Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Herkes evde onlar tarlada

Koronavirüsün, gıda fiyatlarını ve tarım sektöründe çalışan binlerce üreticiyi nasıl etkileyeceği sorusu, tüm yakıcılığıyla zihinleri meşgul etmeye devam ediyor.

Dün Tarım Bakanlığı’nın genelgesi yayımlandı.

Genelgeye göre çiftçiler hiçbir kısıtlama olmaksızın üretimlerine devam edebilecekler.

Yani hem 20 yaş altı hem de 65 yaş üstündeki tarım emekçileri tarlalarını ekip, biçebilecekler.

Kuşkusuz genelge, gıda arzının önündeki engelleri kaldırması açısından önemli.

Yine de bazı soru işaretleri sürüyor.

Evet üretim olacak ama peki ya talep olacak mı?

Talebin olmaması, gıda fiyatlarını düşürecek, düşük fiyat da zaten para kazanamayan üreticiyi daha da mağdur edecek.

Tüm bunları yıllarca ziraat oda başkanlığı yapmış olan Karacabeyli Nuri Karaca ile konuştum.

Malum Karacabey, Bursa’nın hatta Türkiye’nin en büyük tarım depolarından biri.

Mesela, yaklaşık 1 milyon tonluk salçalık domates üretimiyle, Türkiye’nin domates ihtiyacının 3’te biri sadece Karacabey’den sağlanıyor.

Soğanda da benzer bir tablo var.

Yaklaşık 3,5 milyon tonluk soğan üretimiyle, soğan ihtiyacının önemli bir bölümü Karacabey’den karşılanıyor.

“Karacabey’de durum nedir?” diye soruyorum Karaca’ya.

Üretim pek etkilenmemiş.

Yani Bursalı üretici, harıl harıl tarlalarda çalışıyor.

Bir ay sonra soğan hasadına başlanacakmış.

Domates ise ağustos ayı gibi tarlalarından toplanacak.

Peki fiyatlar salgından nasıl etkilenecek?

Soğanın fiyatı tarladan 1 liraya tüccara satılıyor.

Tüccar 2,5 liradan perakendeciye, perakendeci de yaklaşık 3,5 liraya tüketiciye satıyor.

Tabii bu kabaca hesap.

Yaz döneminde fiyatların nasıl seyredeceği öngörülemiyor.

Karaca da gıda fiyatlarının nasıl seyredeceğini kestiremese de, üreticiler olarak Tarım Bakanlığı’ndan 3 konuda adım atmalarını bekliyor.

-Bu yıl, ithalat kısıtlansın, hatta mümkünse hiç olmasın.

-Çiftçilerin kredi borçları yapılandırılsın.

-Ürünlere alım garantisi verilsin.

Sonuç: Tarım, virüs salgınından şimdilik etkilenmeyen sektörlerden biri. Fiyatların yükseleceğine dönük bir öngörü yok. Ancak tarım üreticisi, salgının etkilerinden korunmak için adım atılmasını bekliyor.

Bursa’da salgın tablosu ne?

Bilen yok.

Çünkü Sağlık Bakanlığı, salgından ölenlerin, hastalığa yakalananların, iyileşenlerin ve yoğun bakımdakilerin bilgisini il bazında paylaşmıyor.

Bu bir politika olduğu için de aslında İl Sağlık Müdürü’ne  paylaşım yapmadığı için tepki göstermek doğru değil.

Neticede emir, demiri kesiyor.

Ancak, madem Türkiye geneli için son derece şeffaf bir şekilde ve düzenli olarak bilgi paylaşımı yapılıyor, il düzeyinde de bilgilendirme yapılması gerekmiyor mu?

Nitekim hekimler, her kentin kendine özgü koşulları olduğunu hatırlatarak, il bazında yapılan paylaşımların tedbirlerin daha iyi alınmasını sağladığını savunuyor.

İl Sağlık Müdürlüğü Bursa ile ilgili bilgilendirme yapmadığı için, siyasetçiler konuşmak zorunda kalıyor.

Bursa’da ise tek veri paylaşan milletvekili Dr. Mustafa Esgin.

Ancak Esgin’de de güncellenen veriler yok.

Esgin “Bursa ölüm ve vaka sayısı bakımından Türkiye ortalamasının üzerinde değil. İstanbul gibi vaka ve ölüm oranımız yüksek değil” diyebiliyor sadece.

Muhalefetten ise CHP Milletvekili Dr. Yüksek Özkan, konuyla yakından ilgileniyor.

Süreç boyunca 6 soru önergesi vermiş Özkan.

Sorular arasında yok yok.

Testten, hastanelere, sağlık altyapısından, ekonomik gidişata kadar salgının Bursa’ya olan etkilerini sordukça sormuş Özkan.

Ancak Özkan da tam olarak Bursa’daki tablo hakkında bilgi sahibi değil.

“Valla ölüm ve vaka sayısıyla ilgili siz ne biliyorsanız ben de onu biliyorum” diyor.

Nedir bu semt pazarı düşmanlığı

Öyle bir hava yaratıldı ki, sanki semt pazarları virüs yuvası,  süpermarketler virüssavar.

Öyle bir algı oluşturuldu ki sanki semt pazarları kir deposu, süpermarketler hijyen abidesi.

Alışveriş yaptığım semt pazarından biliyorum, son derece temiz bir ortam var.

Pazarcı esnafı da eldivenli ve maskeli.

Sosyal mesafe kuralını ise katı bir şekilde uyguluyorlar.

Süpermarketler de ise vatandaş daha iç içe.

Ayrıca bir riskten söz edilecekse, kapalı mekanlar oldukları için süpermarketler daha tehlikeli değil mi?

Bari bu konuda, kıt kanaat geçinen esnafa haksızlık yapmayın.

Herkes var bir tek onlar yok

Türkiye genelinde oluşturulan pandemi kurullarında belediye başkanları var, rektörler var, tarımcılar var, ormancılar var, savcılar var, emniyet müdürleri var, Kızılay temsilcileri var, bürokratlar var, defterdarlar var, göç müdürleri var.

Yani var da var…

Bir tek hekimleri temsil eden tek kurum olan tabip odalarının temsilcileri yok.

İl sağlık müdürleri de olmasa, salgınla mücadele için oluşturulan kurulda hekim üye olmayacak.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X