Anlaşılan o ki biz 2016 yılını güle oynaya kapatamayacağız…

Oysa ki takım dün akşama kadar 15 maçta 27 puanla 16 haftalık ilk etabı 5. sırada tamamlamış.

Maddi darboğaza düşen Bursaspor’un oluşturduğu mütevazı kadroyla bir çok kişinin hayal bile edemeyeceği puanları toplaması takdire şayan iken dün akşam Ankara’da yaşanan gerilim filmi ne yazık ki ayrılıklarla biteceğe benziyor.

Geçen perşembe Aydın’daki patates tarlasında iki sakat ve bir cezalı veren yeşil beyazlı takımın Ümit Özat‘la çıkış yakalayan Gençlerbirliği karşısında özellikle ikinci devrede dağılması elbette üzücüydü.

İki gol ve bir asistle oynayan bir Serdar Gürler’i durduramadık gitti…

19 Mayıs Stadı’na 6 önemli eksikle çıkan Bursaspor’da stoperde Ertuğrul ile birlikte oynayan Faty’nin inanılmaz hatalarına Erdem’in silik futbolu, Deniz’in de bir türlü topu üç direğin arasından geçirememesi eklendi. Bu yetmezmiş gibi Hamza Hoca’nın taraftarın bir türlü ısınamadığı Bilal’i ikinci yarıda sahaya sürmesi her şeyin üzerine tuz biber ekti.

Ah be hocam Bilal’i sahaya sürmeseydin ne olurdu?

Olmayınca olmuyor işte, zorlamanın, inat etmenin ne anlamı vardı?

Bak işte kabak senin başına patladı.

1 yıldır Bursaspor’da önemli işlere imza atmışken, istifa kararı alma noktasına geldin.

Umarım bugün Başkan Ali Ay ile yapacağın toplantıda sağduyu galip gelir ve görevine devam edersin.

Bursaspor’un bugünkü şartlarda teknik adam değişikliğine gitmesinin bir fayda sağlamayacağı düşüncesindeyim.

Ancak dün akşamki maçtan sonra yapılan tezahüratlarla kırılan kalp nasıl tamir edilir bilemiyorum.

Takıma devre arasında kaç takviye yapılmalı, hangi bölgelere ihtiyaç var sorularına yanıt arayacakken yeni teknik direktör arayışına girilmesi de zaman kaybına da yol açacaktır.

Muhtemel değişikliklerin ardından Hamza Hoca ile müthiş bir uyum yakayayan bu takımın büyüsünün bozulması halinde ortaya çıkacak faturayı kimler ödeyecek?