Hafta sonu Bursa derbisinde Tofaş, kontrolünde götürdüğü maçı sonlarda geri gelen Bursaspor İnfo Yatırım karşısında biraz zorlansa da 91-85 kazanarak Koç Ene’nin kaybedilen her maçtan sonra söylediği ve son haftalarda epey geliştirdikleri doğru basketbol ve savunma yapma gayreti ile kazandı. Bursaspor’da ise koç Zdovc maç hazırlığında sınıfta kaldı. ilk iki çeyrek ne oynadığı belli olmayan bir takım görüntüsü verdiler. Maçın başlarında içeride Hamilton’u unuttular, takımın skorerleri oyuna giremedi ve son çeyrekte iş işten geçtikten sonra can havli ve birazda vurdu kırdı ile yapılan savunma, 1 numaradan hiç verim alamayan Tofaş’ı bozdu ama maçın sonuna zaman yetmedi.
Tofaş’ta ise O’Brien soğukkanlılığı ve aklıya maçı kazandırırken, 30 sayı, 11 ribaund yapan Wiley belki de kariyer rekorunu kırdı. İlk yarı sakatlanan takımın en skoreri Homesley takıma hiç katkı veremedi.
Hakemlerimize gelince; maçta fark oldu diye faul standardını bozmamaları gerekirken maçın ilk 3 çeyreğinde çalıp son bölümünde çalamadıkları faullere bir bakarlarsa bu maçtan önemli dersler çıkarabilirler. Maçtaki oluşan sayı farkı hakemleri hiç ilgilendirmemeli.
Bu hafta basketbola doyduğumuz 3 müthiş maç izledik. Önce Eurolig’in yenilgisiz lideri Real Madrid İstanbul’da uzatmada Fenerbahçe Beko’ya kaybederek, bu sezon ilk mağlubiyetini aldı. Maçın açık ara en iyi oyuncusu Campazzo’un çok büyük bir hatası İtoudis’e hayat verdi, adeta ipten aldı. Oyuna giren top sonrası 5 saniye varken Campazzo pas vereceğine topun üstüne kapansa faul veya en kötü hava atışı olacak ve oradan basket yenmesi neredeyse imkânsız ancak o pas verip kaptırınca bu sonuç oldu. İyi ki de böyle oldu. Bu maç kaybedilse son 5 maçta 5. yenilgi olacak, önümüzdeki çift maç haftasında zor iki İspanya deplasmanında alınacak muhtemel mağlubiyetler sonrası İtoudis’i Yunan Tanrıları bile kurtaramayacaktı. Bu sonuç koça bir nefes alma ve takıma güven ve moral getirecek.
İkinci maç; son haftalardaki çıkış içerisindeki Ergin Ataman’ın Panathinaikos’u, Obradoviç’in Partizan’ı ile Belgrad da çatır çatır bir maç oynadılar. Farkı 15 sayılara kadar çıkaran Pana, son çeyrek ve uzatmada son zamanlarda gördüğüm en iyi savunmayı yapan Partizan’a yakalandı ve maçı kaybetti. Bu kadar sert ama legal savunma yapılan bir maç uzun süredir seyretmemiştim. Maç sonunda Yunanlılara potayı göstermediler.
Eurolig’i NBA’ya göre izlettiren en önemli faktör bu. Ayrıca bench de Obradovic oturuyorsa bu ligde maça 1-0 önde başladığın gerçeğini de unutmayalım. Seyirci baskısı ve eski oyuncuları Lessort’a yapılan jest ise çok muhteşem görüntülerdi.
Üçüncü oyun ise ligimizdeki Beşiktaş- Fenerbahçe arasındaki derbi oldu. Savunmanın ve mücadelenin çok üst seviye de olduğu maçta, bu sezonun flash takımı Beşiktaş, yıllar sonra 15 bin kişiye oynadığı maçı kazanarak beni unutmayın derken, oyunun her iki yönünde takım olarak beraber hareket etmeleri ve Türklerin aldığı süreler dikkat çekici idi.
İlk yarıda Madrid maçının son basketini atan o maçın en iyilerin den Madar’a atılan yabancı madde bu güzel atmosfere gölge düşüren olaydı. Son maçlara Guduric’in yükselen performansı ve eski istikrarını yakalayan Hayes, sakatlıklardan çok çeken Fenerbahçe için en olumlu taraftı.
Diğer yandan bu izlediğim üç müthiş maçın ikisinin başhakemi Emin Moğulkoç, son haftalarda Eurolig’de başhakem olarak yönettiği başarılı maçlar ile son yıllarda dibe vuran Türk hakemliğine bir nebze nefes aldırdı. Tecrübesinin zirvesinde bu performansının devamını diliyorum.