Aslında… Başlık, Doğancı ve Misi’de ne varse önüne katıp götüren, Orhaneli Yolu’nda heyelana yol açan seli anlatan 27 Mayıs 2018 tarihli yazımıza ait.
Cuma günü…
İvazpaşa’da selin sürüklediği kadını esnafın kurtarmasını izlerken, 10 yıl önce Alacahırka’daki can kaybını anımsadık. Pazar akşamı Kestel görüntülerinden sonra da 27 Mayıs 2018 günlü yazımıza bir kez daha göz attık:
Şu bir gerçek ki…
Yamaçlara kurulan kentler için dağdan gelen derelerin yol açtığı sel tehlikesi her zaman var. Lakin, bunun önlemini alarak kentleri planlamak, ya da kentin plan disiplinini korumak da mümkün.
O önlemlerin başında dere yatağıyla oynanmaması geliyor. Yine derelere taşkın mesafesi denilen mesafeden daha yakına bina yaptırmamak gerekir.
…Doğayla inatlaşmayı sürdürdükçe sel baskınlarını yaşamaya devam edeceğiz. Doğanın kendine ait olanı bir şekilde mutlaka geri aldığı unutulmamalı.
Söyleyeceğimiz şu:
2 hafta önce Keles’in Kozağacı bölgesinde dolu afeti ihraçlık kirazı dalında parçaladı. Cuma günü İvazpaşa’da, pazar günü Kestel’in hepsi yamaçta olan Dudaklı, Narlıdere, Gölcük, Sarıkaya, Kayacık ve Aksu köylerinde, Orhangazi Yenisölöz ve İznik Müşküle’de, Yenişehir köylerindeki seller elbette doğal afet.
Felaketlerin sıklaşması iklim değişikliği başta olmak üzere farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Fakat kent içinde insan parmağı hemen belli oluyor.
Dere yataklarına binalar dikmeye devam edersek, her yeri betonlaştırırsak, yamaçlardaki yolları asfalt kaplayıp suyun daha da hızlanmasına yol açarsak, mazgalları önemsemezsek bu sellerle daha çok kâbuslar yaşarız.
Gerçi…
Kestel’deki selde bunlar yok, ama orada da başka bir şey fark ettik.
Derelerin ıslahı eskiden DSİ’nin göreviydi. Köy Hizmetleri’ne dönüşüp Özel İdare’yle birlikte kapanan Köy Hizmetleri de bakımlarına yardımcı olurdu.
Galiba derelerin ıslahı ve bakımında bir aksama var.
Dudaklı’da derenin sürüklediği bir ağacın takıldığı noktada taşan suyun çevreye yayılması bunu gösteriyor.
Yağmuru durdurmak elbette mümkün değil, fakat asfalt ya da betonun olmadığı bölgelerde bu denli hasara yol açmasının da nedeni olmalı.
Yoksa…
Daha çok “Yamaçlardaki kentlerin en büyük kâbusu: Sel ve heyelan” başlıklı yazılar yazarız.
Nerede sorun var, Soylu yetişiyor
Bir yandan… Güneydoğu dağlarında terörist kovalayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu depremde, çığda her yere de yetişiyor.
Pazar günü Kestel köylerindeki sel felaketi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arayınca hemen koşup geldi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de dün ona katıldı.
İlk andan beri sel bölgesinde olan Vali Yakup Canbolat, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ve milletvekilleriyle birlikte vatandaşın yanında oldu.
Uludağ’ın suyunu vadilerden ovaya taşıyan tahliye kanalları: Dereler
1980’li yılların ilk yarısıydı… Dönemin DSİ 1. Bölge Müdürü olan Erdem Saker’le sohbet ediyorduk.
Derelerin bakım ve ıslahını o yıllarda DSİ yaptığı için şunu sorduk:
“Atatürk Stadyumu yanındaki Cilimboz Deresi’nden çevrede oturanlar şikayetçi. Derenin üzerine kapatılamaz mı?”
Verdiği cevap hiç aklımızdan çıkmadı, kulağımıza küpe oldu:
“Cilimboz gibi, Gökdere gibi dereler Uludağ’ın suyunu vadilerden ovaya taşıyan tahliye kanalları gibidir. Buralardan ne zaman sel geleceği hiç belli olmaz, ama geldiği zaman her şeyi toplar götürür. Eğer derenin üstü kapatılırsa çalı-çırpı tıkar, selin yıkıcı etkisi de çevreye tehlikeli olur.”
Şunu da vurgulamıştı:
“Bu sel 100 yıl gelmez, ama geldiğinde yıkıp geçer.”
Söylediklerini…
Yıllar içinde yaşadık. Hatta, dereleri coşturan belediye uygulamalarıyla da karşılaştık.
Örneğin…
Setbaşı ve Kaplıkaya’da güzel görünüm içi dere yatağı taşla kaplanınca suyun akış şiddetini arttı, taşları da söküp götürdü.
Bursa’nın dereleri kayboldu
Saker’in yıllar önce “Uludağ’ın tahliye kanalı” gördüğü derelerin pek çoğu günümüzde yok.
Örneğin, Karıncalı Dere kayboldu. Yeşil’deki derenin yerinde Namazgah’tan inen cadde var. İvazpaşa’da, Alacahırka’da, Pınarbaşı’nda küçük dereler zaman içinde yollara ve parklara dönüştü.
Geçenlerde…
Bir dönem siyaset de yapan Avukat Erol Kılıkçıer’le konuşurken, Şehreküstü’nde yaşadıkları evin yerine inşaat kazısı yapıldığında çakıl taşları çıktığını söylemişti. Oraları bile dereymiş.
Siyasetin duyarlılığı… Sel felaketini yaşayan köylere destek ve yardım
Tamam… Bursa coğrafi özelliği nedeniyle yamaçta kurulu olduğu için, sel ve heyelan riski taşıyor, hatta sık sık da yaşıyor. Daha 2 hafta önce Keles’i dolu vurdu. Geçen yıl Yenişehir, Karacabey ve Mustafakemalpaşa ovaları hasar gördü.
Fakat…
Burada 5 can kaybı ve 1 de kayıp var ki, son yılların en önemli felaketi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu pazar gecesinden itibaren arama-kurtarmayı yönetti, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemlirli dün gelip çiftçi desteğini açıkladı.
Vali Yakup Canbolat ve Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ilk andan itibaren sel bölgesindeydiler. Osmangazi, Yıldırım, Kestel belediyeleri yardıma koştu.
Kara gün dostu Kızılay anında organize olup selzedelere yemek dağıttı.
İktidar ve muhalefet partileri milletvekilleri neredeyse tam kadro sel bölgesindeydiler. CHP temsilcileri Orhangazi’de sel basan köylere de gittiler.
Bütün bunlar olurken, Türkiye’nin gözü kulağı da Bursa’daydı.
Devlet bazen ‘kalabalık’ da yapıyor
Siyasetin, yerel yönetimlerin, kurtarma birimlerinin, yardım örgütlerinin sel bölgesine ilgisi gerçekten çok güzeldi.
Fakat…
Pazar gecesi ve dün sel baskınına uğrayan köylerdeki çalışmalara katılanların bir gözlemi var. Diyorlar ki:
“Köylerin yolları dar, meydanları küçük. Fakat devlet kalabalık geliyor. Hele siyasilerin koruma ekipleri bu kalabalığı arttırıyor. Bu gibi felaket yerlerine konvoylarla girilmese daha iyi olur.”
Biz de bu gözlemi aktarmış olalım.