Büyüyen kentlerde… Üstelik Bursa gibi plansız ve kontrolsüz şekilde anormal hızla büyüyen kentlerde trafik sorunu kaçınılmaz bir günlük yaşam gerçeği.
Nitekim…
Bursa’da sürekli yeni yollar ve yeni köprülü kavşaklar yapılıyor, mevcut yollar genişletiliyor, fakat bir türlü köklü çözüm bulunamıyor.
Bunu…
Yıllarca Karayolları’nda görev yapmış, şehirlerarası önemli yolların yapımında Şantiye Şefi olarak sorumluluk üstlenmiş ve gerçek anlamda bir yol ve ulaşım uzmanı olan İnşaat Yüksek Mühendisi M. Tözün Bingöl’e sorduk.
Aynı zamanda…
İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Ulaşım Komisyonu Başkanı olan ve ulaşım problemi çözümlerine kafa yoran Bingöl de, Olay Televizyonu’nda konuk ettiğimiz Her Açıdan programında önce şu tespiti yaptı:
“Aslında sorun yalnızca Bursa’nın değil. Master plan uygulamasında sıkıntılar yaşayan bir ülkeyiz. Ya planımız yok, ya da planımız var ama uyum noktasında sıkıntılarımız var.”
Şuna da dikkat çekti:
“Bir de göçe bağlı nüfus artışı, araç sayısındaki artış, alternatif yollardaki yetersizlikler eklenince, günlük hayatımızda ulaşımın ve trafiğin yükünü daha çok hissediyoruz.”
Bu noktada..
Büyükşehir Belediyesi sorumluluk alanındaki yolların Bütünşehir uygulaması sonucu 10 kat arttığına dikkat çekti ve çarpıcı rakamlar verdi:
“Bursa’da 2011 yılında araç sayısı 575 bin civarındayken 2018’de 876 bin 920’ye ulaşmış. Yüzde 53 artış korkunç bir rakam. 2007’de 2 milyon 439 bin olan nüfus da yüzde 25’lik artışla 3 milyonu geçmiş.”
Araç sayısının nüfustan fazla artmasına dikkat çekip şunu söyledi:
“Hesaplarımızı hep araçlara göre yapıyoruz. Oysa trafik sorunu bir sebep değil sonuç. Neyin sonucu? Plansız kentleşmenin, hızlı nüfus artışının, özel araçlara öncelik verilmesinin bir sonucu.”
Şunu da ekledi:
“Dahası; toplu ulaşımın tercih edilmemesinin, trafik kültüründeki eksikliğin, kurallara uyumun, denetleme noktasındaki aksaklıkların, bunların hepsinin sonucu.”
Transit yoldu, 30 yılda cadde oldu
Bursa’daki trafik-yol ilişkisindeki çarpıcı bir örneği İnşaat Yüksek Mühendisi M. Tözün Bingöl anımsattı:
“Şehri doğudan batıya geçen Ankara-İzmir yolumuz 30 yıl önce çevre yolu özelliğinde transit yol olarak yapıldı, ama şimdi şehir içinde cadde sınıfında bir yol haline geldi.”
Dikkat çektiği şu:
“Bu yolda ulaşımı hızlandırmak için bat-çık denilen altgeçitler yapıldı. Kavşaklardaki ışıklarda beklemeden alttan geçmek hoşumuza gitti, ama o çözüm uzun sürmedi, yine başa dönüldü.”
Şerit sayısı artışı araç artışını, araç sayısı artışı şerit artırmayı getirir
Soru şu: Araç sayısının nüfustan fazla arttığı Bursa’da ulaşım nasıl rahatlar?
Soruya…
İMO Ulaşım Komisyonu Başkanı İnşaat Yüksek Mühendisi M. Tözün Bingöl net bir cevap verdi:
“Otomobil sayısı arttıkça mevcut yolları genişletme eğilimi artar. Böyle bir talep gelir ve yerel yöneticiler de onu çözmenin peşinde koşar.”
Ardından…
“Bunun sonucu yoktur. Yani bumerang gibi, döner döner bir sonuç elde edemezsin” dedi ve şunu önerdi:
“Yapmamız gereken özel araca daha az bağımlı, iyileştirilmiş bir toplu taşıma sistemi oluşturmak. Bu da raylı veya lastik tekerlekli sistem olur, dolmuşlar bile toplu taşımadır.”
Eleştirisi şu:
“İzmir ve Ankara yollarına pik saatlerde baktığımızda, araçlardaki kişi sayısı bir. Sadece sürücü ile araç kullanıyoruz. Bu da trafiğe yansıyor.”
Bakışı şu:
“Şerit artırımı araç sayısı artışını, araç sayısındaki artış da şerit sayısı arttırmayı getirir. 2-3 yıl rahatlık olur, ama tekrar aynı sıkıntı yaşanır. Şerit sayısını 20’ye çıkarsanız da bir süre sonra trafik yine sıkışır.”
Özel araç ulaşımı özendirici olmaktan çıkmalı
Toplum olarak araba kıllanmayı seviyoruz. Yollardır, sabahları yürüyüş için Kültürpark’a gelenlerin araçlarını göl kenarına getirip park ettiklerini görüyoruz. Piknikte bile aracımızı masanın kenarına yanaştırıyoruz.
Ne olması gerektiğini ise ulaşım uzmanı olan M. Tözün Bingöl söylüyor:
“Maalesef her yere araçla gitmeye alıştırıldık. O zaman kent içindeki araç ulaşımını özendirici olmaktan çıkarmak gerekiyor. Özel araca bağımlı trafik kültürü değişmeli.”
Kent içi ulaşımda en etkili ve çevreye en az zarar veren raylı sistem
İMO Ulaşım Komisyonu Başkanı olan İnşaat Yüksek Mühendisi M. Tözün Bingöl yıllarca bir Karayolcu olarak yol yaptı. Fakat, kent içi toplu ulaşımda raylı sistemleri savunuyor.
Olay Televizyonu’ndaki Her Açıdan programında neden böyle düşündüğünü şöyle açıkladı:
“Öncelikle, raylı sistem çevreye en az zarar veren sistem. Ayrıca, taşıma kapasitesi de diğer toplu taşıma çeşitlerine göre daha fazla.”
Bu noktada…
Raylı sistemlerin tramvay, hafif raylı sistem ve metro olarak sınıflandığını anımsatıp şu noktaya açıklık getirdi:
“Sadece Bursa’da değil, ülkemizde yanlış bir algı var. Yer altında giden sistemi metro diye tanımlıyoruz. Oysa hafif raylı sistemler de, tramvay da yer altından gidebilir.”
Şunu vurguladı:
“Asıl öncelik taşıma kapasitesi. İdeal süre 2 dakikada bir, 1 dakikada bir. Buna karşın, genelde metrolar ve hafif raylı sistemler 3 ile 10 dakika arasında, tramvaylar biraz daha geniş aralıkta çalışıyor.”
Önce metro, sonra kentleşme
Dünyanın en ünlü metrolarına sahip Londra ve Moskova gibi kentlerde ulaşım ve kent planlaması açısından farklı bir yöntem izleniyor.
Onu da M. Tözün Bingöl açıkladı:
“Önce metro hattımı götürüyorlar. Sonra da kentleşme planlarını bu ulaşıma göre yapıyorlar. Bizdeyse önce bir yerde nüfus yoğunluğu oluşuyor, sonra da oradaki ulaşımı çözmek için hafif raylı sistem ya da lastik tekerlekli sistem arayışına gidiyoruz. Yani tam tersini yapıyoruz.”