Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Hem devlet vergi kaybına uğruyor hem vatandaş  kaybediyor

Köşe Yazısını Dinle

İnşaat sektörü, 2020’de son yılların en büyük krizlerinden birini yaşıyordu.

Kur krizinin üzerine gelen pandemi konut sektöründe talebi azaltmış, konutları elinde kalan müteahhitler ise iflas bayrağını çekmek üzereydi.

Ancak çare bulunmuş ve konut kredi faizleri, kamu bankaları eliyle son yılların en düşük seviyesine düşürülmüştü.

Sonra ne mi olmuştu?

Vatandaş konutlara hücum edince çok sayıda müteahhit kurtulmuş ama inşaat sektörü yeni bir krize doğru yelken açmıştı.

Faizler düşünce de konutlarda talep patlaması yaşanmıştı.

Talep artınca da fiyatlar en az yüzde 50 yükselmişti.

Yani konut fiyatları şişmişti.

Fiyatlar suni şekilde yükselince yeni bir durgunluğa girmişti inşaat sektörü.

Yani sektörün önü açılsın diye alınan faiz indirimi  kararı kısa süreliğine nefes aldırsa da, fırsatçı ev sahibi ve müteahhitler yüzünden yeni bir durgunluk dönemi başlamıştı.

***

Dünyayı etkisi alan pandemi nedeniyle enerji başta olmak üzere fiyatlar aşırı yükselince hükümet gıdada KDV oranını yüzde 1’e düşürdü değil mi?

Peki marketlerde satılan gıda ürünlerine indirim geldi mi?

İndirim değil ama ‘bindirim’ geldi.

Denetim yapıldığı söylense de artan fiyatlardan denetimlerin işe yaramadığı görüldü.

***

Malum yeni KDV oranları açıklandı birkaç gün önce.

150 metrekareden küçük konutlarda KDV oranları yüzde 8’e, ikinci el araç alım satımlarında   KDV oranı yüzde 1’den yüzde 18’e yükseltildi.

Konutta KDV uygulamasının fiyatlara yansıyacağı kaçınılmaz.

Zaten durgun olan konut satışları zamlanan fiyatlarla biraz daha durgunlaşacak.

***

İkinci el  araçların KDV oranları bahane edilerek yükseleceğine kesin gözle bakılıyor.

Araç fiyatları yükselse de yeni KDV uygulamasından dolayı devlet kazansın diyerek teselli edelim kendimizi.

Ancak bu da pek mümkün değil.

İşini dürüstçe yapan galericileri tenzih ederek söylüyorum, noterde araçların gerçek satış fiyatı çoğu zaman gösterilmiyor.

Diyelim ki galerici 100 bin liraya aldığı aracı

120 bin liraya sattı.

KDV oranı yüzde 18 olduğu için galerici 3 bin 600 lira KDV farkını ödemesi gerekir değil mi?

Ancak noterde satış rakamını 101 bin lira gösterdiği için sadece 180 liralık fark ödeyecek.

Bu durumda KDV’nin yüzde 18’e yükselmesinden dolayı hem devletin kasasına fazla para girmeyecek hem de vatandaş zamlı araç satın alacak!

***

Tüm bunlardan şu sonuç çıkıyor:

Faizler yükselse de, düşürülse de, KDV inse de, çıksada vatandaş kazanmıyor ve devlet vergi kaybına uğruyor.

Devlet uğradığı vergi kaybını önlemek için de akaryakıt, sigara, alkollü içkiler gibi vergisi garanti olan tüketim maddelerinin ÖTV’sine zam üstüne zam yapıyor.

Yani vatandaş bir kez daha kaybediyor.

Hasılı her durumda vatandaş kaybediyor, kazanan bir avuç fırsatçı oluyor!

 

Bir gecede fiyat yüzde 50 artar mı?

Gıda ürünlerinden sonra temizlik ve hijyen ürünlerinde de KDV oranı yüzde 1’e indirilmişti.

Market sahipleri tedarikçilerden aldıkları ürünlerin fiyatlarının değişmemesini, asgari ücrete gelen zammı ve enerji faturalarının yükselişini gerekçe göstererek KDV indirimini fiyatlara yansıtamadıklarını ileri sürdüler.

Yani KDV indiriminin gelecek büyük zamları frenlemek dışında bir etkisi olmadı.

Peki hijyen ve temizlik ürünlerine KDV indiriminin gelmesinden sonra, bir gecede fiyatların yüzde 10 ile yüzde 50 artırılmasına ne demeli?

Uyanıklar KDV indirimini, değiştirdikleri etiket üzerinden yapmaya çalışıyorlar belli ki.

Denetim yapılacaksa, işte bu geçiş sürecinde yapılmalı.

 

Milli Eğitim’i Eğitim-Bir-Sen mi yönetiyor?

Haremlik selamlık uygulaması isteyen okul müdürünün, jet hızıyla iadesi yapıldı.

Müdür, madem göreve iade edilecekti, neden uzaklaştırıldı?

Madem uzaklaştırıldı, neden göreve iade edildi?

İzaha muhtaç bir durum olsa da aslında olay çok anlaşılır.

Okul müdürü görevden uzaklaştırıldı, çünkü yetkisini aşan bir talepte bulunmuştu.

Ancak bir sendika ve aralarında Dağ-Der’in de olduğu bazı sivil toplum örgütleri müdürün iadesi için baskı yaptı siyasal iktidara.

Sivil toplum örgütleri bir yana müdürün göreve iade edilmesinde Eğitim-Bir-Sen’in baskısı belirleyici oldu.

Çünkü Milli Eğitim’i perde arkasında  Eğitim-Bir-Sen’in yönettiği iddiası çok güçlü.

Öğretmen atamalarından, idareci tayinlerine, şube müdürü görevlendirmelerinden, eğitimle ilgili kritik kararlara varıncaya kadar tüm süreçlerde Eğitim-Bir-Sen’in rolü var.

Bazı AK Partililerin bile Eğitim-Bir-Sen’den  hayli rahatsız olduğunu duyuyorum.

Nitekim bu sendika eğitimin arka bahçesi konumuna gelmiş durumda.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X