David Stern, modern NBA’in babası denilebilecek insanlardan biri. 1942 doğumlu Stern, 2020’nin ilk gününde hayata veda etti. İşadamı ve avukat olan Stern, 1984-2014 yılları arasında NBA’in başkanlık görevini üstlendi, görevini bırakırken ‘Onursal Başkan‘ ilan edildi.

Amerika’da ABA ve NBA olarak iki basketbol ligi vardı. 1976’da bu iki lig birleşirken kimse işin bu noktalara kadar geleceğini hesaplayamamıştı. O dönem için bile bu iki ligin birleşmesi Amerika’nın basketbol dünyası için büyük bir adım olmuştu çünkü takım sayısı artmış, iki ayrı ligde yer alan yıldız oyuncular rekabet içine girmiş ve en önemlisi organizasyon büyümüştü. Stern göreve geldiğinde var olan Magic Johnson-Larry Bird rekabetinin yanı sıra, lige yeni adım atmış Michael Jordan gibi bir yetenek onun elini çok güçlendirmiş, NBA yerel bir lig olmaktan çıkıp dünyanın en büyük spor organizasyonlarından biri haline gelmiştir. Bunu gerçekleştirirken aldığı radikal kararlar başlarda tepki topladıysa da ilerleyen zamanlarda kıymeti çokça anlaşılmıştır.

NBA’i globalleştirme kapsamında; uluslararası antrenman kampları, uluslararası hazırlık maçlarını başlatmış ve bu organizasyonları giderek geliştirmiştir. Stern dönemiyle birlikte NBA’de uluslararası pasaportlu oyuncu sayısı da yükselişe geçmiştir. Avrupa takımlarıyla yapılan maçlar, sezon içinde Amerika dışında oynanan normal sezon maçları ve Avrupa’dan çok sayıda oyuncunun daha Avrupa’da bile parlamamışken NBA’e kazandırılmasında Stern’in yayılmacı politikasının etkisi çok büyüktür. Amerika kıtasında ise NBA oluşumuna Kanada takımları kazandırılması ve normal sezonda Meksika’da maç oynanması gibi icraatları vardır. NCAA’deki genç yeteneklere pazarlama uzmanları atamış ve onların draft tanıtımlarını yaptırmıştır. WNBA ve NBA G-League’i de kurup marka değerine çok önemli katkıda bulunmuştur.

Vizyonu, ticari zekası, organizasyon becerisi ile o endüstriyelleşen spor dünyasının en önemli aktörlerinden biriydi ve onun sayesinde hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmadı. NBA’de oyuncular değerlendirilirken eski dönem ve modern dönem olarak 80 öncesi ve sonrası olarak ayrılır. Bunun sebebi çok net olarak televizyonlardır, bugün birçok sporcu reklamlarda oynuyorsa bu büyük oranda Michael Jordan ve dolayısıyla o firmalarla iletişim içinde olan David Stern’ün sayesindedir. Çünkü bir sporcuyu bir sporcudan fazlasına dönüştürme projesi tamamen onun vizyonudur. 1992 Barselona Olimpiyatları’ndan hatırlanan en mühim olay Rüya Takım’dır. Bir tarafta Michael Jordan oynuyordu diğer tarafta onun ayakkabılarını giyen, ondan imza isteyen Avrupalı oyuncular. Bu enteresan tablo Stern’ün eseri ve NBA’in global pazarda yer almasının başlıca unsurlarından biriydi. Stern, yayın hakları gelirlerini 30 yıllık döneminde 22 milyon dolardan 930 milyon dolara çıkarmıştır.

David Stern’ün NBA’de yaptığı en önemli işlerin başında ‘Salary Cap’ gelir yani bütçe sınırı. Bu kural ile takımlar belirli bir bütçenin üzerinde kadro oluşturamayacaklardı. Yani kısacası para babası bir adam parayı bastırıp bütün NBA yıldızlarını kendi takımında toplayamayacaktı. O yıllarda NBA’de daha doğrusu Amerikan spor sektöründe çok ciddi bir uyuşturucu meselesi mevcuttu. Bu ligin devamlılığı ve toplumun gidişatı için çok önemli konuyu denetimler, testler, yaptırımlar ile büyük ölçüde temizledi. Stern, oyuncuların maçlara geliş gidiş şekillerine bile müdahale etti, gelişi güzel kıyafetler değil, takım elbise, en azından gömlek giyme zorunluluğu gibi kurallar getirdi.

Herkes Magic, Bird, Jabbar, Jordan, Shaq, Kobe’yi bilir, günümüzde başka yıldızlar gündemde, isimler, formalar değişir ama David Stern’ün NBA için yaptıkları unutulmaz. Draft gecelerinin, NBA All-Starları’nın ve NBA Finalleri’nin sempatik yüzü, en önemlisi spor dünyasının gidişatını sonsuza kadar değiştiren NBA’in perde arkası yıldızı ve yaratıcısıdır. James Naismith’in, iki şeftali sepeti bir futbol topuyla başlatmış olduğu basketbol serüveninin ikinci kurucusu denebilecek bir spor adamı olan David Stern günümüz spor yöneticileri için gerçek bir rol model idi.

Tekrar görüşmek üzere.