BSL Play-off’ları, Pınar KSK’yı 3-0 ile süpüren Anadolu Efes’in 16. şampiyonluğu ile sona erdi.

Ligi domine ederek lider bitiren Türk Telekom çok başarılı Avrupa ve Türkiye sürecinin getirdiği erken başlayan antrenör ve oyuncu transferlerinin etkisi, biraz da play-off tecrübe eksikliği ile oynayabileceği bir finalden oldu.

Günümüzde profesyonelliğin geldiği noktada eğer Telekom finale kalabilseydi, Anadolu Efes’in yeni sezondaki koçunun, bu sezonki koçuna karşı yeni takımından şampiyonluğu almak için mücadele edeceği ilginç bir final izleyecektik. Burada Pınar KSK’nın yükselen ivmesininde hakkını verelim. Bu süreçte çok enteresan şeyler yaşandı.

Fenerbahçe Beko-Anadolu Efes serisindeki istenmeyen görüntüler, futbol iklimine çekilmeye çalışılan ortam ve demeçler, maç önü ve sonu davranışlar, özellikle FB koçunun hatalı yabancı tercihleri, oyun içerisindeki takıntılı davranışları, bir çizgi, ihlaline bile dakikalarca itiraz etmesi, maç sonu röportajında laptopu ile gelip pozisyon anlatma komedisi ile bunlardan sıyrılıp sanki bu yanlışlarıyla değil de 2-3 hakem kararıyla elendiklerine sadece kendisini inandırdığı davranışları, (bunlara kulüp yönetimi de inanıyor ve gerçeklerin farkında değillerse eyvah ki ne eyvah) bu kadar üst seviye koçların kural bilgisi eksikliği, yayıncı kuruluş da anlatan ve yorumlayanların, birkaç işini başarıyla yapan dışında oraya hiç dersini çalışmadan çıkarak kurallar konusunda izleyicileri aydınlatacaklarına çok zayıf kalmaları ve sesi kapattıracak kadar bıktıran gereksiz konuşmaları akıllarda kalanlardı.

TBF tarafı ise neresinden tutarsan tut tam bir facia; Bazılarını hariç tutarsak hakemlerimizin maçların kontrolünü kaçırmaları, maalesef MHK’nin; Basketbolumuzun gelişmesi için muhakkak o seviyeye getirmesi gereken Eurolig standartları varken sıfır standart ile maç yönetilmesine göz yuman, neredeyse hiç eğitim yapmadığı bir sezon geçirmesi, sezon içi ve play-off’ta; kulüplerin sesini yükseltmesine bakarak hakemlerinin arkasında hiç durmaması hatta iplerini çekmesi, TBF’nin sahada hakem kovalayan yöneticilere seri bittikten sonra verdiği adalet duygusunu çok zedeleyen gecikmiş cezalar, bu eylemi yapanların ertesi maç yine saha içerisinde olması ve her aksiyonun içinde yer almaya devam etmeleri, bu kişileri tedbirli olarak ceza kuruluna vermeyen TBF ses yükseltenlerin gazına gelip hakemler için alelacele çok talihsiz, yaptırımı sınırlı, diğer hakemleri baskı altına alan kararlar alırken, play-off gibi kısa sürelerde maçların oynandığı ortamda cezayı seri bittikten sonra veren; iyi halden yarıya indirdim, ikiyle çarptım, % 25 arttırdım gibi bakkal hesabı işlerle uğraşan disiplin kurulu ne iş yapar, nasıl adalet dağıtır anlamak mümkün değil. Eğer bu cezaları maç takviminin sıkışıklığından dolayı veremiyorsan maçları ona göre planlayıp 2 değil 3 gün ara ile oynatacaksın ki cezalık davranışı yapanlar ertesi maç sahada olmasınlar. Bu işler doğru planlama ve organizasyondan geçer ama BSL play-off finali ile TBL play-off finalini aynı gün aynı saatte oynatan zihniyetten ne bekliyoruz ki!

Esas büyük bomba; Avrupa’nın en iyi 2 liginden biriyiz diyenler yeni sezona 3 ay varken, ligin kaç takımla oynanacağı, (her halde siyasetten sinyal bekleniyor) yabancı sayısının kaç olacağını halen belirlemeyince kulüpler sezon planlaması yapabilmek için çaresizce bekliyorlar. 18 takım olursa; play-in olacak mı? olmazsa sonlara doğru iddiası kalmayan takımlar yabancılarını yollar, birkaç sezon önceki 50 sayılık maçları görürüz. (Başkan final sonrası TV’de daha hiçbir şey belli değil, bir türlü toplanamadık lig bitti şimdi bakacağız dedi aman acele etmeyin. Başkan, yeni sezon başlamaya 1 ay kala filan açıklarsınız.) Bu saldım çayıra mevlam kayıra anlayışıyla ülkemiz basketbolu olduğu yerde patinaj yapar, hatta geri giderken çeşmenin başındakiler acaba bu yaşananların farkında mı? diyerek bir sezonu daha bitirmiş olalım.