘Siz de biliyorsunuz haftanın bir kaç günü başka şehirlerdeyim. O konfora çok alıştım. Rahat olduğum için huzurlu, mutluyum. İnsan için de önemli huzurlu olması. Dolayısıyla yalnız ve huzurluyum.’

Erkek yok, mutluluk var mı diyorsunuz?

‘Şöyle; konu farklı bir yere gitmesin. Bir kadının hayatında kimsenin olmaması onu ulaşılmaz, iyi rol model yapmaz. Böyle bir imaj vermek istemem. Hem gelişen toplum diyoruz hem de o kalıptan çıkmamak doğru değil. Şunu söylüyorum; çok rahat bir insanım. Her yere gidip gezebiliyorum. Elbette bu işler belli sorumluluklar getirir. Benim de o sorumlulukları alma niyetim yok. Bu durumdan dolayı rahatım sadece. Bir kadının yalnız olması onu ulaşılmaz yapmaz.’

Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyor ve son sözü size bırakmak istiyorum.

‘İyi ki geldiniz. Şunu söylemek isterim; mutlaka çalışmak ve mücadele etmek gerekiyor. Toplum değişiyor. Bambaşka bir dünyaya geçiş yapıyoruz. Bu yeni dünyada teknolojinin ağırlıklı olduğu, yeşil üretimin hakim olduğu bir ülke olmak zorundayız. Aksi halde üretimimiz çok fazla devam edemeyecek. Biz genç nüfusu yüksek bir ülkeyiz. Gençlerin, kadınların hepsinin çalışması ve yeni dünayaya ayak uydurması gerektiğini düşünüyorum. Lütfen daha fazla geç kalmadan teknolojiye bir şekilde giriş yapalım. Dijital konularda eğitim alalım. Yeni start up’lar geliştirelim. Çünkü dünya bambaşka bir yöne gidiyor. Biz istediğimiz muhassır medeniyetler seviyesine Atatürk’ün de dediği gibi kadınların ve gençlerin çalışmasıyla gelebiliriz. Bizlerden çok daha iyi örnekler var. Ben elimden geleni yapmaya çalışıyorum. bir gün bu hayattan göçerken birilerine fayda sağladım ve öyle gidiyorum demek isterim. Sizlerin de kendi faydanız için birşeyler yapmanızı isterim.’

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X